Mart 24, 2024

Radyo Tiyatrosu

 … yeni başladım dinlemeye. Siz de dinlerseniz mutlaka yorum isterim 🤗♥️



Mart 22, 2024

KÜÇÜMSEYEN İNSANLAR

 

Başkalarını küçümseyen, aşağılayan, eğlence konusu yapan insanlarla karşılaşmak, yaşamın en kötü deneyimlerindendir.

Bu tür davranışlar duyguları incitir, değersiz hissettirir, yaşam sevincini yok eder.

✅Küçümseyen ve aşağılayan insanlarda empati yoktur. Empati, karşımızdaki kişinin gerçekleri ve ihtiyaçları ile bağlantı kurabilme yeteneğimizdir.

✅Onlar yalnızca başkalarının değil, kendi duygularının da farkında değildir.

✅Sağlıklı ilişkilerin gerektirdiği içtenlik, anlayış, hoşgörü, esneklik gibi alanlarda zayıftırlar.

✅Çoğu iletişim konusunda beceriksizdir.

✅Anlaşmazlık ve gerilime tahammül edemez, sorunları sakin ve akılcı biçimde çözemezler.

✅Duygu ve düşüncelerini zeki, yaratıcı bir dille ifade etmek yerine, küçümseyici bakışlar atma, yüz buruşturma, kendi kendine söylenme ve iç çekme gibi dolaylı yollara başvururlar.

Ne kadar da safsın,” “Ne hakkında konuştuğunu bilmiyorsun” ve “Gerçekten böyle düşündüğüne inanamıyorum” gibi ifadeler kullanırlar.

✅Bu insanlar aslında kendilerini de sevmez ve küçümserler.

✅Sanılanın aksine, özgüvenleri zayıftır.

✅Yaşamlarından memnuniyetsizdirler.

✅Her şeye olumsuz bakar, içlerindeki düş kırıklıklarını ve öfkeyi, başkalarına yansıtırlar.

✅Karşılarındakine zarar vererek kendi acılarından geçici bir süre kurtulmaya çalışırlar.

✅İlginin merkezinde olmak isterler.

✅Kıskançtırlar. Yanlışlar arayarak doyum bulurlar.

✅Başkalarının mutluluk ve başarıları onları mutsuz eder.

✅Güzel bir haber paylaştığınızda, başarınızın şans ya da tesadüf eseri olduğunu söyler veya hiç ilgilenmez; sevincinizi kursağınızda bırakırlar.

Böyle hisseden ebeveynler bile vardır maalesef.😒 Kendilerini önemli hissetmek ve hissettirmek için çocuklarına sürekli psikolojik baskı yaparlar.

✅Bazıları ise yetersizlik duygularını, eğitimlerini ya da entelektüel vasıflarını kullanarak kapatmaya çalışır.

✅Ama tüm bu çabaları onların, saygınlık kazanmasına yardımcı olmaz.

👉Bu insanların bir kısmında ciddi kişilik bozuklukları vardır. Çoğu, yetişme yıllarında yeterince ilgi ve sevgi görmemiş, sağlıklı biçimde bireyleşememiştir.

🍀🍀Yaşamınızda böyle insanlar varsa, zihin ve beden sağlığınız kolaylıkla bozulabilir. Anksiyete bozukluğu, panik atak, depresyon ve pek çok fiziksel hastalık bulgusu yaşayabilirsiniz.

🍀🍀İyileşme süreciniz ilaç değil, farkındalık ve bilinçlenme gerektirir. Çözüm için yapmanız gerekenler, duygularınızı tanımak, iletişim becerilerinizi arttırmak, özgüveninizi geliştirmek ve sınır çizmeyi öğrenmektir.

(Doç.Dr. Şafak NAKAJİMA)

Mart 18, 2024

DOKTOR TARIK NUSRET'İ TANIR MISINIZ?

 

Duydunuz mu hiç adını? 

O bir doktordu

O bir babaydı..

Çok acılı bir hikayesi vardır.

Bilmemiz gereken..

Anlatmamız gereken..

Herkesin okuması gereken...

🌹Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey “Morfin“di.

Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu.

Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu..

Sedye ile gelen her yaralı, burada masaya koyuluyordu. Doktorun elinde enjektör, enjektörün içinde ağrı kesici..

Doktor ilk muayeneyi yapıyordu ve yaşama olasılığı olan, ameliyat edilmesi halinde yaşayacağına inandıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu..

Oysa gelen her yaralının ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Fakat herkese yetecek kadar ağrı kesici yoktu..

Doktor duygusal karar vermemek için yaralıların yüzüne bakmamakta, iyileşme şansı yüksek olan yaralılara ağrı kesici yapmaktaydı..

Yine doktorun önüne bir asker getirilir

Yaralının ağır yaralarına bakan doktor, askerin iyileşemeyeceğini öngörür ve ona ağrı kesiciyi yapmaz..

O sırada askerden iniltili bir ses duyulur..

“Baba!”

Herkesin gözü doktora çevrilir, yaralar içinde kıvranan asker doktorun öz oğludur..

Doktor buna rağmen yine ağrı kesiciyi oğluna yapmaz ve bir kaç saat sonra da oğlu şehit olur..

Doktor, şehit olan oğlunun cansız bedenine sarılır ve şöyle der:

“Affet oğlum, o senin hakkın değildi”😔

İşte bu topraklar hakkı olmadığı için tek bir ağrı kesiciyi bile oğlundan esirgeyen o güzel insanlar tarafından vatan yapılmıştır.

Ve bizim..

Çanakkale savaşını kazandığımız o tarihi anlardan biri de hiç şüphesiz Doktor Tarık Nusret’in hakkı olmadığı için öz oğluna ağrı kesici yapmadığı o an’dır..

🌹Tarihin sayfalarına adını kazımış tüm kahramanlara sonsuz saygıyla ve minnetle...♥️

Mart 13, 2024

Necdet Tosun…

 

 
Yeşilçam’ın görüp görebileceği en şeker, en vazgeçilmez aşçı karakteriydi. Neredeyse 200 kiloydu. Balıkesir Burhaniye’de yaşıyordu. Ortaokulu bitiremeden ekmeğini taştan çıkarmaya başladı; lokantada, leblebicide, terzide çırak olarak çalıştı…

🦋O sırada Burhaniye’de çalışan bir film ekibi onu İstanbul’a davet etti…

1957’de, “Allı Gelin”le sinemaya ilk adımı attı…

Aşçı rollerinde o denli başarılıydı ki, bazen aynı günde üç film setine yetişmek için çırpınıyordu…

18 yıl boyunca, kimilerine göre 400, bazılarına göre 500 filmde oynadı… Farkında olmadan dünya rekoru kırmıştı…

Yürürken göbeği kendisinden önce gidiyor, onun mimiklerine bakan gülme krizine giriyordu…

🦋1960’da sevdiği kadın Sevim Tosun’la dünya evine girdi. Bu aşkın meyveleri, ilk “tosun” Erdal, 1963’te doğdu. İkinci “tosun” Gürdal, dört yıl sonra gözlerini dünyaya açtı. Her iki “Yavru Tosun” dörder kilogram doğmuşlardı. Doğuştan iştahlıydılar, yani, zaten yemek yemeyi çok seven bir aileydi…

Çünkü, Sevim Anne öyle güzel yemekler yapıyordu ki…

🦋Necdet Tosun, çok sempatik bir şişmandı. Hep güler yüzlüydü. Bir setten diğerine koşarken ne yazık ki, para kazanamıyordu…

Akşam eve döndüğünde, cebinde deste deste para yerine bir senet koçanı olurdu… Geleceğe güvenle bakamıyordu…

🦋Çok sevdiği yavruları Erdal ile Güldal’ın sıkıntı çekmesini istemiyordu…

Birkaç yıl üst üste İzmir Fuarı’ndaki Benelüks Aile Gazinosu’nda şov yapıp, hayranlarını mest etti…

Geleceğe güvenle bakmak istiyordu. Çocukları için her şeyi yapmaya hazırdı. Çünkü bağırsaklarından şikayetçiydi…

O’na sanki kötü işaret veriyordu vücudu!

Oysa, Necdet Tosun, o tarihlerde henüz 40’lı yaşlarının ortalarındaydı…

Sonra… Çok acıklı bir şey oldu…🥺 O kocaman şahane adam, yeni bir iş için Almanya’dan teklif aldı…

Takvimler 1975 yılının, 27 Nisan’ını gösteriyordu…

Gurbet elde trafik kazası geçirdi. Hastaneye kaldırıldığında ağır yaralıydı. Durumu biraz düzelince İstanbul’a getirildi…

Ne var ki, o kazadan tam 13 gün sonra, 10 Mayıs 1975’te hayatını kaybetti…😔

Henüz 49’una yeni girmişti. Evlatları Erdal 13, Gürdal ise 8 yaşındaydı…

Tosun Ailesi’nin evi karalara boyandı…

Ama, ah, şu kader yok mu?

Necdet Tosun, geriye gözü yaşlı bir eş ve henüz çocuk yaşta iki erkek evlat bıraktı… Anne Tosun, iki evladını da iyi yetiştirmeye çalıştı...

Ancaaak… Bakın neler oldu…?

Necdet Tosun öksüz bıraktığında, büyük oğlu Erdal ortaokuldaydı. Konservatuvarı bitirdi; babası gibi oyuncu olmak istiyordu. Atıf Yılmaz teklif edince 17 yaşında, “Mine” filminde oynayarak sinemaya başladı…

Sonra İstanbul Devlet Tiyatrosu’na geçti, Uğur Yücel’le “Özel Tiyatro”yu kurdu…

Sonunda, her şeyi bıraktı, Yılmaz Erdoğan'ın BKM Oyuncuları arasına katıldı… “Bir Demet Tiyatro” oyununda, “Eyvah Necdet” karakteriyle büyük alkış topladı… Türkiye onu böyle tanıdı, babası gibi bağrına bastı…

Kasım’ın son günüydü. Sarıyer Büyükdere Caddesi’nde yaşayanlar sabaha karşı büyük bir gürültüyle yataklarından fırladılar! Kontrolden çıkan bir otomobil, Sarıyer’den Levent’e doğru giden Erdal Tosun’un aracına olanca şiddetiyle çarptı. Araçta sıkışan Erdal, oracıkta son nefesini verdi; diğer aracın sürücüsü ise yaralandı… Erdal, o sırada 53 yaşına yeni girmişti…

Tosun Ailesi’nden geriye Sevim Anne ile iki numaralı evlat Gürdal kalmıştı…

🦋Gürdal’ı, genç nesil hatırlar. Babasının genlerini taşıdığı için o da oyuncu olmuştu. Ağabeyi Erdal gibi konservatuvarı bitirdi, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahne tozu yuttu…

🦋Gürdal Tosun, son olarak “Bir Demet Tiyatro” ekibinde görev aldı. Burada canlandırdığı “Bakkal çırağı Tombalak” tiplemesi hiç unutulmadı…

Delikanlılığından beri böbrek yetmezliği çekiyor, bir yandan da aşırı kiloları nedeniyle tedavi görüyordu…

Dört gözle uygun böbrek bekliyordu. Ne yazık ki o böbrek bulunamadı…

Dünya sevimlisi “Tombalak”, İzmir’deki Bozyaka Hastanesi’nde, en verimli çağında, henüz 33 yaşında hayata gözlerini yumdu…

Bir eş, bir baba, iki evlat kaybetmişti Sevim Tosun… Hepsi, son 60 yıl içinde hayatına girmişti. Üçünün de acısını hep içinde sakladı…

🌹2020 yılının Şubat ayında o da çok sevdiği eşinin ve iki erkek evladının yanına kanatlandı. Ne kocasına doyabilmişti, ne de evlatlarına....😥😥 (alıntı)