Temmuz 25, 2023

HÜZÜN, EVLAT ACISI... CENK KORAY

 

TV sunucusu, oyuncu ve gazete yazarı Cenk Koray’ın hüzünlü yaşam öyküsü... 

💫1 Ağustos 1944 tarihinde, Adanalı baba ve Bartınlı anneden Adana’da doğan Cenk Koray; iş durumundan Zonguldak’a geldiler. Annesi Dürdane Koray, ilkokul öğretmeniydi. Annesinin çalıştığı Namık Kemal İlkokulu’nda üçüncü sınıfa kadar okudu, dördüncü ve beşinci sınıfını annesinin isteğiyle Mithat Paşa Okulu’nda tamamladı. 1956’da Ankara TED Koleji’ne gidip, oradan mezun oldu.

💫Zonguldak’ta ikamet ettiği zamanlar ve sonrasında tenis sporuyla yakından ilgilendi. 1951’de kurulan Zonguldak Tenis Deniz İhtisas Kulübü’nde küçük yaşlarda tenis oynamaya başladı.

💫Ankara Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gördü ve 24 yaşına kadar avukatlık yanı sıra uzun süre tenis hakemliği yaptı; yönettiği maçlarda yaptığı şovlarla dikkati çekti ve TRT’den teklif aldı. 24 yaşında, sanat dünyasına adım atan Koray; bir süre sonra ‘sanatçılığın ve sunuculuğun avukatlıkla bağdaşmadığı’ iddiasıyla Ankara Barosu’ndan ihraç edildi; itiraz eden Koray; Ankara Barosu’na alındı, ancak bu kez de Koray Baro’dan istifa ederek, avukatlık yaşamını noktaladı...

TRT ile şöhreti yakaladı, ama sonuçta gazeteciliği seçti; en büyük tutkusu Beşiktaş’tı.

1973-1976 yıllarında Son Havadis gazetesinde çalıştı.

💫Hepimiz onu Halit Kıvanç’ın sunduğu “Bildiklerimiz, Gördüklerimiz, Duyduklarımız” isimli yarışma programı ile tanıdık. O sadece TV sunucusu değil; aynı zamanda koyu bir Beşiktaş taraftarı, basın sözcüsü, maç spikeri, gazeteci ve yazar olmasıyla da hafızalarımızda yer aldı. O dönemlerde TRT’de sunucunun tuttuğu takımı belli etmesi hoş karşılanan bir şey değildi, kim hangi takımı tutuyor bilmezdik; bununla ilgili pek çok dedikodu olur, herkes sevdiği kimseyi kendi tuttuğu takıma yakıştırırdı. Ama Cenk Koray, bu kuralın dışındaydı, sıklıkla Beşiktaşlı olduğunu belli ederdi bir şekilde.

💫Uzun süre “Tele Kutu” gibi eğlence programları sundu, 1989’da ilk kalp krizini geçirene dek, sunuculuk mesleğine devam etti...

Cenk Koray, 1996 yılında çıkardığı “Kur’an-İslamiyet, Atatürk ve 19 Mucizesi” adlı kitabıyla büyük yankı uyandırdı; ünlü sunucu, kitabı yazmaktaki amacının “Kur’an, Allah ve Atatürk” ile ilgili araştırmalarını okuyucuya ulaştırmak olduğunu söyler. Zaten kitabında da, Allah’ın kurallarına uygun yaşamak gerektiğini; bunun iyilik, doğruluk, bilgi, çalışmak ve sevgiden geçtiğini vurgular. Hayatta tek güvendiği varlığın koruyan, veren ve var eden yüce Allah olduğunun da altını çizer...

💫Eşinden ayrıldıktan sonra, oğlu Nihad ile birlikte yaşamaya başlayan Cenk Koray’ın oğlu 19 yaşındaydı, bir gece eve çok geç gelmesiyle ortalık karıştı. Babasının bağırması karşısında üzülüp, salon camına kafa attı; atar damarı kesilmişti, üç dakika içinde babasının kollarında Hakk’a yürüdü! Yıl, 1996’ydı... Şah damarı kesilen genç hastaneye ulaşamadan yaşamını yitirirken Cenk Koray’ın oğlunun ardından yazdığı sözler yaşadığı acının boyutlarını kanıtlar nitelikte “Fıskiye gibi kan fışkırıyordu. Kan fışkırıyordu, umutlarım, istikbalim, hayatım yerlere dökülüyordu. Bana yakın durması gereken oğlum, beni ölmeden öldürüyordu.” Cenk Koray, bundan sonra kendini toparlayamadı. Beyaza bürünmüş saçları, hâlsiz bakışlarıyla o günden sonra, onu gülerken gören olmadı; enerjisinden geriye sisli bir sessizlik kalmıştı.😭

Evladının yanına koşuşu gecikmedi; çevresindekilere “Artık yaşamak istemiyorum” dediği söylenir, bir yerde vedanın başlangıcı olarak yazdığı “Sizin hiç canlı canlı kolunuzu kestiler mi” diyerek başlayan satırlar; çok uzun iç döküş, “Bugün senden ayrılalı tam 1 yıl oldu. 365 günün, bir tanesinde seni göremedim, elini tutamadım, yanağını öpemedim, bağrıma basıp sıkı sıkıya sarılamadım. Evde tek başıma otururken, kapıda anahtar dönmedi, sen içeriye girmedin. Bir gece odanın ışığı yanmadı. Ben kapını açıp, ‘Yatıyorum, yatmıyor musun’ diye soramadım” yazan özlem dolu mektubu sanki bir parçalanmadır.

Koray, evlat acısını “Hayatımın anlamı değişti gözlerimin önünde, siz hiç acizliği hissettiniz mi, ancak ölüp oğlumun yanına gömüldüğümde huzura kavuşacağım” diye tarif ederken, acıyı bir bıçağın saplandıktan sonra çevrilmesine benzetmişti.

23 Temmuz 2000 tarihinde İstanbul’da ‘kalp krizinden’ vefat eden Cenk Koray; Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Ruhu şad olsun🤲

Temmuz 21, 2023

Unutulmaz Şarkılarda Bugün🤗♥️

 Dostlarım, bazı şarkılar ölümsüzdürler. Hele bir de unutulmaz bir film ile de taçlanmışsaa zihinlerimize kazınır. Tıpkı The Righteous Brothers’un Unchained Melody gibi.😍

Film tabiiki başrollerinde Patrick SwayzeDemi MooreTony Goldwyn ve Whoopi Goldberg oynadığı unutulmaz ‘HAYALET’ filmi…♥️♥️♥️



Temmuz 19, 2023

HARUN KOLÇAK anısına….

 

🥀”Geniş ve rahat olmayı öğrendim. Ölümün dışında hiçbir şey göründüğü kadar önemli ve acil değil;
-Coşkulu ve neşeli olmadığım zaman bunun hiç kimsenin suçu olmadığını ve gülümsemem gerektiğini öğrendim.
-Cesur olmayı, değilsem bile öyle davranmayı öğrendim. Nasılsa arada ki farkı kimse anlamıyor.
-Cazibemle 15 dakika idare edebildiğimi, ondan sonra mutlaka bilmem gereken bir şeyler olduğunu öğrendim.
-Başarıya çıkan bir asansör olmadığını tırmanmak gerektiğini öğrendim.
-İnsanların bana sadece ben izin verdiğim şekilde davranabildiklerini öğrendim.
-Kıskançlığın mutluluğun düşmanı olduğunu ve mutlu olmak için başkalarına güvenmenin sonsuza kadar hayal kırıklığı getirdiğini öğrendim.
-İnsanların kendinden daha az başarılı insanlarla başarısını, mutsuz insanlarla mutluluğunu konuşmaması gerektiğini öğrendim.
-Ben bu hatayı nasıl yaptım demek yerine en mükemmel düşünenlerin bile hata yapabileceğini önemli olanın ders alıp yinelememek olduğunu ve yeni hatalardan daha az zararlı çıkmayı öğrendim.
-Beni eleştiren, bana bir şeyler söyleme yetisini kendinde bulanlara cevap vermemeyi ögrendim. Çünkü hiç bir zaman bitmeyecektir.
-Bugünkü her üzüntümün ve her acımın benim yarınki mutluluğumu hazırladığını öğrendim.
-Kaybedecek neyim var demek yerine, yaşadığım her şeyde kazanacak çok şeyim var demeyi öğrendim.
-En önemlisi kendime gülmeyi, kendimle eğlenmeyi, kendimi sevmeyi öğrendim.”

Harun Kolçak 6 yıl önce bugün doğum gününü kutladıktan 4 gün sonra bu dünyaya veda etti. Fakat bu dünya ile ilgili anladıkları, yaşam ya da düzgün yaşayabilme hakkındaki düşünceleri adeta bir felsefe kitabından çıkmışcasına insana büyük kazanımlar sağlıyor. Çok özlemle anıyorum. (alıntı)

Temmuz 18, 2023

MİLYONLARCA İNSANIN DERDİNE DERMAN OLDU

 

İsmi simge olmuş, anlamına onlarca güzel şey eklemiş kişiler vardır İşte Güzin Abla da onlardan biriydi.

Fatma Güzin Sayar, Ethem Efendi Caddesi’ndeki ahşap köşkte 1922’de hayata gözlerini açtığında, ardında böyle bir marka bırakacağını bilmiyordu.

Üst düzey memur olan babası, Güzin henüz 3 yaşındayken vefat etti. Annesi Mediha Hanım kızıyla birlikte baba evine, Mahmut Hayri Bey’in köşküne döndü. Mürebbiyelerle büyümüş, ince ruhlu, piyano çalan, kültürlü bir genç kızdı Güzin.

Notre Dame De Sion Fransız Kız Lisesi’nde okurken tanıştığı genç bir subayla evlendi. Henüz 16 yaşındaydı. Ama evlilik uzun sürmedi. Küçük kızları dünyaya geldikten kısa bir süre sonra çift boşandı.

Güzin Sayar’ın mimar Tayfur Şehbal ile yaptığı ikinci evlilik de ancak beş yıl sürebildi. Her iki evliliği de başka kadınlar nedeniyle sona ermişti. Sayar, evlilik defterini bir daha açılmamak üzere kapattı.

GÜZİN ABLA EFSANESİ

Çocukluğundan itibaren gazeteci olmak istemişti. Yeni İstanbul gazetesinde muhasebe müdürü olan annesi Mediha Hanım’ın desteğiyle aynı gazetede tercüme yaparak başladı mesleğe. Ardından magazin müdürlüğü görevini üstlendi.

Çeşitli gazetelerde “Sorun söyleyelim”, “Derim ki” başlıklı köşelerde okurların sorunlarını yanıtlamaya başladı. 1971’de Saklambaç’ta ilk kez kendi adıyla “Güzin Abla dertlerinizle baş başa” köşesini yazmaya başladı. İşte Güzin Abla efsanesi de böyle doğdu.

Ve bu efsane, 1977’de yolculuğunu Hürriyet sayfalarına taşıdı. O gün bugündür de Kelebek’te en çok takip edilen köşelerden biri oldu. Aşk acısında, yalnızlıkta, cinsellikte, töre sorunlarında milyonlarca insanın derdine derman oldu.

İki evliliğinde de aldatılan Güzin Abla, kendi tecrübelerini de paylaşıyordu okurlarıyla.

Sağlık sorunları nedeniyle köşesini 2000 yılında kızı Feyza Algan’a devretti.

Hayatını kaybettiği 17 Temmuz 2006’ya kadar kızına köşeyle ilgili destek oldu.