Ekim 11, 2025

💕💕💕💕

 


"Ah..." dersin, "keşke bir evim olsa da şu kiradan kurtulsam o kadar rahat edeceğim ki..."

Bir evin olur, 2+1.

"Biraz büyük olsa, şuraya bi konsol sığsa ne güzel olurdu." dersin sonra.

O da olur, valla olur! Daha büyük bir ev de alırsın.

Üstünden az biraz zaman geçer sıkılmaya başlarsın: "Keşke bahçeli bir evim olsa çocuklar koştursa, köpek beslesek, domates eksek." dersin.

Gerçekten çabalasan, o da olur.

Bu defa, "şehrin göbeğinde değil de, keşke Ege sahilinde olsaydı şu ev ne güzel deniz havası alırdık." dersin.

O da olur uğraşırsan, niye olmasın?

Ege sahilinde, bahçesinde domates ektiğin, köpeğinin de olduğu o bahçeli evinde anneni babanı özlersin bu defa.

"Keşke onlar da komşum olsaydı, tüm sevdiklerim yanımda olurdu." diye geçirirsin içinden.

Hikaye bu ya, çok istedin o da oldu diyelim...

Sonra n'olur?

Annen baban ölür, deprem olur, sel gelir kendi enkazının altında kalırsın.

Bizi sonsuz mutlu edecek, kavuştuğumuz zaman bizi tatmin edecek tek bir somut şey yok bu hayatta.

Biz zannederiz ki sorun zannettiğimiz şeyi çözersek, bütün sorunlarımızdan kurtulacağız. Her çözüm beraberinde yeni bir sorunu getirir oysa. O sarmaldan kurtulamayacağımızı anlayınca da "yoruldum" demeye başlarız.

Yorulursun...

Hiç durmadan koşmaya devam edersen mola vermezse ruhun, kazananı asla belli olmayacak yarışlara girersen yorulursun güzel kardeşim.

Yorulursun...

Razı olmayana huzur olmadığını kabul etmezsen, insan olduğunu ve hata yapmaya programlandığını hatırlatmazsan kendine yorulursun.

Yorulursun güzel kardeşim. Kabullenmenin başarısızlık değil başarı için ilk basamak olduğunu, merhametin sadece senden acizlere değil bizzat insanın kendine de etmesi gerektiğini, şükretmenin fakirlere has bir eziklik olmadığını kabul etmezsen yorulursun.

Bunları yapmazsan kendi giyotinini kendin hazırlar, başını oraya kendin yaslar, gözlerini kapatıp kendi sonunu korku içinde beklersin.

Bu dünya doyma, rahata erme, tatmin olabilme yeri değil.

Bu dünya öylece geçip gitme, giderken de en güzel şekli ile geçme yeri sadece.

Başka anlam yüklersen çok yorulursun...

Ezgi Akgül

Ekim 03, 2025

CEHENNEM

 

Arap inançlarına göre Cehennem ; haddinden fazla sıcak olan, insanların durmadan azap çektiği bir yerdir.

Orada kaynar yiyecek ve içeceklerden başka bir şey yoktur.

Neden mi ?

Çünkü Araplar sıcak bir coğrafyada yaşayan ve sıcaktan eziyet çeken bir topluluktur.

O yüzdendir ki, onlar için en ızdırap yer böylesine sıcak bir yerdir.

Norveç mitolojisine göre ise ;

Cehennem (Niflheim) buz gibi soğuk yeraltı dünyasıdır

ve oradaki bütün nehirler donmuş haldedir.

Çünkü Norveçliler de, soğukta yaşayan ve soğuktan eziyet çeken bir topluluktur.

Peki ya gerçekte Cehennem neresidir?

Buna en güzel cevabı veren ise Dostoyevskidir ;

"Cehennem insanın kalbinde sevginin bittiği yerdir." 

Ve

Osho ilave eder ;

"İyi insanlar cennete gider değil,

iyi insanlar nereye giderse cennet orası olur."

(Alinti)

Kokular ve Müzikler

Üniversitede ilk yılımdı. Hocamız sormuştu. İnsanlar neyi unutmazlar? Tabii ki yaşlar 17-18. Herkesin aklında aşk meşk🤗 Tamam, dedi hocamız . Haklısınız çocuklar.  İlk aşklar, sevdalar unutulmaz. Amaa insanlar kokuları ve müzikleri de unutmazlar….

💫Hani birden bire bir koku geliverir burnuna yada bir müzik çalar ansızın. Seni alır götürür bir yerlere, sevdiklerine, sevmediklerine, mutlu olduğun yada mutsuz olduğun o anlara. Yüreğine koca bir hüzün yada neşe çöker yaaa…

💫💫İşte şu müzik var ya şu müzik beni çocukluğuma götürüyor. Gelibolu‘dayım. İlkokul 2. sınıfın yaz tatilindeyim. Babam sağ. Annem mutfakta. Kızartma yapıyor. Evi doldurmuş patlıcan, biber kokusu. Birazdan köfte de kızartır patatesle. Hem benim annem çok güzel yapar köfteyi.

💫Oturma odasındayım. Kızkardeşimle divanda oturuyoruz. Heidi başlıyor. Yüreğim elimde. Çok mutluyum. Bulutların üzerine sanki ben yatıyorum. Onunla ben koşuyorum. Keçilerle , Peter ile dağlara çıkıyorum. Doya doya seyrediyorum siyah beyaz televizyonumuzdan bu güzel kızı. Sonra büyüyorum. Babam da yok Heidie de…

💫💫 Ahhh! yaşarken anlamadığımız ama yaşayıp bittikten sonra burnumuzun direğini sızlatan o güzel, o mutlu, o küçücük anlar…

Babamı, çocukluğumu özledim😔



Eylül 30, 2025

PAKİZE SUDA

 

Kasaba esnafından biri olmalıydı kocam. Akşam güneşi batmadan dükkanı kapatıp eve gelmeliydi.

Evimiz bahçeli olmalıydı. Yaz akşamları sulayıp serin serin oturmalıydık.

Ben orta boylu, tıknazca, ev hanımı olmalıydım.

Cinsiyeti önemli değil, eli ayağı düzgün iki çocuğumuz olmalıydı.

Derslerine yardım edecek kadar eğitimim olmamalıydı ama ara sıra "Dersinizi bitirdiniz mi?" diye sormalıydım.

Daha çok üstleri başlarıyla, yedikleri içtikleriyle, öksürükleri aksırıklarıyla ilgilenmeliydim.

Yavaştan yavaştan çeyizlerini düzmeliydim.

Her ayın 15’i kabul günüm olmalıydı. Ellerime sağlık kekler, poğaçalar yapmalıydım. İnce belli bardaklarda çaylar ikram etmeliydim.

Sabahları hırkamı omzuma alıp komşuya kahve içmeye geçmeliydim.

Patlıcan biber kızartmalı, reçel kaynatmalıydım.

Akşamları özene bezene sofrayı kurmalıydım.

Kocam ajansı dinlerken ben lafa girmeliydim, o, "Sus hanım bi dakka!" demeliydi. Böyle dese de beni çok sevmeliydi.

O uyuklamalıydı, ben bulaşıkları yıkamalıydım, çocuklar ders çalışmalıydı.

Bazen akşam oturmasına komşular gelmeliydi. Öyle harem-selamlık değil ama kadın-erkek ayrı oturmalıydık.

Erkekler memleketi kurtarırken biz bütün kasabayı dilimizden geçirmeliydik.

Herkes birbirinin eşine "Falanca Bey", "Filanca Hanım" diye hitap etmeliydi.

Yanlışlıkla bacağımız, göğsümüz biraz açılıverse yüzümüz kızarmalı, hemen toparlanmalıydık.

Şehvetten uzak, şefkate yakın bir cinsel hayatımız olmalıydı.

Gözümüzü birbirimizde açmış olmalıydık, öyle de sürüp gitmeliydi.

Zaten etrafımızda evli barklı komşularımızdan başka kadın olmadığından... 

Dükkánda çelimsiz çıraktan gayrı öyle sekreter falan çalışmadığından... 

Ortalıkta gidilecek bar mar bulunmadığından... 

Mankenler bizim kasabaya uğramadığından...

Ve kocam efendi bir adam olduğundan beni aldatmamalıydı.

Tamam abarttım biraz. Belki de böyle bir aile yapısı örneği kalmamıştır artık.

Ama, acaba diyorum... Buna benzer bir hayat tarzı beni daha mutlu eder miydi?

Kendim de dahil uçuk kaçık insanlardan gına geldi. "Normal"liği özlüyorum.

Özgürlüğün tadını çıkaralım derken suyunu çıkardık galiba.

Herkes çok zeki, çok akıllı, çok bilgili, çok şu çok bu. Ve de çok mutsuz. Prozac’lar leblebi misali.

Çokbilmişliğin kimseye bir faydası yok galiba.

Pakize SUDA

Çok severdim rahmetliyi. Çok hoş kadındı. Şu illet hastalık demanstan erken kaybettik. Bir röportajında annem ve kardeşimi kaybettim her şeyi unutmak istiyorum gibi bir şeyler söylemişti . Duası kabul oldu demek…Ruhu şad olsun

Yakından tanımak isterseniz.

⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️⬇️