Sizi anılarınızla baş başa bırakırım efenim…☺️♥️
(1941♥️2013)
nurlarda uyu…🌹
Sizi anılarınızla baş başa bırakırım efenim…☺️♥️
(1941♥️2013)
nurlarda uyu…🌹
Canım dostlarım instagramdan paylaştığım şarkıları çok beğeniyorsunuz. İşte bugün tüm gün boyunca dinlediğim şarkıyı aşağıya ekledim… Tekrar mutlu bayramlar diliyorum 🥰♥️
Şarkının Türkçe çeviri de şöyle;
aşk
sadece kelimeler değil konuşulan rastgele.
bir an için düşünmeden.
şu şeylerden biridir hissettiğimiz konuşmadan hiç bir şey,
gülümseyerek sarılarak da...
aşk,aşk
aşk,aşk
aşk
bazen hiç gelmez çünkü geçer yanından seslen meden,
bakarken birine sevgiyle.
bazen geldiğinde geç olur çünkü zaten bir başkası vardır onun yerine yerinde
aşk,aşk
aşk,aşk
aşk
bedeli hasret,yada uzaklık
apansız,zamansız
gelebilir ve kaybolup gidebilir
arasından insanların kalabilir birinin şarkısında,
gülümserken,ağlarken.
aşk,aşk
aşk,aşk
aşk
affetmek hataları sitem etmeden
unutmak ve geri almak başlangıcı
hiçbir şey söylemeden yürümek sessizlikte
vermek bir şeyler beklemeden karşılığını...
aşk,aşk
aşk,aşk
aşk...
Nazım Hikmet’e bayram için bir ayakkabı almaya karar verirler. O zamanlarda şimdiki gibi hazır ayakkabı satan bir mağaza yoktur. Sadece ayakkabı yapan bir dükkan vardır. Oraya giderler. Ayakkabıcı Nazım’ın ayağını bir kartonun üzerine koyar ve iyice basmasını söyler. Daha sonra kurşun bir kalemle ayağının etrafını çizer. Bu karton onun ayakkabı numarasıdır. Günlerce bu ayakkabının hayalini kurar. Babası ona ayakkabılarının siyah ve bağcıklı olacağını söyler.
Nazım’ın ayakkabıları bayramdan bir gün önce gelir. Ayakkabılar babasının dediği gibi siyah ve bağcıklıdır. O gün onları giymez. Ayakkabılarını yatağının altına koyar ve arada çıkartıp onu inceler. O gece onu uyku tutmaz. Sabah evdekiler uyandığında Nazım’ı ayakkabı kutusu kucağında sandalyede otururken bulurlar.
Buradan sonrasını Nazım Hikmet’in ağzından dinlemek sizi daha çok etkileyecektir.
“Ayakkabımı babam giydirdi. Ayağıma olmamıştı ayakkabılarım. Dardı ve canımı yakmıştı; ama bunu babama söylemedim.
O ‘Sıkıyor mu?’ diye sordukça ‘Hayır’ yanıtını veriyordum. ‘Dar, ayağımı acıtıyor.’ desem geri gidecekti ayakkabılarım ve ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.O bayram sabahı canım yana yana yürüdüm. Bir süre sonra acı dayanılmaz oldu. Dişimi sıktım. Yürürken artık topallıyordum. Soranlara ‘Dizimi vurdum.’ dedim; ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim. Doğrusunu isterseniz yaşam da dar ayakkabıyla yürümektir.
Kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş. Kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre. Kimi zaman bir sokak, ya da bir şehir…Kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya dönüşür.
Kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez. Kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık…
Canınız yanar. Topallaya topallaya gidersiniz. Sonradan öğrendim;yaşamın, dar ayakkabıyla yürüyebilme sanatı olduğunu. (Alıntı)
Fotoğrafta Nazım Hikmet kız kardeşiyle..