Ağustos 13, 2022

Cenk Koray

 

HÜZÜN, EVLAT ACISI......

TV sunucusu, oyuncu ve gazete yazarı Cenk Koray’ın hüzünlü yaşam öyküsü...

1 Ağustos 1944 tarihinde, Adanalı baba ve Bartınlı anneden Adana’da doğan Cenk Koray; iş durumundan Zonguldak’a geldiler. Annesi Dürdane Koray, ilkokul öğretmeniydi. Annesinin çalıştığı Namık Kemal İlkokulu’nda üçüncü sınıfa kadar okudu, dördüncü ve beşinci sınıfını annesinin isteğiyle Mithat Paşa Okulu’nda tamamladı. 1956’da Ankara TED Koleji’ne gidip, oradan mezun oldu.

Zonguldak’ta ikamet ettiği zamanlar ve sonrasında tenis sporuyla yakından ilgilendi. 1951’de kurulan Zonguldak Tenis Deniz İhtisas Kulübü’nde küçük yaşlarda tenis oynamaya başladı.

Ankara Üniversitesi’nde hukuk eğitimi gördü ve 24 yaşına kadar avukatlık yanı sıra uzun süre tenis hakemliği yaptı; yönettiği maçlarda yaptığı şovlarla dikkati çekti ve TRT’den teklif aldı. 24 yaşında, sanat dünyasına adım atan Koray; bir süre sonra ‘sanatçılığın ve sunuculuğun avukatlıkla bağdaşmadığı’ iddiasıyla Ankara Barosu’ndan ihraç edildi; itiraz eden Koray; Ankara Barosu’na alındı, ancak bu kez de Koray Baro’dan istifa ederek, avukatlık yaşamını noktaladı...

TRT ile şöhreti yakaladı, ama sonuçta gazeteciliği seçti; en büyük tutkusu Beşiktaş’tı.

1973-1976 yıllarında Son Havadis gazetesinde çalıştı.

Hepimiz onu Halit Kıvanç’ın sunduğu “Bildiklerimiz, Gördüklerimiz, Duyduklarımız” isimli yarışma programı ile tanıdık. O sadece TV sunucusu değil; aynı zamanda koyu bir Beşiktaş taraftarı, basın sözcüsü, maç spikeri, gazeteci ve yazar olmasıyla da hafızalarımızda yer aldı. O dönemlerde TRT’de sunucunun tuttuğu takımı belli etmesi hoş karşılanan bir şey değildi, kim hangi takımı tutuyor bilmezdik; bununla ilgili pek çok dedikodu olur, herkes sevdiği kimseyi kendi tuttuğu takıma yakıştırırdı. Ama Cenk Koray, bu kuralın dışındaydı, sıklıkla Beşiktaşlı olduğunu belli ederdi bir şekilde.

Uzun süre “Tele Kutu” gibi eğlence programları sundu, 1989’da ilk kalp krizini geçirene dek, sunuculuk mesleğine devam etti...

Cenk Koray, 1996 yılında çıkardığı “Kur’an-İslamiyet, Atatürk ve 19 Mucizesi” adlı kitabıyla büyük yankı uyandırdı; ünlü sunucu, kitabı yazmaktaki amacının “Kur’an, Allah ve Atatürk” ile ilgili araştırmalarını okuyucuya ulaştırmak olduğunu söyler. Zaten kitabında da, Allah’ın kurallarına uygun yaşamak gerektiğini; bunun iyilik, doğruluk, bilgi, çalışmak ve sevgiden geçtiğini vurgular. Hayatta tek güvendiği varlığın koruyan, veren ve var eden yüce Allah olduğunun da altını çizer...

Eşinden ayrıldıktan sonra, oğlu Nihad ile birlikte yaşamaya başlayan Cenk Koray’ın oğlu 19 yaşındaydı, bir gece eve çok geç gelmesiyle ortalık karıştı. Babasının bağırması karşısında üzülüp, salon camına kafa attı; atar damarı kesilmişti, üç dakika içinde babasının kollarında Hakk’a yürüdü! Yıl, 1996’ydı... Şah damarı kesilen genç hastaneye ulaşamadan yaşamını yitirirken Cenk Koray’ın oğlunun ardından yazdığı sözler yaşadığı acının boyutlarını kanıtlar nitelikte “Fıskiye gibi kan fışkırıyordu. Kan fışkırıyordu, umutlarım, istikbalim, hayatım yerlere dökülüyordu. Bana yakın durması gereken oğlum, beni ölmeden öldürüyordu.” Cenk Koray, bundan sonra kendini toparlayamadı. Beyaza bürünmüş saçları, hâlsiz bakışlarıyla o günden sonra, onu gülerken gören olmadı; enerjisinden geriye sisli bir sessizlik kalmıştı./z

Evladının yanına koşuşu gecikmedi; çevresindekilere “Artık yaşamak istemiyorum” dediği söylenir, bir yerde vedanın başlangıcı olarak yazdığı “Sizin hiç canlı canlı kolunuzu kestiler mi” diyerek başlayan satırlar; çok uzun iç döküş, “Bugün senden ayrılalı tam 1 yıl oldu. 365 günün, bir tanesinde seni göremedim, elini tutamadım, yanağını öpemedim, bağrıma basıp sıkı sıkıya sarılamadım. Evde tek başıma otururken, kapıda anahtar dönmedi, sen içeriye girmedin. Bir gece odanın ışığı yanmadı. Ben kapını açıp, ‘Yatıyorum, yatmıyor musun’ diye soramadım” yazan özlem dolu mektubu sanki bir parçalanmadır.

Koray, evlat acısını “Hayatımın anlamı değişti gözlerimin önünde, siz hiç acizliği hissettiniz mi, ancak ölüp oğlumun yanına gömüldüğümde huzura kavuşacağım” diye tarif ederken, acıyı bir bıçağın saplandıktan sonra çevrilmesine benzetmişti.

23 Temmuz 2000 tarihinde İstanbul’da ‘kalp krizinden’ vefat eden Cenk Koray; Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Ruhu şad olsun.../z

(yaşam öyküsü, kimi kaynaklardan tarafımdan hazırlanmıştır...)

-Atila Işık-


👼🏻YAVRULARIMIZ İÇİN TATLI mı TATLI HARİKA ÜRÜNLERİ GÖRMEK İÇİN 👉 https://s.influio.net/s/83qVk71C5

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder