💫1900'lerin başında tüberküloz salgını ile yoğun bir mücadele içine girilmişti. Güvenilir bir tedavi yönteminin eksikliği, hastaları dinlenme, iyi beslenme ve temiz havada egzersiz gibi birtakım önerilere güvenmek zorunda bırakmıştı.
💫Tüberküloz dünyada en korkulan yaygın hastalıklardan biriydi ve Amerika Birleşik Devletleri'ni esaret altına almıştı. Salgın hastalıklara karşı, Amerika ve Avrupa'nın birçok yerinde kirden ve aşırı kalabalıktan arınmış açık hava okulları faaliyete sokuldu.
💫1906 yılında, New York'ta yaşayan 21 yaşındaki Eleanor Roosevelt, doktor tavsiyesi üzerine bebeğinin temiz hava ihtiyacını karşılamanın yollarını aramaya başladı. Bebeğini kalabalık ortamlardan uzak tutmak isteyen genç kadın, penceresinin dışına tel örgülü ahşap bir sepet yerleştirdi.
💫Sabah şekerlemeleri sırasında bebeğini pencere önünde uyutmaya devam eden Eleanor komşuları tarafından "bebeğe eziyet" yapma suçuyla ihbar edilmekle tehdit edildi. Eleanor, tepkiler karşısında şaşkınlığını gizlemedi ve modern bir anne olduğunu söyleyerek fikrine bağlı kalmaya devam etti.
💫Aynı fikir, Bayan Robert C. Lafferty tarafından 1913'te geliştirildi. Bu defa kutunun altı dolgulu, böcekleri dışarıda tutmak için perdeli ve üst kısmı kuş pisliğine karşı korunaklıydı. 'Portatif bebek kafesi' ya da 'sağlık kafesi' olarak tanınan pencere önü kafeslerin kullanımı zamanla artışa geçmeye başladı. Gazetelerin sıklıkla övdüğü icat tereddütlü annelere de güven hissi sağlıyordu. 1923 yılına gelindiğinde, Emma Read isimli bir kadın ürettiği taşınabilir versiyonun patentini aldı. Vee..1930'lara kadar pencere önündeki yerini korudu.