Haziran 02, 2023

HİÇBİR ŞEYİ İÇİNİZE ATMAYIN

 

 “Benim gibi sağlıklı birine nasıl uğradı bu hastalık? Doktor, ‘Kent yaşamı, hava kirliliği, baz istasyonları gibi çevresel faktörler’ diyor. Bence asıl neden ‘duygusal". İçime gömdüğüm öfke, üzüntü, kırgınlıklar... Hep vermeye çalışmış, hiç almamışım. ‘Kuvvetliyim’ demişim. Oysa bu bir kibir. Orman yangınlarını, hayvanlara yapılan eziyetleri, kadın ve çocuklara uygulanan şiddeti... Çok içselleştirmişim. Oysa duyarlı olmak ile duygusal olmak arasında bir denge var. Dengeyi kaçırmış, kendime zarar vermişim. ‘Neşemle aşarım’ demişim. Söylemek istediğim çok önemli bir şey var: ‘Duygularınıza dikkat edin. Her şeyi siz halledemezsiniz. Çare olamayacağınız şeylere üzülmeyeceksiniz. İçinize atmayacaksınız.’"

BAŞKALARININ NE DEDİĞİ ÖNEMLİ DEĞİL

İNSAN, hastalıklara moralin iyi geldiğini biliyor da mutsuzluk, fedakârlık, toksik ilişki, üzüntü, öfke ve sıkıntıların hasta edebileceğini düşünmüyor hiç. Kendi kanser sürecimden böyle bir ders çıkarmıştım. Sosyolog ve uzman psikolog, Dr. Serap Duygulu da bana katılıyor ve bastırılmış duyguların fiziksel hastalık yaratabileceğini, duygularınızın farkında olmanın kıymetli olduğunu belirterek şöyle anlatıyor: “Bu farkındalığa ‘üst biliş’ denir. Oysa küçüklükten beri bize öğretilen şu: “Duygularını başkalarına asla belli etme. Güçlü ol.” Oysa her koşulda güçlü olmak, ‘Her şeyi kendim, tek başıma başarabilirim’ düşüncesi ve yanı sıra sözel yolla ifade edilemeyen, konuşulmayan sıkıntı, öfke, kırgınlık, içe atılan, biriktirilen her tür his bir süre sonra beden üzerinde kendini fark ettirir. Hastalık olarak geri döner. İnsan psikolojisi görünmezdir ama görünür sonuçları vardır.”

YARDIM İSTEYİN

“Üzgünseniz üzgün, öfkeliyseniz öfkeli olduğunuzu dışa yansıtmalısınız. Yüzünüz gülerken içiniz kan ağlamamalı! Yardım istemekten çekinmemelisiniz. Bazen ‘aciz’ olmak da ‘yorgun’ olmak da insana özgüdür. Her zaman güçlü olamazsın. Mesela, bir çocuk yere düşüyor, canı yanıyor: ‘Ağlanır mı?’ ya da ‘Erkek adam ağlamaz’, ‘Buna mı üzüldün?’ diyoruz. Duygularını saklamasını, bastırmasını öğretiyor, bekliyoruz. Oysa bu yanlış. Toplum tarafından anlaşılmadığını düşünen kişi bir süre sonra kendi ile savaşmaya başlar. Bu da insanı hasta eder, direncini düşürür.”

“Sosyal medyada herkes mutlu, kusursuz. Oysa insan tüm mutsuzlukları, acizlikleri, yanlışları, korku ve kaygıları yani her tür duygusu ile bütündür. Herkesin sizi beğenmesine, onay vermesine ihtiyacınız yok. Ki en mükemmelini yapsanız bile illa bir ‘kötü’ konuşan çıkar. Bu sebeple önce ne hissettiğinizin farkında olun, sonra da sadece en sevdikleriniz yanınızda olsun, yeter. Atın yüklerinizi omzunuzdan! Yardım istemekten çekinmeyin! Eleştiri kadar övgüyü de kabul edin, aşırı tevazu göstermeyin.”

Billur Kalkavan (nurlarda uyu özel ruh♥️)


Mayıs 31, 2023

Gözler Kalbin Aynasıdır


 Selami Şahin ile Emel Sayın birlikte yorumluyorlar dostlarım♥️ Bence efsane şarkılarımızdan biri☺️

Mayıs 29, 2023

Gerçek Yaşanmış Bir Hikaye


Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç bir tavırla rektör’ün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini kesti…

Öyle ya, bunlar gibi ne idüğü belirsiz taşralıların Harvard gibi üniversitede ne işleri olabilirdi?

Adam, yavaşça rektörü görmek istediklerini söyledi. İşte bu imkansızdı..

Rektörün o gün onlara ayıracak saniyesi yoktu..

Yaşlı kadın, çekingen bir tavırla; “Bekleriz” diye mırıldandı…

Nasıl olsa bir süre sonra sıkılıp gideceklerdi.. Sekreter sesini çıkarmadan masasına döndü..

Saatler geçti, yaşlı çift pes etmedi..

Sonunda sekreter, dayanamayarak yerinden kalktı. “Sadece birkaç dakika görüşseniz, yoksa gidecekleri yok” diyerek rektörü iknaya çalıştı. Anlaşılan çare yoktu..

Genç rektör, isteksiz bir biçimde kapıyı açtı.

Sekreterin anlattığı tablo içini bulandırmıştı. 

Zaten taşralılardan, kaba saba köylülerden nefret ederdi. 

Onun gibi bir adamın ofisine gelmeye cesaret etmek, olacak şey miydi bu? Suratı asılmış, sinirleri gerilmişti.

Yaşlı kadın hemen söze başladı. Harvard’da okuyan oğullarını bir yıl önce bir kazada kaybetmişlerdi.

 Oğulları, burada öyle mutlu olmuştu ki, onun anısına okul sınırları içinde bir yere, bir anıt dikmek istiyorlardı.

Rektör, bu dokunaklı öyküden duygulanmak yerine öfkelendi. 

“Madam” dedi, sert bir sesle, “Biz Harvard’da okuyan ve sonra vefat eden herkes için bir anıt dikecek olsak, burası mezarlığa döner…”

“Hayır, hayır” diyerek haykırdı yaşlı kadın.. “Anıt değil… Belki, Harvard’a bir bina yaptırabiliriz”.

Rektör, yıpranmış giysilere nefret dolu bir nazar fırlatarak, “Bina mı?” diyerek tekrarladı, “Siz bir binanın kaça mal olduğunu biliyor musunuz? 

Sadece son yaptığımız bölüm yedi buçuk milyon dolardan fazlasına çıktı…”

Tartışmayı noktaladığını düşünüyordu. Artık bu ihtiyar bunaklardan kurtulabilirdi..

Yaşlı kadın, sessizce kocasına döndü: “Üniversite inşaatına başlamak için gereken para bu muymuş? 
Peki, biz niçin kendi üniversitemizi kurmuyoruz, o halde?”

Rektör’ün yüzü karmakarışıktı. Yaşlı adam başıyla onayladı.

Bay ve bayan Leland Stanford dışarı çıktılar. 

Doğu California’ya, Palo Alto‘ya geldiler. 

Ve Harvard’ın artık umursamadığı oğulları için onun adını ebediyyen yaşatacak üniversiteyi kurdular.

Amerika’nın en önemli üniversitelerinden birini: STANFORD‘u.

 

Mayıs 28, 2023

SOKRATES NEDEN DEMOKRASİYEYE KARŞIYDI

Eski Yunan’da demokrasi fikri ilk ortaya çıktığında Sokrates bu fikre de şiddetle karşı çıkmıştır .

Birgün Sokrates öğrencileriyle sohbet ederken bir öğrencisi Sokrates’e sorar:

-Eğer demokrasi çoğunluğun kararını kabul etmekse adil olan da bu değil midir .

Yüz kişinin oy kullandığı bir yerde elli bir kişinin kararına mı uymak daha adil ve doğru olur yoksa kırk dokuz kişinin kararına uymak mı ?

Hem daha çok insanın yanılma ihtimali daha azdır .

Şu halde sizin demokrasiye karşı çıkmamız doğru değil .

Sokrates her zaman olduğu gibi soru cevap yöntemini kullanarak:

-Bize söyler misin bilge olmak mı yoksa cahil olmak mı daha zordur ?

Öğrenci : 

-Elbette ve hiç şüphesiz bilge olmak daha zordur .Bilge olmak için çok okumak araştırmak ve yorulmak gerekirken cahil olmak için bir şey yapmaya gerek yoktur 

Sokrates : 

-Peki toplumlarda cahil insan sayısı mı çok olur yoksa bilge insan sayısı mı ?

Öğrenci :

-Elbette cahil insanların sayısı fazla olur .

Sokrates: 

-Peki bir gemide yüz yolcu bulunsa geminin nerede nasıl ve hangi yönde yelken açması gerektiğini kaptan mı daha iyi bilir yoksa o yüz yolcu mu ?

Öğrenci : 

-Eğer yolcular içimde denizcilik bilgisi olan yoksa en iyi bilen kaptandır .

Sokrates :

-Peki o halde diyebilir miyiz ki herkes her konuda karar veremez ,herkes bildiği yerde konuşmalı ve her iş ehline verilmeli ?

Öğrenci : 

-Pek tabi olan budur .

Sokrates: 

-Peki o halde bize yine söyler misin “kimin hangi konuda bilgili olduğunu bilmeden sadece çoğunluk oldukları için kararlarını doğru bulmak adil ve doğru olabilir mi ?Hem sen de kabul ettin ;bir toplumda her zaman cahillerin sayısı bilgelerden çoktur.”


Allah kimseyi kör cahiller arasında bırakmasın…