Suna, Fahri Kayahan'ın eşidir, Fahri çok sever Suna'sını.O kadar ki sık sık sevdiğini dile getirir Fahri.
Bıkmadan usanmadan sever..
O zamanlarda o devirlerde öyle kolay değilmiş seni seviyorum demek!
Bir kere ayıp karşılanırmış,. Aldırış etmemiş Fahri sevmiş, dile getirmiş.
Bu denli sevgiden ötürü sadakatli ve bağlıdır da sevdiğine.
Kadınların her hafta düzenli yaptıkları hamam keyifleri vardır o donemlerde
Tüm mahalle kadınları yine bir hafta toplanıp hamama giderler.
Bir ben varmış Suna'nın sırtında.
Suna'nın yakın arkadaşı Neriman görmüş Suna'nın benini.
Neriman akşam eşiyle sohbet arasında kaçırıvermiş Suna'nın sırtında ki beni.
Aradan zaman gecıp gitmiş…
Fahri Kayhan bir gün evlerinin yakınında bulunan kahvede Mustafa Bey ile karşılaşır. Aralarındaki sohbet tartışmaya dönüşüp olay arbedeye gidecekken Fahri Kayhan hiddetle Mustafa Bey'e:
“Bir daha karşıma çıkma, seni elaleme rezil ederim.” der.
Bunun karşısında Fahri Kayhan'ı yaralamak için Mustafa Bey'in dudaklarından vaktiyle eşinin ona söylediği sözler dökülüverir..
“Sen benimle uğraşacağına kendi karına sahip çık, ben senin karının sırtındaki beni bile bilirim.”
Fahri Kayhan neye uğradığına şaşırır.
Inanamaz Sunasının kendisine ihanet ettiğine, ama bu başına gelen nedendir? El adamı, Suna’nın sırtındaki beni nerden bilecektir?
Bu sorular kafasında iken eve varır, dayanamaz ve karşısına alıp Suna’ya durumu anlatır…
Eşi ağlar, yanar, yakılır,yeminler eder Fahri Kayhan’a:
“Aman beyim etme” der, “Bakar mıyım senden bir başkasına?”
O gece tartışmadan sonra Fahri Kayhan eşine sarılır, ve ikna olduğunu söyleyip konuyu kapatır… Lakin durum hiç de öyle olmaz… O günden sonra istemeden de olsa aklında hep o şüphe kalır ve eşi de bunu hisseder.
Günlerden bir gün akşam yemekte çıkan tartışma sonrasında Fahri Kayhan aynı konuyu açarak evden çıkıp gider.. Eve geldiğinde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Suna, kendini asmıştır… Sallanan ayağının dibinde elinden düşmüş bir mektup durmaktadır.O mektupta Suna son sözlerinde ;
“Kusura bakma beyim, ama günlerdir kafandaki soru işaretlerinin sebebini bilmekteyim… Kendimi temize çıkarmak için başka yol göremedim.Şunu bil ki, ben sana hiç ihanet etmedim… “
Fahri Kayhan gözyaşları ile Suna’ nın bedenini ipten ayırır, yere yatırır… Sabaha kadar Sunasının başında öylece kalır.. Islak gözlerini silerken bir bakar ki hava aydınlanmıştır… İçindeki yangın öyle büyüktür ki, sözün bittiği yerde, kelimelerin küllerinden o meşhur türküyü yakmıştır:
“Şafak söktü, Suna’m yine uyanmaz
Hasret çeken gönül derde dayanmaz
Çağırırım Suna’m sesim duyulmaz
Uyan Suna’m uyan, derin uykudan
Nice diyar gezdim gözlerin için
Niye kızdın bana el sözü için
Dilerim Allah’tan sızlasın için
Uyan Suna’m uyan derin uykudan
Çektiğim gönül elinden
Usandım gurbet elinden
Hiç kimse bilmez halimden
Uyan Suna’m, derin uykudan…”
Alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder