Ocak 03, 2025

Ferdi Tayfur

 

nurlarda uyu🌹


Ferdi Tayfur veya doğum adıyla Ferdi Tayfur Turanbayburt 15 Kasım 1945, Adana doğumlu, Türk ses sanatçısı, besteci, söz yazarı ve sinema oyuncusudur. Toplamda dokuz defa Altın Plak Ödülü kazanan sanatçı sinema filmlerinde de yer alan kendi yazdığı şarkılarla ünlenmiştir. 30'dan fazla albüm ve 30'un üzerinde film yapan 1982 yılında ise kendi adına Ferdifon Plakçılık şirketini kuran sanatçı 2009 yılında da inşaat sektörüne de girmiştir.

 

Hayatı

Ferdi Tayfur, 15 Kasım 1945 tarihinde doğmuştur. Adana'da doğan sanatçıya adını dublaj sanatçısı Ferdi Tayfur'un hayranı babası Cumali Bey koymuş, oğlunun eğitimine düşkün olan Cumali Bey'in vefatı ile eğitim hayatı sona eren sanatçı yoksul ve trajik bir hayat yaşadığını, babasının ölümünden sonra annesinin evlendiğini, kendisininde okumak istediğini ancak imkanlar yüzünden bunu gerçekleştiremediğini söylemiştir. Henüz çocukluk yıllarında üvey babasının bulduğu şekerci dükkanında çıraklık yapan sanatçı okumayı iş hayatında öğrendiğini söylemiştir. Daha sonraları çiftlikte çalışarak ailesinin geçimine katkıda bulunan Tayfur aynı yıllarda düğünlerde şarkı söylerken yerel gazetede Adana Radyosu'nun müzik yarışması ilanını görür ve yarışmaya katılır. Ancak birinciliği kazanamaz ve ikinci olur, üvey babasının engellemelerine karşı İstanbul'a gelip Lunapark Gazinosu'nda iş bulur ve Nurten İnnap'a bağlama çalmaya başlar. Daha sonra Leyla adlı ilk plağını doldurur ve bu plağından 500 lira kazanır.

Ferdi Tayfur 1968 yılında Seda Plak ile iki plaklık anlaşma yapar ancak beklenen ilgiyi görmez. Akabinde yeniden Adana'ya döner ve çiftlikteki işlerin başına geçer, diğer yandan müzik çalışmalarına devam eder ve üç yıl aranın ardından yaptığı Huzurum Kalmadı adlı plakı yayınlanır. 1973 yılında ise Görsev Plak adına yaptığı Kır Çiçekleri adlı 45'lik ile çıkış yakalar. Yine 1974 yılında yaptığı Bana Gerçekleri Söyle adlı 45'lik ile adını duyurur. 1975 yılında Elenor Plak'a transfer olur. Önce Bırak Şu Gurbeti, ardından Çeşme adlı şarkısı ile adını duyurur.

 

Müzik kariyeri

Besteler yaparak müzik kariyerinde ilerlediği yıllarda nikahlı olduğu Zeliha Hanım ile mütevazı bir törenle 1974 yılında evlenen Tayfur'un ilk plağı iyi satış yapmış ama ancak maddi sıkıntıları nedeniyle Elenor Plak'ın sahibi Atilla Alpsakarya'nın girişimiyle sanatçının bestelediği iki şarkı Gülden Karaböcek'e satılmış akabinde plakları art arda yayınlanan sanatçı asıl çıkışını "Çeşme" şarkısı ile yakalamış, 1976 yılında aynı isimle Necla Nazır ile başrolünde oynadığı ilk sinema filmi vizyona girmiştir. Filmi 12 milyon kişi izlemiştir.

 

1992 yılında çıkardığı Prangalar albümü 5 milyon rakamıyla Türkiye'nin en çok satan albümlerinden olup, Ferdi Tayfur'un en çok satan albümüdür.

Kasetlerin yanında konserler de verdi. 1993 yılında Gülhane Parkı'nda verdiği konsere 200.000 kişi katılarak rekor kırmıştır.

 

Özel hayatı

Sanatçının 16-17 yaşlarındayken birliktelik yaşadığı bir kadından Timur adında bir oğlu vardır. Sonrasında resmi nikâhlı ilk ve tek eşi olan Zeliha Hanım'dan iki kızı (Tuğba ve Funda) olmuştur.

Yaklaşık 30 yıldır birlikte yaşadığı 2007 yılında ayrıldığı sinema oyuncusu Necla Nazır'dan ses sanatçısı (Tuğçe Tayfur) bir kızı bulunuyor. Necla Nazır ile birlikteyken ilişki yaşadığı Habibe Ümyani Demir'den sanatçının Ferdi Taha adında bir çocuğu vardır.

Sanatçı 2010 yılında, uzun yıllar sonra resmi nikâhı hâlâ devam eden ilk eşi Zeliha Turanbayburt ile beraber yaşamaya başlamıştır. Yaşantısını uzun süredir Marmaris'te sürdürmektedir.

Aralık 17, 2024

Çekilmez Bir Adam Oldum Yine♥️

 


Çekilmez Bir Adam

Çekilmez bir adam oldum yine 
Uykusuz, aksi, lanet 
Bir bakıyorsun ki ana avrat söver gibi 
Azgın bir hayvan döver gibi 
O gün çalışıyorum 
Sonra birde bakıyorsun ki 
Ağzımda sönük bir cigara gibi tembel bir türkü 
Sabahtan akşama kadar sırt üstü yatıyorum ertesi gün 
Ve beni çileden çıkarıyor büsbütün 
Kendime karşı duyduğum nefret ve merhamet 
Çekilmez bir adam oldum yine 
Uykusuz, aksi, lanet 
Yine her seferki gibi haksızım 
Sebep yok olması da imkansız 
Bu yaptığım iş ayıp rezalet 
Fakat elimde değil 
Seni kıskanıyorum.

Aralık 10, 2024

CİCİ KIZLAR🥰♥️

 

Siyah beyaz filmleri seviyorsanız, yaşlandıkca gençleşen  süperstarımızı  izleyebilirsiniz😘🧿

Aralık 03, 2024

DİLİMİZE YERLEŞMİŞ 10 İSTANBUL DEYİMİ

 

📍1. ÜSKÜDAR’DA SABAH OLDU

Üsküdar’da deniz kıyısındaki Valide Sultan ve Mihrimah Sultan camilerinin müezzinleri, karşı tarafta yaşayan padişaha seslerini duyurabilmek ve ondan ihsan alabilmek, belki saray müezzinliğine yükselebilmek ümidiyle sabah ezanlarını mutlaka Beşiktaş’taki cami müezzinlerinden önce okurlarmış. Bir şeyin zamanını geçirmek, geç kalmak anlamında bugün dahi kullanılmakta olan “Üsküdar’da sabah oldu” deyimi vaktiyle aynı hat üzerinde olmalarına rağmen Üsküdar’ın Beşikta’tan önce okunan sabah ezanlarından kaynaklanmıştır.

📍2. MARMARA ÇIRASI GİBİ TUTUŞMAK

Eskiden ocak, soba veya mangalda ateş yakabilmek için çıralar kullanılır, bu çıralar ise çarşılarda tutam halinde satılırdı. Aniden parlayanlar, öfkelenenler için kullanılan bu deyim, sakızlı çam ağaçlarıyla meşhur olan Marmara Adası’ndan toplanan, reçinesi bol olduğu için kolay yanan çıralardan doğmuştur.

📍3. KABAK BAŞINDA PATLAMAK

Su kabaklarının içleri oyularak şişe gibi kullanıldığı yıllarda, Galata meyhanelerinde içleri şarap dolu kabaklar sıra sıra vitrine dizilir; isteyen külhanbeyi hangi kabağın ipini keserse onu alır ve bitirmeden yerinden kalkmazmış. Meyhaneye yapılan baskınlarda zabıtalar ve bekçiler tarafından mekandaki küpler ve fıçılar devrilir, sıra sıra asılmış şarap kabakları da meyhaneci ve araya giren müşterilerin başında patlatılırmış.

📍4. DİNGONUN AHIRI

İstanbul’da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda, iki at ile çekilen tramvaylara, dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşturulurdu. Azapkapı’da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim’de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir, sonra tekrar Azapkapı’ya götürülürlerdi. Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın bu durumu dolayısıyla, girenin çıkanın belli olmadığı yahut her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler için bu deyim kullanılmıştır.

📌5. GOYGOYCULUK YAPMAK

Vaktiyle Muharrem ayında ilahiler okuyarak kapı kapı dolaşıp dilenen tarikat mensubu dilencilere goygoycu adı verilirdi. Bu kişiler, Muharrem ayından iki gün önce Üsküdar’daki tekkelerine giderek şeyhlerinin yanında toplanır ve buradan dörder beşer kişilik gruplar halinde semtlere dağılırlardı. Muharrem’in birinci gününden onuncu gününe kadar sokaklarda ilahiler okuyarak dolaşan goygoycular, gülbank çekerler ve durdukları kapının önünde dua ederlerdi. Günümüde bu deyim gevezelik, boşboğazlık yapmak anlamında kullanılmaktadır.

📍6. ÇAPULCU

Vaktiyle tulumbacı takımlarına sızmış işsiz güçsüz adamlara çapulcu adı verilirdi. Bunlar zaman içinde birtakım sınavlardan ve denemelerden geçerek takıma alınmlarına rağmen, bazıları ahlak düşkünlüğü sebebiyle yine ilk fırsatta yangın yerinden hırsızlığa kalkışırlar, durum fark edilirse polise teslim edilirler ve o semte bir daha adım atamazlardı.1910’lu yıllarda İstanbul şehreminliği görevini sürdüren Cemil Topuzlu, hatıralarında itfaiye teşkilatındaki aksaklıkları dile getirirken “çapulculuktan” bahsetmektedir.

📍7. BULGURLU’YA GELİN GİTMEK

Bir işte gereğinden fazla telaş gösterenlere söylenen bu deyimin hikayesi şudur; Bulgurlu Köyü, suyu ve havası nedeniyle güzel bir köydür, eskiden beri de pehlivan çıkaran bu köyün delikanlıları güzelliği ile meşhur olmuştur. Bu delikanlılarla evlenmek için civardaki köylerin genç kızları can atarlardı. Dokuz gün festival havasında geçen Bulgurlu’nun düğünleri de pek meşhurdu. Eğer Bulgurlu’dan bir görücü gelip kızı beğenerek nişan taktı mı, kız nişan bozulur korkusuyla çeyizini noksanlarını tamamlaması, bir an evvel nikah kıyılıp Bulgurlu’ya gelin gitmek için annesini, babasını gece gündüz sıkıştırırmış.

📍8. PÜSKÜLLÜ BELA

II. Mahmud devrinde önce askerler, ardından memurlar için resmi başlık olarak kabul edilen fes, kısa sürede halk arasında da kullanılmaya başlanır. Fesin yaygınlaşmasıyla beraber değişik renk ve biçimlerde, püsküllü ve püskülsüz biçimde modeller ortaya çıkmıştır. Yağmur ve kardan kalıbı bozulan, rüzgarda püskülleri sürekli karışan fesin kullanımı zahmetli ve masraflı bir iştir. Püsküllü bela deyimi bu durumdan esinlenerek ortaya çıkmıştır.

📍9. BALIK KAVAĞA ÇIKINCA

Karşılıklı noktalarda bulunan Rumeli ve Anadolu Kavağı, çok rüzgarlı ve akıntının kuvvetli olduğu yerlerdir. Buralarda bu yüzden balık tutmak neredeyse imkansızdır. İstanbul’da balığın bol bulunduğu ve dolayısıyla fiyatının düştüğü zamanlarda şehirde tutulan balıkların, Kavaklar’a kadar götürülüp satıldığı görülür. Diğer zamanlarda düşük ücretle balık almak isteyen müşterilere balıkçılar tarafından verilen cevap ise “O sizin dediğiniz ücret balık kavağa çıkınca olur” şeklindedir.

📍10. İKİ DİRHEM BİR ÇEKİRDEK

Kılık kıyafetleriyle dikkat çeken İstanbul hanımefendileri ve beyefendileri için kullanılan bu tabir, aynı zamanda gösterişten uzak ve giydiğini kendisine yakıştıran anlamlarını da taşır. Deyimde geçen “dirhem” ve “çekirdek” tabirleri kuyumculukta hassas tartılar için kullanılan ağırlık ölçüleridir. O dönemde piyasada en değerli para olan Osmanlı altını, tartıda iki dirhem bir çekirdek gelmektedir. Kılık kıyafet konusunda titiz olan kimselerin piyasada en yüksek değere ve hassas ölçülere sahip altın sikkeyle beraber değerlendirilen bir deyim olmuştur.


alıntı


Aralık 01, 2024

Mithat KÖRLER

 Genç takipçi dostlarım çok sordunuz instagramdan. İşte biz böyle güzel insanlarla aşık olduk, sevdik, büyüdük😊 



           MİTHAT KÖRLER KİMDİR?



Mithat Körler, 1955'de Eskişehir’de doğmuştur. 30'un üzerinde albümü bulunmaktadır. 1980'li ve 1990'lı yıllardan arasında Arif Susam, Atilla Kaya, Ümit Besen, Ferdi Özbeğen ve Cengiz Kurtoğlu ile beraber birçok kaset yapmıştır.

Değerli sanatçı Güneşimi Kaybettim , Yaylalar ve Gitme adlı şarkıları ile birçok insanın gönlünde taht kurmuştur. Koyu Eskişehir spor taraftarıdır

Evli ve Eren isminde 1980 doğumlu bir oğlu ve iki erkek torunu bulunmaktadır.


Değerli sanatçımıza sağlıklı,mutlu bir ömür diliyorum sevdikleriyle...

Nilgün Belgin Oya Başar Sohbeti

 💫Ne zamandır izlemek istiyordum. Nasip bu sabahmış. İkisi çok yakın arkadaş olunca harika bir sohbet olmuş. Oya Hanım Levent Kırca’dan ayrıldığında çok üzülmüştüm. Onları hiç ayrı düşünememiştim. Bir de televizyonlar karşısında tartışmaları vardı yaaaa rahmetli Levent Kırca’nın ayrılmak istemiyordu ama Oya Başar istiyormuş gibi izlediğimiz. Çiftin çocukları da oradaydı hani🥺 İşte kimse kimsenin yaşadığını bilemez. Her ev ayrı , her ilişki ayrı. Bizim gördüğümüz ayrı onlarınki ayrı. Ben hem Oya Başar’ı hem de Levent Kırca’yı çoooook severim. Oya Hanım; yetenekli, anaç, hanımefendi bir kadın. Levent Kırca’nın da yeri dolmaz. Nurlarda uyu büyük usta…🌹







Kasım 27, 2024

♥️🌹♥️

 

“Bu fotoğrafta anneannem 16 yaşında, dedem 33.

Tarih 26. Şubat 1938. Nişanlandıkları gün.  Yani 85 sene önce. Anneannem dedemi hayatında ilk defa o gün görmüş. Düşünsenize, evleneceksiniz ve hayatını paylaşacağınız adamı nişan  günü görüyorsunuz. Beğendin, beğendin, beğenmedinse hayat boyu çek dur.. :

Bizimkilerin hikayesi ise tam bir “Onlar ermiş muradına , biz çıkalım kerevetine..” hikayesi. Sonu gerçekten mutlu olan şahane bir masal yani..

Anneannem kendisinden 17 yaş büyük dedeme resmen aşık olmuş. Dedemse o yıllardaki genel davranışın aksine, o gencecik kıza, ömür boyu, hem aşkla, sevgiyle, hem de “saygıyla” bağlanmış.. Ben onların evinde hiç yükselen ses , hiç kavga gürültü duymadım.

Evlendikleri ilk gün, dedem uzun bir konuşma yapmış. Üç şey istemiş gencecik karısından :

Bir : Bana İhsan Bey değil, İhsan demeni rica ediyorum. ( ki o devir için müthiş bir adım..! )Evde kıyametler kopmuş, sen kocana, koskoca adama nasıl ismiyle hitap edersin diye.. Aile büyüklerini sakinleştirip ikna etmek yine dedeme düşmüş..:)Anneannem öbür boyu hep İhsan’cığım dedi. “Cığım”sız bir hitap hiç duymadım ağzından..

İki : Dedem hakimdi benim. Bak demiş, mesleğim gereği eve senden torpil isteyenler gelebilir. Asla , katiyen kabul etmeyeceksin. Hediye asla kabul etmeyeceksin. Hakim demek, tarafsızlık demektir. Böyle bir şeyi mesleğim adına şerefsizlik addederim. Bu ricaları reddetmeyi ayıp sayabilirsin , asıl bunu teklif etmek ayıptır, bilesin. Sonraları ikisi bir olup, güzel bir reddetme cümlesi bulmuşlar, anneannem çok ısrarcı olanlara : 

– “Dosyanızı titizlikle tetkik edeceğini söyledi” derdi.

Üç : Benim demiş, “küsme” huyum vardır. Kızarsam tartışmam, sadece küserim. Ben sana küsersem , sen bana küsmeyeceksin. Yoksa evlilik gemisi yürümez. Sabır rica ediyorum senden..Bir şey diyeceğim, inanmayacaksınız : “Ömür boyu hiç küsmediler.”

🌹Diyeceksiniz ki, e kadın her şeye uyum sağlarsa evlilik elbet yürür. O dönemin evliliklerinde bir kere, çok keskin kadın-erkek ayırımları var. Kadın asla çalışmıyor, evin bakımı, çocuklar vs ile ilgili, erkek ise çalışıp evi geçindiren . Bu kadar net. Bugünkü gibi herkes her şeyi paylaşır durumu yok. O yüzden değerlendirirken hep bunu düşünürüm aslında.. Yani ben hayatımda dedemi mutfakta görmedim. Bir tabağı içeri taşıdığını bilmem. Kalkıp bir bardak su aldığını bilmem. Anneannem getirirdi her şeyini..

Ama mesela su mu istedi, anneannemin elinden bardağı alır, öbür eliyle, onun suyu getiren elini tutar öper, gözlerinin içine bakarak “Eline sağlık, zahmet oldu Münevver’ciğim” derdi. Anneanneme aniden bir enerji gelir, gözleri parlar, genç kız gibi seke seke , uça uça dönerdi mutfağa..

🌹Anlayacağınız, “Görevi tabii, elbette yapacak! ” zihniyetinde hiç olmadı dedem. Teşekkürü , takdiri hiç ihmal etmedi bir ömür boyu. Annemler küçükken, dedem öğlenleri işten mutlaka eve gelirmiş, alel acele yemek yiyip, bir tek de tavla atarlarmış, öyle dönermiş dairesine.. O bir saate hepsini nasıl sığdırırdık diye konuşup gülerlerdi..

🌹Evlilik diye oya gibi işlenmiş, inci gibi dizilmiş anılar gördüm ben.. Fedakarlık, sabır, özen, ve minnet gördüm. İçinde hastalıklar da oldu elbet , ölümler de, acılar ve hayal kırıklıkları da.. ..Ama bütün bu gerçekler nasıl taşınır, nasıl her bir korku, her bir hüzün, sevgiyle harmanlanıp akide şekeri gibi ağızda eritilir gider, işte onların masalı bunu da anlatır.

🌹Dedeciğim, sayısız hastalıkla mücadele etti, ama etrafına en ufak bir rahatsızlık vermedi. Anneannem ona hep canı gönülden sevgiyle , bir melek gibi baktı. Dedeme şeker teşhisi konduğunda, insülin iğnelerini bile iğneciye bırakmadan kendi yapmak istemişti mesela.. O zamanın iğneleri şimdiki gibi değil, kocaman metal enjektörler vardı, ucunda kalın, dehşetengiz iğneler olan. O verev kesimli iğne uçları hala gözümün önündedir. O enjektör her sabah ocakta, çayın yanında kaynardı.. Fonda radyodaçaydanlığın Müziği, mesela “ Benzemez kimse sana “ çalar, enjektörün tıkır tıkır kaynama sesi, çaydanlığın fokurtusuna, limon kolonyasının kokusu, kızarmış ekmek kokusuna karışırdı. Anneannem seve okşaya karnından yapardı iğneleri dedeme.. Nasıl öğrenmiş iğne yapmayı derseniz, normalde portakala batırarak öğretirler, ama anneannem “kendine batırarak” öğrenmişti iğne yapmayı. Dedemin canını yakmasın diye..

Ne bir gün anneannem bıktı her gün bunu yapmaktan, ne de dedem bir gün şikayet etti, her Allah’ın günü iğne olmaktan…Anlayacağınız, o dana kadar iğneleri yapmayı bile keyif haline getirmişlerdi.

🌹Anneannem bir şey öreceği zaman yünleri alır, dedemin yanına getirirdi. Dedem hemen gazetesini, kitabını bırakır, kollarını anneanneme uzatırdı. O çilenin iki ucuna ellerini geçirir, anneannem çabuk çabuk hareketlerde yünü top haline getirdikçe, son derece uyumlu hareketlerle, bir sağ, bir sol elinden kaydırırdı yün çilenin iplerini.. Gülüşüp sohbet ederlerdi. Anneannem ona uzun uzun ne öreceğini anlatırken, ilgiyle dinlerdi.

🌹Televizyonun olmadığı o güzel zamanlarda, annemle dayımın okuduğu şiirleri dinlemeye bayılırlardı. Akşam oldu mu çay demlenir, yaz ise bahçeye açılır kapanır sandalyeler atılır, cır cır böceklerinin sesi eşliğinde, yıldızların altında uzun uzun , tatlı tatlı sohbet edilirdi.

Televizyon geldikten sonra ise çocukluğuma ve onlara dair en net anım, kanepede dedemin koltuğunun altına yaslanıp uyuklaşım, ayıkladığı kabak çekirdeklerini bir bir ağzıma verişi.. Anneannemin soyduğu portakalın kabuğunun kokusu.. Usulca uykuya teslim oluşum.. Ve sonra alnımdan öpülerek uyanmak.. “Hadi yavrum, İstiklal Marşı başladı.”

Dedemle yan yana, son derece ciddi ayakta beklemek, marş bitene kadar. Askerler rap rap yürüyene kadar. Sonra sanki memleketi emin ellere teslime etmişcesine güvenli hissederek uykuya dalış.. Sabah puhu kuşlarının seslerine uyanmak..

Onların nişan günü bugün. 85 sene önce parmaklarına taktıkları o yüzüğü ömür boyu sevgiyle taşıdılar.

Tıpkı o yün çilesini sıcacık bir kazak haline getirmek gibi bir evlilik.

İlmek ilmek, emek, emek.. Dedem tuttu, anneannem ördü. Dedemin ellerinden ilmek ilmek anneannemin ellerine kaydı..İlmek ilmek.. Oya oya..

Ruhları şad olsun.”🙏🙏💖💖 

(Bige Güven Kızılay)

Kasım 26, 2024

KARA KIŞLAR

 Çooook efsane bir program. Bence hepsini izleyin. Ama istediğiniz şarkı 1:16’da başlıyor🥰♥️



Kasım 24, 2024

Ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum Fakat sen yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin!

Beni yerden yere vuran, duygudan duyguya savuran şahane şarkı🥰 Klipte şarkının sözleri de var değerli dostlarım….♥️



Kasım 23, 2024

Fatih Sultan Mehmet ve Hocası Akşemsettin

 

Fatih Sultan Mehmet, sınıfta hiç akıllı durmaz, bağırır çağırır... Hocası Akşemsettin bir şey dediği zaman “sen bana bişey diyemezsin ben padişahın oğluyum” diye tehdit ederdi.

Akşemsettin artık bu durumdan rahatsız ama bir okadarda çaresizdi. Padişahın karşısına bu konu hakkında gitmekten haya ediyordu. Padişaha çocuğunu şikayet etmek düşüncesi ona çok ağır geliyordu. Birgün artık herşeyi göze alıp padişah II.Murat'ın huzuruna çıktı ve olanları ona sıkılarak anlattı. Padişah II.Murat durum karşısında bir müddet düşündü ve o müthiş planını Akşemsettinin kulağına usulca açıkladı.

Aman Yarabbi bu ne plandı, mümkün değildi bu planı uygulamak.

Akşemsettin plan konusundaki rahatsızlığını Padişaha ilettiysede Padişah II.Murat onu dinlemedi ve bu iş olacak dedi. Ertesi gün yine ders ortamında ve yine Fatih Sultan Mehmet yaramazlık yapıyordu. Akşemsettinin uyarısına yine aynı tehdit cevabını verdiği sırada Padişah ansızın kapıyı açıp içeri girdi.

Bu olay karşısında Akşemsettin hiddetlenerek Padişaha bağırdı ve bir tokat atarak, bu şekilde sınıfa giremeyeceğini izin istemesi gerektiğini söyleyerek derhal dışarı çıkmasını istedi.

Padişah mahçup bir şekilde boynunu bükerek özür diledi ve dışarı çıktı. Olaylar karşısında Fatih Sultan Mehmet'in nutku tutulmuş ne yapacağını şaşırmıştı. Güvendiği babası tokat yemişti. Fatih Sultan Mehmet allak bullak olmuştu.

Az sonra kapı vuruldu ve Padişah mahçup bir şekilde içeri özür dileyerek girdi.

Plan muhteşem işlemişti....

O günden sonra Fatih Sultan Mehmet asla yaramazlık yapmadı. Çünkü güvendiği dağlar kar almıştı artık...

İşte Akşemsettin'in kulağına fısıldanan muhteşem plan, işte çocuk eğitimi, işte onlar, işte biz....

Koskoca Padişah II.Murat sırf çocuğunun terbiyesi için gözünü kırpmadan tokat yemeyi göze almıştı...

Kasım 17, 2024

Irkçı doğulmaz; sonradan öğretilir...!

 

Aşağıdaki yazılan olay, 14 Ekim 1998’de kıtalar arası bir uçuş esnasında gerçekleşir..

***

Bir kadın, uçakta siyah bir adamın yanında oturmaktadır. Durumdan rahatsızlığını belli edercesine, hostesten başka bir yer bulmasını ister; zira böylesine antipatik birinin yanında oturamaz. Hostes, tüm uçağın dolu olduğunu fakat birinci sınıfta yer olup olmadığına bakacağını söyler.

***

Diğer yolcular şaşkınlıkla olayı izlemektedir. Bu kadının sadece terbiyesizliğine değil, bir de birinci sınıfta yolculuğa devam edeceğine şahit olunmaktadır. Bu yüksek tansiyon durumundaki kadın, birinci sınıfta ve o adamdan uzak uçabileceğinden tatmin olmuş şekilde, hostesin dönmesini bekler. Zavallı adamcağız ise çok kötü bir durumda olmasına rağmen cevap vermemeyi tercih eder.

Birkaç dakika sonra geri gelen hostes, kadına: Çok özür dilerim geciktim. Birinci sınıfta bir yer buldum. Bu yeri bulmak biraz zamanımı aldı. Sonrasında, yer değişikliği için pilottan izin almam gerekiyordu. Pilotumuz, 'Hiç kimse sorun yaratan bir diğerinin yanında oturmak mecburiyetinde tutulamaz' dedi ve bu izni verdi.

***

Diğer yolcular kulaklarına inanamaz. Bu esnada kadın da bir zafer kazanmış gibi yerinden kalkmaya hazırlanmaktadır. Aynı anda hostes, oturmakta olan siyahi adama dönerek: ‘Beyefendi, sizi uçağın birinci sınıfındaki yeni yerinize götürmem için beni takip eder misiniz lütfen? Seyahat şirketimiz adına kaptan pilotumuz, böylesine nahoş bir olay yaratan bir kimsenin yanında oturmak mecburiyetinde bırakıldığınız için sizden çok özür diliyor.’ Tüm yolcular, bu olayı iyi bir biçimde sonuçlandıran uçak personelini alkışlayarak tebrik eder. O yıl kaptan pilot ve hostes, uçaktaki davranışlarından dolayı ödüllendirilir. Aşağıdaki mesaj ise tüm ofislere, tüm çalışanların görebileceği bir biçimde iletilir: İnsanlar, onlara ne söylediğinizi unutabilir. İnsanlar, onlara ne yaptığınızı da unutabilir. Ama insanlar, onlara kendilerini nasıl hissettirdiğinizi asla unutmaz.

Irkçı doğulmaz; sonradan öğretilir...!

#ALINTI

Kasım 14, 2024

♥️♥️♥️

 İzledikçe, dinledikçe kah kalbim acıyor, kah yüzüm gülüyor. İki harika kadın… 





Kasım 09, 2024

YAŞANMIŞ VE GERÇEK OLAYLARDAN UYARLANAN 20 FİLM


🎬 Schindler's List (1993) 📽️ IMDb: 9.0

Film, Oskar Schindler adlı Alman işadamının 2. Dünya Savaşı zamanında Polonya'da kurduğu fabrikada Yahudi işçileri çalıştırması ve bu sayede 1100 Yahudi'nin hayatını kurtarmasını konu alıyor ve gerçek bir hayat hikayesinden uyarlanmıştır!

🎬 Cidade de Deus (2002) 📽️ IMDb: 8.6

Rocket ve Küçük Ze, Tanrıkent'te yaşayan iki gençtir. Rocket, çocukluğundan beri bir fotoğrafçı olmak istemiştir, ancak fotoğraf makinesi alacak parası yoktur. Küçük Ze ise çocukluğundan beri suça yatkın bir görünüş sergilemektedir!

🎬 The Pianist (2002) 📽️ IMDb: 8.5

Polonyalı ünlü piyanist Szpilman'ın anılarını anlattığı aynı isimli kitaptan sinemaya uyarlanan film, Nazi işgali altındaki Polonya'da yaşayan ve esir kampına gitmekten kurtulan ünlü piyanistin Varşova'nın hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.

🎬 Saving Private Ryan (1998) 📽️ IMDb: 8.6

Filmde, dört çocuk annesi bir kadın, İkinci Dünya Savaşı'nda kaybettiği üç oğlunun ardından fazlasıyla yaralanmıştır. Şimdi tek dileği hayatta kalan tek oğlunun savaştan sağ salim dönmesidir.

🎬 American History X (1998) 📽️ IMDb: 8.5

Filmde, öldürülen babasının intikamını almaya çalışan bir gencin hikayesini anlatıyor. Derek, babasının uyuşturucu satıcısı bir siyahi tarafından öldürülmesinden sonra faşist bir çetenin önemli bir üyesi haline gelmiştir!

🎬 Braveheart (1995) 📽️ IMDb: 8.4

William Wallace büyük acılar sonrası memleketi İskoçya'ya döner. İngiliz askerleri, William'ın çocukluk aşkı olan Murron'a tecavüz etmeye çalışırlar. William, onu kurtarır ancak bu Murron'un ölümüne ve bir dönemin değişimine neden olacaktır!

🎬 Good Will Hunting (1997) 📽️ IMDb: 8.3

Will Hunting genel IQ'nun çok üzerinde bir zeka seviyesine sahip, MIT'de temizlikçi olarak çalışan bir gençtir. Will, bir sınıfın tahtasında çözülmesi neredeyse imkansız olan bu problemi rahatlıkla çözer ve sessizce ortadan kaybolur...

🎬 Full Metal Jacket (1987) 📽️ IMDb: 8.3

Bir grup acemi asker kendilerini nasıl bir eğitimin beklediğinden habersiz, üslerinin önünde dikilmektedirler. Askerlik ve savaş kavramlarının ciddiyetlerini fark etmeleri için savaşa gitmeleri gerekmeyecektir!

🎬 A Beautiful Mind (2001) 📽️ IMDb: 8.2

Filmde asosyal bir matematikçi olan John Nash'in hayatı konu edilmektedir. Üniversitede parlak zekasını sürekli hissettiren ve çevresindekilerle uyum sorunu yaşayan Nash, inanılmaz bir teoriyi ortaya sürüp kanıtlama aşamasına kadar gelir!

🎬 The Great Escape (1963) 📽️ IMDb: 8.2

Alman askerleri, kamptan çıkmalarının imkansız olduğunu belirtseler de bir İngiliz asker, hendek kazıcısı ve usta bir hırsızdan oluşan ekip, imkansızı gerçekleştirmeye çalışacaklardır. Ancak sorun sadece kamptan çıkmış olabilmek değildir!

🎬 El secreto de sus ojos (2009) 📽️ IMDb: 8.2

Benjamin Esposito, geçmişte tanık olduğu ve içinde yer aldığı gerçek bir öykü üzerine kurulu bir roman yazmaya karar verir. Roman, 1973'te Buenos Aires'te gerçekleşen bir tecavüz ve cinayetin failini bulma çabalarını konu almaktadır.

🎬 Hachi: A Dog's Tale (2009) 📽️ IMDb: 8.1

Film Prof. Parker Wilson'ın, tren istasyonunda bulduğu Japon kökenli meşhur Akita cinsi köpeği evine almasıyla başlar. Hachi, Wilson ailesinin köpeği olur ve Profesörü işe giderken her gün tren istasyonuna kadar yolcu eder...

🎬 Into The Wild (2007) 📽️ IMDb: 8.1

İyi bir üniversiteden dereceyle mezun olan Christopher, istediği hayatın bu olmadığını, bir şeylerin eksik olduğunu ailesine anlatır. Tüm parasını hayır kurumuna bağışlayıp sahip olduğu her şeyi bırakıp farklı bir hayata yolculuğa çıkar...

🎬 Rush (2013) 📽️ IMDb: 8.1

Film, Formula 1 yarışçıları James Hunt ve Niki Lauda arasındaki rekabeti konu anlatıyor. Lauda'nın kaza geçirip yarış dışı kalması sonucu 1976 yılında birincilik Hunt'ın olur. Buna çok hırslanan Lauda, ikinci yarışta tekrar Hunt'ın karşısına çıkar!

🎬 Hotel Rwanda (2004) 📽️ IMDb: 8.1

Kaosun, Rwanda'nın günlük yaşamının başrollerinden birini oynadığı günlerde, Paul Rusesabagine, Kigali'de oldukça pahalı bir otel yönetmektedir. Tutsi isyankarlarının öldürülmesiyle biten barış süreci, Hutu milisleri, şehirde katliama başlar!

🎬 Fargo (1996) 📽️ IMDb: 8.1

Jerry Lundegaard borçları olan bir sahtekârdır. İhtiyaç duyduğu meblağda parayı acilen edinmeli ve borçlarını temizlemelidir. Karısının babası oldukça zengin bir adamdır ancak gamsız bir sahtekar olan Jerry'ye yardım etmesi imkansız görünmektedir...

🎬 Black (2005) 📽️ IMDb: 8.1

Hayatını karanlıkta yaşamaya mahkum, sağır ve kör bir kız olan Michelle'ın, 8 yaşında tanıştığı öğretmeniyle beraber azimle hayata tutunma hikayesi. Bu azim hikayesinde, öğretmeninin Michelle'e öğretmeyeceği tek şey olacaktır; 'imkansız' kelimesi!

🎬 Million Dollar Baby (2004) 📽️ IMDb: 8.1

Frankie Dunn, tüm hayatını ring üzerinde dehşet dövüşçüler yetiştirerek geçirmiştir. Boksörlerine öğrettiği en önemli ders hayatın temel kuralıdır: Her şeyin ötesinde daima kendini koru!

🎬 The Pursuit of Happyness (2006) 📽️ IMDb: 8.0

Sevgili dolu bir aile babası olan Chris Gardner'ın iş hayatında bazı sıkıntılar baş gösterir. Maddi sıkıntıların baş göstermesiyle eşi kendisini terk eder, küçük oğulları Christopher ile bir başına kalır...

🎬 Cinderella Man (2005) 📽️ IMDb: 8.0

1930'ların başlarında ABD'de ekonomik buhran döneminde eski boksör James Braddock, ailesini geçindirmek için işlerler uğraşır. Ancak onun tutkusu bokstur. Bir gün şans eseri boks şampiyonu Max'le ringe çıkan James'in hayatı tümüyle değişir! (İnternetten alıntı)


Kasım 05, 2024

Ahmet Hamdi Tanpınar🌹 Yaz Yağmuru🌹

Radyo Tiyatrosu dinlemeyi çok seviyorum. Evde, yürüyüşte hatta şu an olduğu gibi yatarken:) 

Ruhuma iyi gelen yönü var. Çocukluğuma dönüyorum. Gelibolu ‘da mutfağımızdaki eski büyük radyomuz, annemin yemek yapışı,  siyah önlüğümle okula hazırlanışım, babamın sağ olduğu o masum yıllarım….



Ekim 29, 2024

🍂🍁🍂🍁

Mutlu Akşamlar Değerli Dostlarım…♥️


  Shirley Bassey, 'Where Do I Begin'


 

Ekim 25, 2024

Mavi Boncuk

 Bugün çay, tarçınlı kek ve Türk Filmi günüyse eeeen sevdiğimi izlerim. Bu arada ben size küçük bir kızkene Emel Sayın ile Tark Akan’ın evlenmesi için her akşam dua ettiğimi söylemiştim değil miii🙈😄



Ekim 22, 2024

Ümmiye Teyze

 Zehra Hanım ailemizden. Üç kızkardeşler. Anneciği ile babacığıyla 1963 yılında Belçika’ya geliyorlar. Ve 4 yıl sonra babacığı göçüp gidiyor. Ve Ümmiye Teyzemizin hikayesi başlıyor. Hikayesini 8,5 dakikadan sonra anlatıyor.