Öfkelenildiğinde sakinleşmek için bir yer hayal et denilir ya ... İşte o yer Brezilya. 2015 yılında T.H.Y 'nın sevgililer günü dolayısıyla İstanbul'dan Sao Paulo'ya bir alana bir bedava bilet fırsatını değerlendirdik.
Aslında böyle şeyler sizi bilmem ama bize pek yaramaz.
Ucuz diye aldığımız şey genelde elimizde patlar.😏
Ama bu düşüncemi değiştiren ülke oldu: CENNET BREZİLYA
Brezilya için oraya gidince şöyle gezin bunları yiyin filan demeyeceğim.Diyebileceğim tek şey hayat sizi bu cennete bir şekilde götürüyorsa, sadece ama sadece keyfini çıkartın...
Burada ingilizce bilmeniz de işe yaramıyor. Çünkü Brezilyalılar ingilizce öğrenmeye bile ihtiyaç duymamışlar. Bu kadar rahatlar.
Peki biz nasıl anlaştık ?
Kim anlaştığımızı söylüyor ki...:))Bundan ötürü siz de koyverin gitsin.
💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢
Cep telefonlarının kameraları çok iyi değilmiş o yıllar. Bi kaç tane ekliyorum😊
Brezilya da Rio Karnavalında bu abla ve enişteyle tanışmıştık.
Tam arkalarında oturduk.
O kadar doğaldılar ki. Tüm karnaval boyunca nasıl samimi, nasıl içten eğlendiler anlatamam.Biz karı-koca onları seyrederken karnavalı seyredemedik o kadar yani...
Bu kadar güzel, doğal eğlenen insanları izlemek benim için ayrı bir tecrübe oldu. Karnaval boyunca tüm samimiyetimle onları alkışladım. Bilemediğim Portekizcemle sadece kaşımla, gözümle sevgimi gösterdim. İzin alıp videolarını çektim. Onlarda sağolsunlar benimle iletişim kurmaya çalıştılar. Ayrılırken neredeyse ağlamaklıydık. 😍
Benim doğduğum topraklar da;
Gelibolu'da
yüzyıllarca Türk, Rum,Yahudi, Ermeni halkları hep birlikte yaşamışlardır.
Birbirleriyle didişmeden, koyun koyuna...
Örneğin; babamın hem asker hem de esnaf arkadaşı Yasef Amca 1960'lı yılların başında İsrail'e göç etmişler. Rahmetli babacığım arkadaşını özlemle anlatırdı.
Çocukken beraber çitlembik ağacına nasıl tırmandıklarını,
ceplerine çitlembikleri nasıl doldurduklarını sonrasında da beraberce nasıl yediklerini...
Babamı dinlerken kocaman bir fotoğrafın içersine girerdim.
Bu fotoğrafta babamın ben de arkadaşı olurdum. 🎈🎈
Necati ve Yasef ile ağaca tırmanıp, onlarla çitlembik toplardım...
Sonrasında iskelede oturup ayaklarımı da denize sokar, çitlembikleri onlarla bir güzel yerdim😊
💢💢💢
İnternetin hızlandığı ve mailleşmenin yaygınlaştığı 2000'li yılların başında Ahmet bir mail aldı.
O yıllarda Ahmet'te, www.gelibolu.net sayfasıyla uğraşıyordu.
Bu mail de bu sayfa aracılığıyla gelmişti.
Aslında buna sadece mail demek eksik olur.
Yaşanılan şey bir mucizeydi ...
İki temiz yüreğin, ne olursa olsun asla birbirlerini unutmadıklarının kanıtıydı.❤
Çünkü bu mail;
İsrail'den Yasef Amca'nın oğlundan geliyordu.🙏
Yine bu mail de;
Babasının çok hasta olduğunu ve bu hasta babasının
çocukluğunun, gençliğinin geçtiği Gelibolu'yu çok özlediğini yazıyordu.
Bir de asker arkadaşı Necati Usta'yı (babamı) tanıyıp tanımadığımızı soruyordu.😔
Anneme söyledim hemen.
Çoook sevindik...karmakarışık duygularla cevapladık maili.
Telefon numaralarını istedik, verdiler.
Hemen aradık.
Yasef Amcam çok hasta olduğundan konuşamıyordu.
Biz de evlatlarıyla konuştuk.
Kaşıyla ,gözüyle hasta yatağından babamı sorduğunu söylediler.
Telefonda, evlatlarına babamı kaybedeli 10 yıl olduğunu usulcacık söyledim. Ve ekledim; "Yasef Amcam üzülmesin, ona söylemeyin babamın öldüğünü. Ona deyin ki; Necati çitlembikleri toplamış seni bekliyormuş, çabuk gelecekmişsin yoksa hepsini o yiyecekmiş."..😢
💢💢💢
Ben bunu neden paylaştım?
Bu gün "Mübadelenin İki Köyü" belgeselinin 2. bölümünü seyrederken orada
Fehmi Amca'yı tanıdım.
Fehmi YILMAZ, Yunanistan'ın Krifçe köyünde doğar.
Çocukken Krifçe'de kuyuya düşer. Sonra ne mi olur?
Fehmi Amca 80 yıl bile geçmiş olsa o kuyunun peşine düşer...
"İnsanın anayurdu çocukluğudur" sözünü de yine benim aklıma getirir.
Tarihe, geçmişe meraklıysanız,
bir de sımsıcacık insan ilişkilerini de özlediyseniz diye buraya bırakıyorum...