Ağustos 08, 2022

MENDİLİN HİKAYESİ


Hiç dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama mendiller hep kare şeklinde üretilir. Gerek kağıt olsun gerekse, kumaştan yapılsın mendillerin eni ve boyu hep eşittir. Tabii ki bu bir tesadüf değildir mendilin geçmişi yasalara dayanır. Fransa’da yayınlanan bir kararname ile kare üretildi ve hala kare olarak kullanılır. Mendilin Arapça anlamı, yer değiştirmek olsa da hiç kimse bunun neden olduğunu sorgulamadan kullanır.


Mendil cebinizde taşıyıp bir şeyleri silmek için üretilmedi. O zamanlar mendiller sosyal bir sınıf özelliği taşırdı.


Tabii bunlardan kaynaklı olarak zamanla mendil dili gelişti.


*Vedalaşırken sallanan mendil, sana sadık kalacağım anlamına geliyordu.


*Camdan sarkıtılan mendil, şu an ailemin yanında gözetimdeyim anlamındaydı.


*Kendisine bakıldığını gören kadın veya erkek tesadüfen mendilini kendi önüne düşürünce benim kalbim başkasında demek oluyordu.


*Fakat bazı anlarda ise pencereden savrulan mendil ona aşkını ilan etmek ve savrulan mendili alan kişide aşkına cevap vermek anlamında idi.


*Osmanlıda mendillerin rengi önemli idi. Beyaz olan mendil “seni çok seviyorum” demek, Kenarları mor mendil “çok çapkınsın” demek, eflatun mendil yarın penceremin önünden geçiniz demek, mavi mendil ise bugün çok hüzünlüyüm demek, sarı mendil ise hastayım demekti.


Eski zaman insanlarının statü olarak gördüğü kumaş mendiller günümüzde artık bir nostalji..  (Alıntı)


💫💫telefonunuza KARACA’nın uygulamasını indirin ve indirimleri rahatça takip edin👇https://s.influio.net/s/4gcRdnCB5


Ağustos 04, 2022

Marilyn Monroe (1 Haziran 1926 – 4 Ağustos 1962

Zorluklar, skandallar, sonsuz bir şöhret... Marilyn Monroe'nun gösterişli fakat trajik yaşam öyküsü…

🌸Gerçek adı Norma Jeane Mortenson olan Marilyn Monroe, 1 Haziran 1927’de dünyaya geldi
1 Haziran 1927 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Los Angeles şehrinde dünyaya geldi.  Biyolojik babasını hiçbir zaman tanıyamayan, Monroe, çocukluk dönemini annesi ve büyükannesi ile geçirdi. Fakat annesi ve büyükannesi, zihinsel sorunları nedeniyle sık sık akıl hastanesinde yatmak durumundaydı. Monroe, oldukça zorlu bir çocukluk geçirmişti.

🌺İlk evliliği
Norma Jane, henüz 16 yaşındayken Jim Dougherty isimli bir adamla evlendi! 4 yıl boyunca birlikte olan çift, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ayrıldı.

🌸Modellik kariyerinin başlangıcı
II. Dünya Savaşı sırasında, Kaliforniya bir mühimmat fabrikasında çalışan Monroe, yaşamının tamamen değişmesine neden olacak fırsatı da burada yakaladı! Monroe, burada bir fotoğrafçı tarafından keşfedildi ve bu sayede modellik kariyeri başladı…

🌺Hollywood’a ilk adım


Monroe, başarılı modellik kariyerinden sonra, şansını Hollywood’da denemeye karar verdi. İlk olarak, 1947 yapımı Shocking Miss Pilgrim isimli filmde küçük bir rolde oynadı. Asıl çıkışını ise 1953 yapımı Niagara isimli filmle gerçekleştirdi. Bu film, Monroe’nun dünyaca tanınan bir yıldız haline gelmesini sağlayacak maceranın ilk adımıydı…

🌸Marilyn Monroe Kore’de

Popülerliği hızla yükselen Monroe, Amerika’nın en çok konuşulan isimlerinden birisi haline gelmişti. Amerika’nın en sevilen aktrisi 1954 yıllında Kore’de Amerikan askerleri için bir dizi gösteri gerçekleştirdi. Toplamda 100.000 asker için sahneye çıkan Monroe, ulusal bir kahraman haline gelmişti.

🌺“Aşk tanrıçası” Marilyn Monroe

Fotoğrafçı Ed Feingersh ile gerçekleştirdiği fotoğraf çekimleri, Monroe’nun imajını önemli ölçüde değiştirdi. Monroe artık, güzelliğin, cinselliğin ve aşkın sembolüydü.

🌸İkinci evliliği ve olaylı boşanma

1954 yılında Marilyn Monroe, Amerikalı ünlü beyzbol oyucusu Joe DiMaggio ile evlendi. İki popüler ismin evliliği, büyük bir ilgiyle takip ediliyordu. Ünlü çiftin ayrılması uzun sürmedi. Monroe ve DiMaggio çifti evlendikten sadece 9 ay sonra ayrıldı! Ayrılığın sebebi olarak, DiMaggio’nun kıskançlık krizleri ve öfke patlamaları gösterildi.

🌺Son evlilik

Monroe, üçüncü ve son evliliğini Hollywood’un ünlü oyun yazarlarından Arthur Miller ile evlendi. 1956 yılında evlenen çift, 1961’de ayrıldı.


🌸John F. Kennedy ve Marilyn Monroe ilişki iddiaları

Marilyn Monroe 1962 yılında, dönemin Amerika Birleşik Devletleri Başkanı John F. Kennedy’nin doğum günü için düzenlenen bir gecede sahne aldı. O geceden sonra, Monroe ile Kennedy arasında bir aşk başladığı dedikodusu ortalıkta dolaşmaya başladı… Böyle bir olayın dedikodu olarak ortaya atılması bir büyük bir skandaldı…

🌺🌸🌺Bir yıldızın ölümü…

Marilyn Monroe, kısa fakat gösterişli yaşamında pek çok engelle karşılaşmış ve sonunda dünyaca ünlü bir ikon haline gelmişti. Ancak bu gösterişli yaşam beraberinde pek çok yeni soruna neden olmuştu… 1962 yılının 4 Ağustos günü Kaliforniya’daki evinde aşırı dozda sakinleştirici sebebiyle yaşamını kaybetti. Monroe öldüğünde henüz 36 yaşındaydı. Ölümünün bir kaza mı yoksa intihar mı olduğu bugün bile tartışmalı bir konu. Her şeye rağmen, kısa yaşamına büyük başarılar sığdıran Marilyn Monroe, uzun yıllardır dünyanın en önemli figürlerinden biri olarak kabul ediliyor. 

Kaynak: İnternet




Ağustos 02, 2022

Neden ‘Ocağıma İncir Ağacı Diktin?’ denir.


Sıkça kullanılan atasözlerinin başında "Ocağıma incir ağacı diktin" sözü geliyor. Fakat çoğu kimse bu sözün asıl hikayesini bilmiyor. Anlatılanlara göre incir ağacının kökleri suya ulaşmak için evlerin temelini tahrip ettiği gerekçesiyle evlerden uzağa dikilirBu nedenle de "Ocağıma incir ağacı diktin" sözü, "Evimi yıktın, evimi tahrip ettin" anlamında kullanılır.

"SUYA ULAŞMAK İÇİN BETONU DELİYOR"

Anlatılanlara göre incir ağaçları, derinlerdeki suya ulaşmak için her türlü kuvvete karşı koyabiliyor. Evlerin yakınlarına dikilen incir ağaçları da suya ulaşmak için evin temelindeki beton ve plastik maddeleri delerek, suya ulaşıyor. İncir ağacının temele zarar verdiği düşünülüyor. İşte bu yüzden incir ağaçlarının evlerden uzak dikilmesi tavsiye ediliyor.

"HAYATINI SÖNDÜRMEK İSTERSEN LAZIM OLUR"

Bir başka rivayete göre ise dönemin zalim kralı, saraydaki incir ağaçlarını söktürürken biri ile karşılaşır ve karşısındaki kişi, "Söktürme o ağaçları, birinin ocağına dikmek, hayatını söndürmek istersen lazım olur sana..." öğüdünü verir. Mazlum insanlarına malına el koyan zalim kral, daha sonra bu ağacın zulmüne uğrar.

GENELDE HARABE EVLERDEN YÜKSELİR

Bu yüzdendir ki incir ağaçları genellikle harabeleri, terk edilmiş evleri, kuytuları pek sever ve oralarda boy sürer. Hep fakir fukaranın malına göz diken zalim bir adama incir ağacıyla zulmünün hatırlatılması bundandır. Bir diğer inanış da; incir ağacından düşenin mutlaka bir yeri kırılır, çünkü incir ağacı insan dışı varlıkların uğrak yeridir.


Temmuz 29, 2022

İlhan İrem❤️ Hansu İrem

 

Ankara’da verdiğim bir konser… 

Sarı saçları beline kadar uzanan dünyalar güzeli bir kız, çıkışta elime bir kitap tutuşturdu ve kalabalığın arasında yok oldu gitti… İçinde ne isim ne adres… Sadece bir cümle yazılıydı:

‘Sözcüklerin büyütülmesinin bazen sessizlik olduğunu ve neşenin büyütülmesinin bazen gözyaşları…’

O kısacık sürede hissettiğim duygu, çevremdeki herkesten çok farklı göründüğü idi. Yıldızlığı, popüler kültürü sorgulamaya başladığım seksenli yıllar… Kaçmak istediğim sessizliğin çağrısı gibiydi. Ankara Konseri uzun bir turnenin ilk durağıydı. 40 gün sonra Anadolu’dan İstanbul’a dönüşte bir magazin gazetesine turneyi anlatan bir röportaj verdim. Elimde de o kitap: Magnafantagna’nın Ölümü…

‘Ankara konserinde bu kitabı bana veren kızla evleneceğim’ dedim. Sonra İstanbul’un kara deliği beni yine içine çekti, her şeyi unuttum. Üç yıl sonra, bir başka Ankara konserinde tekrar gördüm onu. Daha önce saniyelerle gördüğüm halde hemen tanıdım. Konserden sonra asistanımı kalabalığın arasına göndererek kulise davet ettim. Sessiz, sakin, büyülüydü… ‘Nerelerdesin sen?’ dedim. Hiç konuşmuyordu.

Adını öğrendim ve telefonunu alabildim. Ertesi gün Gölbaşı’nda yürüdük. O röportajı görmüş ama o zamanlar iletişim imkanları kısıtlı olduğu için ulaşamamış. Bana rüyasını anlattı. Onu çağırdığım halde tanımadığım için benimle ilgilenmemeye karar vermiş aslında. Ama sonra elimde kitapla o röportajı görmüş tesadüfen… Başka bir şey konuşmadık. Soğuk Ankara’yı ve sessizliği hatırlıyorum. Gürültü patırtının dışına çıktığım zamansız bir masal gibiydi… Sonra İstanbul’a deli dolu hayatıma döndüm.

Sevgilere, insanlara güvenim giderek eriyordu ve bir anafor içinde kısa süreli rüzgarlar yaşıyordum. O ise çok masum, çok farklıydı… İstanbul’daki cadı kazanına girmesini istemedim. Yıllar yılı kimselerin bilmediği telefon sırdaşım oldu. Türk ve dünya edebiyatının edebi ve felsefi cephesinde, okumadığı kitap, izlemediği film yok gibiydi… 

Ve o masumiyeti içinde binlerce yıllık bilgeliğin dizelerini yazıyordu ki, sürekli bir yürek çarpıntısıyla yol arkadaşımı buldum, ona aşık oldum. O da aynı duygular içindeydi ama ikimiz de susuyorduk... Yeni yazdığım şarkıları dinletiyor, beraberliklerimi, mutluluğumu ve mutsuzluğumu paylaşıyordum. Giderek kirlenmeyen hiçbir şey kalmadı…

Anlamsız bir dünyada, anlamsız insanlarla, anlamsız koşuları bırakıp, bambaşka bir yolculuğa çıkmaya karar verdim. Işık yürekli insanlar için birlikte cennetimizi kuracağım insanım Hansu İrem’di… Onunla başka boyutlardan tanışıyorduk! 1 Ekim 1991’de sadece ailelilerimizin bulunduğu bir törenle

 İda Dağları’nda evlendik.”

Netten Alıntıdır