Aralık 07, 2022

Gül🌹Kemal

 


Gül SUNAL anlatıyor;
💜Ben 20, Kemal 29 yaşındaydı.
O sahnedeydi, ben seyirciler arasında. Havuz sahnesi vardı. O havuza girmiş, bekçi geliyor, çamaşırları kucağında duruyor. Yani repliği yok, öylece durduğu bir sahne.

💜Orada göz göze geldik. İki buçuk sene mektuplaştık. 19 Ocak 1975'te evlenmeye karar verdiğimizde bir ev tuttuk.O kadar nem kokusu vardı ki evde.
Misafir geleceği zaman patates kızartırdık. Kızartma kokusu rutubet kokusunu bastırsın diye.☺️Ama biz mutluyduk, bugün yine gider otururum, Kemal'in olması şartıyla tabii.

💜Aklıma gelmedi kıskanmak. Çok da güzel kadınlarla film çekti. Ben hiç film setine gitmedim. Kendilerine özel şakaları olur. Böyle bir şey varsa onu görmekten hoşlanmam. Bana ağır gelir, yanında kim var diye sormak. Özgürdük aslında ama ikimiz de bir yere gitmiyorduk. Bodrum'a gidiyordu 10 günlüğüne, iki gün sonra geri dönüyordu. “Yetti bu kadar” diyordu, demek ki huzurluyduk evimizde. 

💜Evin bitişiğinde lise vardı. ‘İnek Şaban’ filminden dolayı sürekli Kemal ile arkamızdan "Mö mö" diye bağırıyorlardı. Kemal bozulmazdı ama çocuklar içerliyormuş demek ki...Bir gün Ali okuldan geldi.Çantasını yere attı; “Hepsi senin suçun”!' dedi.
Anlamadım.
“Cüneyt Arkın ile evlenebilirdin” dedi. Ona “Bakkal Gazi” diyordu. O güçlü ya, o yüzden onunla evlenmemi istiyordu...😇

🌹🌹🌹Nurlarda uyu Kemal Abimiz, İnek Şabanımız🌹🌹🌹



Aralık 03, 2022

Yağmuru Hiç Gördün Mü?

 Canım Dostlar;  biliyorsun beni artık. Bıkana kadar, tüm gün dinlerim bazı şarkıları işte bunlardan biri de aşağıda. 



Someone told me long ago
– Biri bana uzun zaman önce söyledi.
There’s a calm before the storm
– Fırtınadan önce bir sükunet var
I know, it’s been comin’ for some time
– Biliyorum, bir süredir geliyor.
When it’s over, so they say
– Bittiğinde, öyle derler.
It’ll rain a sunny day
– Güneşli bir gün yağmur yağacak
I know, shinin’ down like water
– Biliyorum, su gibi parlıyor

I wanna know, have you ever seen the rain?
– Bilmek istiyorum, hiç yağmur gördün mü?
I wanna know, have you ever seen the rain?
– Bilmek istiyorum, hiç yağmur gördün mü?
Comin’ down on a sunny day
– Güneşli bir günde geliyor

Yesterday, and days before
– Dün ve önceki günler
Sun is cold and rain is hard
– Güneş soğuk ve yağmur sert
I know, been that way for all my time
– Biliyorum, her zaman benim için böyle olmuştur ben 
‘Til forever, on it goes
– Sonsuza dek, devam edecek
Through the circle, fast and slow
– Çemberin içinden, hızlı ve yavaş
I know, it can’t stop, I wonder
– Biliyorum, duramaz, merak ediyorum

I want to know, have you ever seen the rain?
– Bilmek istiyorum, hiç yağmur gördün mü?
I want to know, have you ever seen the rain?
– Bilmek istiyorum, hiç yağmur gördün mü?
Comin’ down on a sunny day
– Güneşli bir günde geliyor

Yeah!
– Evet!

I want to know, have you ever seen the rain?
– Bilmek istiyorum, hiç yağmur gördün mü?
I want to know, have you ever seen the rain?
– Bilmek istiyorum, hiç yağmur gördün mü?
Comin’ down on a sunny day
– Güneşli bir günde geliyor

🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸 🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸

🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸 🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸

Aralık 02, 2022

Namıdiğer Çiko’nun İlginç Hikayesi

Ağlayan Çocuk Tablosu

1980’li yıllarda Türkiye’de çok sayıda minibüs camlarının, dükkanların ve evlerin duvarını süsleyen “Ağlayan Çocuk” resmi, son 30 yılda tam bir şehir efsanesine dönüştü. İngiltere’de 1950’lerden beri 250,000 adet satılan tablonun hikayesi ise yanlış anlaşılmalarla dolu.

“Ağlayan Çocuk” tablosu namıdiğer “Çiko”nun acıklı hikayesine hadi hep birlikte bakalım…

Dünya çapında milyonlarca satan gözleri yaşlı masum erkek çocuğu başta çok sevilse de İngiliz basınının kurnazlığına kurban giderek “lanetli” damgası yedi.


Kitlesel tüketim için seri halde imal edilen ucuz tablolardan biri olan “Ağlayan Çocuk”, İtalyan ressam Bruno Amadio’nun (1911-1981) imzasını taşıyor. Sağlığında Venedik’teki turistlere resim satarak geçinen Amadio’nun bilinen 27 tablosu bulunuyor. Daha çok Giovanni Bragolin olarak tanınan sanatçı, eserlerinde, kimilerince “çingene çocuklar” olarak anılan, ağlayan çocukları resmetmiştir.

1950’lerden itibaren tüm dünyayı dolaşmaya başlayan resmin yüzlerce farklı versiyonu üretildi. Aslında ela gözlü ve kumral olan çocuk sarışın, mavi gözlü oldu. Ceketinin modeli defalarca değişti. Bazen cinsiyet değiştirdi, kız oldu. Yaşı küçültüldü veya büyütüldü. Her ülkeye, her talebe, her zevke uysun diye birçok değişime uğradı. Değişmeyen tek şey, gözyaşları ve insanın içini parçalayan acıklı bakışlarıydı.


…Tablonun lanetine gelince Her şey İngiltere’deki bir yangınla başladı.

İngiliz “The Sun” gazetesinin 4 Eylül 1985’de yayınladığı haberde, maden kasabası Yorkshire’deki bir itfaiyecinin, tamamı yanan birçok evde bu posterlerin hiç zarar görmediğini iddia ettiği yazıldı. Bunu gören itfaiyecilerin “Ağlayan Çocuk” resmini asla evlerine sokmadıkları belirtildi ve haliyle haberi okuyan resim sahipleri paniğe kapıldılar.

Yangınların çoğu, kötü elektrik sobalarının yatağa, perdeye yakın yerlerde kullanılmasından, ocakların açık bırakılmasından kaynaklanıyordu.


O yıllarda İngiltere’nin yoksul mahallelerinde bu posterin 50 bin kopyası satılmıştı. Yangınlar da hep yoksul mahallelerinde çıkıyordu. Gazetenin çağrısı üzerine de 2500 okuyucu evlerindeki posterleri gazeteye yolladı. Posterler toplu halde yakıldı, fotoğraflar yine ilk sayfada yayınlandı. Hızını alamayan gazete, büyünün bozulması için “Resmi vakit geçirmeden başkasına verin, ağlayan kız ve erkek çocuklarını birleştirin ya da birlikte asın.” diye akıl vererek oldukça ilkel bir tavır sergiledi. 

Ardından binlerce insan gazeteyi arayarak kendi yaşadıklarını anlattı. 

Hikayeler akıl alacak gibi değildi. “Ağlayan Çocuk” resminden geceleri ağlama sesleri geldiği, gözyaşının kan rengine dönüştüğü, resmin durduk yerde titremeye, sallanmaya başladığı türünden söylentiler ortalığı sardı.

En sonunda ise bu masum resim “lanetli” oldu çıktı. Ancak, “Ağlayan Çocuk” bir süre için de olsa unutuldu…

Ama daha sonra laneti Şili’de ortaya çıkacaktı. Başkent Santiago’da bir organizatör Cadılar Bayramı için bastırdığı afişte “Ağlayan Çocuk” resmini kullandı. Afiş kentin tüm ana caddelerine ve alışveriş merkezlerine asıldı. Paranormal olaylarla ilgilenen çevreler ve medyumlar ayağa kalkarak resmin lanetli olduğunu ve hemen asıldıkları yerden kaldırılması gerektiğini söylediler. Şili’nin en büyük gazetesi Las Ultimas Noticias (LUN), olayı “Ağlayan Çocuğun Tüyler Ürperten Dönüşü” sözleriyle manşete taşıdı. Gazetenin konuştuğu yaklaşık 80 kişi, resme sahip olduktan sonra başlarına hep kötü şeyler geldiğini, boşandıklarını, işlerinden atıldıklarını, evlerinde yangın çıktığını söylediler…

“Ağlayan Çocuk”, yarattığı bu şehir efsanesiyle, “Da Vinci Şifresi”ni bile gölgede bıraktı. İtfaiye yetkilileri bütün yangınların ihmaller sonucunda çıktığını açıklasa da, “The Sun” gazetesinin yaydığı haberler toplum tarafından daha çok kabul edilmiş gibi görünüyor. Aslında bu durum, medyanın toplumu çok kolay bir şekilde yönlendirebileceğini gösteriyor…