Ekim 24, 2023
Kamondo Merdiveni’nin İlginç Hikayesi
Ekim 23, 2023
Tomris OĞUZALP
✍️ Tomris Oğuzalp, 10 Ekim 1932 yılında Trabzon'da doğdu.1953 yılında Sarı Zeybek adlı sinema hayatına atılmış, uzun süre Ankara Devlet Tiyatrosu'nda oyuncu ve yönetici olarak çalıştı. Ayrıca bir süre de Ankara Sanat Tiyatrosu'nda görev yapmış, daha sonra Kent Oyuncuları'nda bulunmuştur.
Genellikle karakter rollerinde yardımcı oyuncu olarak rol alan Tomris Oğuzalp, aynı zamanda ÇASOD üyesi ve seslendirme sanatçısıdır. Harry Potter serisinde Mrs. Weasley karakterinin Türkçe seslendirmesini yaptı.
1999-2001 yılları arasında Şemsi İnkaya ve Nur Kulakoğlu ile birlikte rol aldığı, Küçük Besleme dizisinde Hayriye Batuhan karakterini canlandırdı.
👉 2010 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde safra kesesi ameliyatı olan Tomris Oğuzalp, doktorunun kendisinden bölüme bir cihaz bağışlamasını isteyince biriktirdiği 20 bin lira kadar parasının üzerini kredi kartı ile tamamladı.
👉Bunun üzerine sanatçı kredi kartı borcunu tamamlamayı başaramadı ve bir süre sonra emekli maaşına haciz konuldu. Tarık Akan destek oldu.
👉Tomris Oğuzalp hayatının geri kalan kısmında evinin tek göz bir odasında yaşlılık, hastalık ve geçim sıkıntısının kaynaklanan sorunlarla hayat mücadelesi verdi.
👉Üst üste geçirdiği ameliyatlar sağlık durumunu olumsuz yönde etkilemiştir. Üst dişlerindeki kaplamalar çürüdüğü için dökülmüştür. Tomris Oğuzalp bu yüzden konuşmakta zorluk çekiyordu
👉28 Ekim 2013 günü sabah saatlerinde evinde ölü olarak bulunan başarılı oyuncu 81 yaşında vefat etmiştir.
Alıntı
Ekim 15, 2023
Ekim 14, 2023
Ben de yıllarca yoksulluk ayıbımdan utandım, taa yazar olana dek
Mahalle Mektebi uzak… Kış, soğuk, kar…
Paltom yok…
Üşüyorum, ellerim donuyor.
Annem haki renkli kalın bezden bir çanta dikti bana.
Kitabımı, defterimi çantama koyuyorum.
Soğukta elim üşüdüğünden çantayı tutamazdım, kolumun altına
sıkıştırırdım; soğuktan korunmak için elimi de çantanın altına alırdım.
Okul dönüşü eve gelince ellerim sızım sızım sızlar… Bir akşam, eve geldim yine, annem: “Çantan nerde?” dedi.
Eğilip kolumun altına baktım, çanta yok… Yolda, soğuktan elim uyuşmuş, parmaklarım duyarlığını yitirmiş, çantanın düştüğünden haberim bile olmamış. Dönüp baktım, aradım geçtiğim yolları; çanta yok…
Babam bu olayı, sonraları çok başka türlü anlatırdı: “Yepyeni bir çanta almıştım…
çok pahalı bir çanta… Çok güzel bir çanta… Sağlam çanta…
Üç gözü vardı çantanın… Hem de kilidi vardı çantanın…
O güzelim çantayı taşıdığı ilk gün yolda düşürmemiş mi elleri üşüyüp de…
Vah benim oğlum… ‘Çantan nerde?’ diye sorup da kolunun altında göremeyince çantayı, başladı ağlamaya…
'Ağlama oğlum, ben sana daha iyisini alırım’ dedim. Daha güzel bir çanta aldım…“
Babam böyle anlatırdı; anlata anlata, bu anlattıklarına iyice inanmıştı.
Babam, içinden geçenleri, dileğini anlatıyordu.
Dileğini olmuş sanıp, inanarak anlatıyordu.
Hiç bir zaman: Baba öyle değildi diyemedim.
O, gülerek anlatırdı, ben de gülerek dinlerdim.
Çoğumuz kendi suçumuzmuş gibi yoksulluğumuzdan utanırız.
Ben de yıllarca yoksulluk ayıbımdan utandım, taa yazar olana dek… Çoğunluğun yoksul olduğu ülkede, yoksulluğun değil, varlıklılığın daha utanılası olduğunu yazarlığa başlayınca anladım
Aziz Nesin