Mayıs 19, 2022

Ne de güzel öğütler🧚

Sanki bütün insanlar senin evinin düzeni temizlğini izliyor.

Gününün çoğunu kontrolsüzce evin temizliğine, düzenine ayırıyorsun.

 İllaki her şey 4/4 lük olacak diyorsun. 

Çocukların dağıtıyor hemen topluyorsun,5 dakika sonra yine dağılıyor. Kar yağmaya devam ederken evin önünü süpürmek gibi.

 Kendine ayırdığın bir zamanın yok.

 Arkadaşınla kahve içsen, aklın tezgahtaki bulaşıkta kalıyor. 

Paran olsa bile, “bu akşam da dışarda yiyelim” diyemiyorsun.

 İmkanın var ama illaki “her şeyi ben yapacağım” dediğin için eve yardımcı veya gündelikçi sokmuyorsun.

 Sırf her şey senin istediğin gibi olsun diye, her şeyi kendin yapmak zorunda kalıyorsun.

Ya sonra?

Anneliğini azaltıyor,

Eşliğini minimuma indiriyor,

Kendini ise eritiyorsun.

Eve misafir gelecek mesela. Misafir 3-4 saat kalacak ama sen sanki sınava girecek gibi 5 gün önce başlıyorsun hazırlığa. Sanki misafir değil, müfettiş geliyor.

 İstiyorsun ki herkes seni başarılı,güçlü, maharetli bilsin.

 Bilse ne olacak sanki.

Her şey düzenli olmasa ne olacak peki?

Misafiri kendinden üstün görmesen, mutfaktan çıkmayan değil de, beraber yesen.

 Lokantaya gelmiş değil de, eve gelmiş gibi davransan.

 Mesela kendini kanıtlamaya çalışmasan.

Daha çok okusan, bulmaca çözsen , yeni şeyler öğrensen

 Mesela aman varsın bir şeyler de eksik olsun” desen, kendini bu kadar paralamasan ne rahatlarsın değil mi?

Kimse sana madalya takmayacak.

Daha çok değerli olmayacak, daha çok sevilmeyeceksin.

Başkaları daha azıyla daha çok sevilip el üstünde tutulurken sen hep hizmet üreteceksin.

Keşke kendini daha çok önemsesen,gevşesen..

Eşinle daha çok sohbet etsen. Anneliği kutsallaştırıp kadın olduğunu unutmasan.

Bak bu dediklerimi bir gün diyeceksin ama iş işten geçmiş olacak.

Her şey düzen değil.

Her şey iş ve para değil.

Her şey başkasının ne düşündüğü hiç değil..

KENDİNİ İHMAL ETME. 

Sonra hep alacaklı olursun ama kimse kendini borçlu hissetmez.

(SERHAT YABANCI)

Mayıs 04, 2022

HİNT FELSEFESİNİN 4 KURALI

KURAL 1:

“Karşına çıkan kişiler her kimse, doğru kişilerdir. Bunun anlamı şudur, hayatımızda kimse tesadüfen karşımıza çıkmaz. Karşımıza çıkan, etrafımızda olan herkesin bir nedeni vardır, ya bizi bir yere götürürler ya da bize bir şey öğretirler.”

KURAL 2: 

“Yaşanmış olan her ne ise, sadece yaşanabilecek olandır. Hiçbir şey, hem de hiçbir şey yaşadığımız şeyi değiştiremezdi. Yaşadığımızın içindeki en önemsiz saydığımız ayrıntıyı bile değiştiremeyiz. ‘Şöyle yapsaydım, böyle olacaktı’ gibi bir cümle yoktur. Hayır, ne yaşandıysa, yaşanması gereken, yaşanabilecek olandır, dersimizi alalım ve ilerleyelim diye. Her ne kadar zihnimiz ve egomuz bunu kabul etmek istemese de, hayatımızda karşılaştığımız her olay, mükemmeldir.”

KURAL 3: 

“İçinde başlangıç yapılan her an, doğru andır. Her şey doğru anda başlar, ne erken ne geç. Hayatımızda yeni bir şeyler olmasına hazırsak, o da başlamaya hazırdır.”

KURAL 4:

“Bitmiş olan bir şey bitmiştir. Bu kadar basittir. Hayatımızda bir şey sona ererse, bu bizim gelişimimize hizmet eder. Bu yüzden serbest bırakmak, gitmesine izin vermek ve elde etmiş olduğun bu tecrübeyle ileriye doğru bakmak daha iyidir.”


🌸🌺🌸Hintli Yazar Rabindranath Tagore 1861 - 1941

Mayıs 01, 2022

İlk 1 MAYIS şiirini yazan oydu.

HARAMİLERİN DÜZENİNE KAFA TUTAN BİR KADIN..

Adı Zeliha'ydı.

Beş çocuklu yoksul bir ailenin kızıydı.

Hayatları çok zordu.

Bir yandan açlık, bir yandan hastalık.

Hastalıklar kardeşlerini birer birer yanından aldı.

Ailenin tek çocuğu kaldı.

Yaşasın diye ismini değiştirdiler.

Yeni adı, Yaşar Zeliha oldu.

*.  *.  *

6 yaşında annesini kaybetti.

Artık yatalak bir teyze ile sarhoş bir babanın himayesindeydi.

Kendisini sokaklara attı.

Küçük yaşta, emeği, sömürüyü, haksızlıkları gördü.

Okumaya karar verdi.

Ama babası izin vermedi.

Babasından gizli okula gitti; "Ben öksüzüm hoca efendi, beni okutunuz." dedi.

Kayıt oldu.

Bunu duyan babası evden kovdu.

Komşuları sahip çıktı.

*.  *.  *

Sadece bir yıl okulda kalabildi.

Sonra hocasız kendi başına okudu.

Çalışıyor, kazanıyor, kitap alıyor, okuyordu.

Kuranı hatim etti.

Başörtüsünü hiç çıkarmadı.

Şiire merak sardı.

Osmanlıca'yı iyi kullanıyordu.

Cumhuriyet ile birlikte yeni alfabeye de uyum sağladı.

Şiirler, kitaplar yazdı.

Eğitimsiz olmasına ragmen yazıları büyük ilgi gördü.

Çok eğitimli yazardan daha etkiliydi.

Hep yazdı.

Halkı yazdı.

Emeği yazdı.

Muhalif dergilerde sömürüyü yazdı.

Yazdıkça başı derde girdi.

1925-1927 yıllarında defalarca tutuklandı.

Nazım Hikmet gibi dönemin ünlü sosyalistleriyle aynı şekilde sorgulandı.

Amele Derneği'ne üye oldu.

Grevleri destekledi.

Nerede haksızlık var, kalemi oradaydı.

Hiç eğilmedi, hiç bükülmedi.

O yüzden de soyadı kanununda "Bükülmez" soyadını aldı.

*.   *.   *

1 Mayıs geldi yine.

İşçi Bayramı.

Yine yasaklar, yine engellemeler.

Yaşar Zeliha Türkiye'de  1 Mayıs'ın işçi bayramı olarak kutlanması için çok mücadele etti.

Özellikle Cumhuriyet döneminde 1 Mayıs'ın yasaklanmasına çok büyük tepki gösterdi.

1 Mayıs'ın isminin "Bahar ve Çicek Bayramı" olarak değiştirmesine isyan etti.

Yine yazdı, hep yazdı.

Türkiye'de 1 Mayıs için şiir yazan ilk şair oldu.

1923 yılında kaleme aldığı o şiirin mısraları şöyleydi;

"Ey işçi.

Bugün hür yaşamak hakkı seninken,

Patronlar o hakkı senin almışlar elinden..

Sa’yınla edersin de “tufeyli”leri zengin.

Kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin?

Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;

Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.

Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.

Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden.

Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.

Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.

Ey işçi

Mayıs birde bu birleşme gününde şüphe bugün kalmadı bir mani önünde.

Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;

Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.

Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin

Ta’zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin.

Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi.

Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.

Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay

Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say.

Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü.

Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.

Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;

Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.

Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!

kuvvetedir hak, hakkını haksızlara anlat.

*.  *.  *

Üç kez evlendi.

İlk eşi Yaşar Zeliha ismini beğenmedi.

Yaşar Nezihe oldu.

İlk eşini kaybetti, diğerlerinden boşandı.

Hem sosyalist, hem başörtülüydü.

İlkelerinden hiç taviz vermedi.

Ama bedeli de ağır oldu.

Hayatının son günlerinde çok geçim sıkıntısı çekti.

Geliri sadece babasından kalan 42.5 kuruşluk emekli maaşıydı.

Aç kaldı..

Sonunda dayanamadı Ankara'ya bir isyan mektup yazdı; "Rahmetli pederimden emanet kağıt para olarak 42.5 kuruş, kırk on beş de para veriyor. Bu para ile bu hayatı sürüklemek mümkün değil. İhtiyar bir kadınım, evvelki gibi çalışamıyorum. Gözlerim görmüyor. Yağsız en kuvvetli makineler bile işlemez. Hayatım daima açlık ve acılar içinde geçiyor. Açlık alçaklık değildir. Uzun müddet bu hale tahammül mümkün değil. Bir gün haber-i vefatım işitilirse açlıktan öldüğüme herkesin vicdanı emin olsun."

Ankara'dan ses çıkmayınca, bu mektubu gazetelere yolladı. Bir kaç muhalif gazete yayınladı. Olay oldu. Ankara çok kızdı. Hakkında soruşturmalar açıldı.

♥️🤍♥️5 Kasım 1971’de sefalet içinde öldü. Sessiz sedasız Küçükyalı Altıntepe Mezarlığı’nda gömüldü. Uğruna mücadele verdiği milyonlar adını bile duymadı.

(Sedat Kaya)