Ocak 22, 2023

İnsan belkide en çok mutlu olduğu yere aittir, kimbilir...!

 

….dört yaşındayım , tek göz odada yaşıyoruz 6 kişi ..Annemler genç tâbi , babamın saçları henüz siyah.Biz fakiriz, babamın düzenli bir işi yok.Ben ilkokul birdeyken Çaykur' a sınavla alınıyor işçi statüsüyle.Evimiz büyük lakin 3 erkek kardeşe birde babanneme bölündüğü için bize iki oda düşmüş.Kışın soğuk olduğu için alt kattaki oturma odasında yatıyoruz.Amcamlar yan odada oturuyorlar , onların odasında "  desenleri göz alan rahat bir sedir" var .O dönemler  "sedir" biraz da zengin ve varlıklı olmanın oturma düzeniydi .Amcam Almanya'da çalıştığı için iyi kazanıyordu.

Babam evin en küçüğü en ezileni, babasını sadece 5 sene görebileniydi.İki amcamda yurt dışına giderken evi, babaannemi herkesi ona emanet ederek gidiyor.Babam buna gönüllü mü sanmam! 

Bizim odamızda sedir yok divan var , onada biz oturamayız , ya gelen misafirler, ya babamın değişmez uzanma mekanı, yada Annemin  her doğum yaptığında lohusa yatağı olurdu. .Biz hemen divanın ayak ucundaki iskemilere otururduk , onlarla ne oyunlar oynardık ne kadar eğlenirdik anlatamam.

Divanin yanında sobamiz  bulunurdu yani kuzine , sürekli babamın odun attığı , çay demlediği , annemin bulaşık ve yemek suyu ısıttığı gügümlerinin kaynadığı , çok fonksiyonlu ocak..

Babamın ilginç bir huyu vardı , resimli takvimlerden güzel bulduğunu koparır evin bir köşesine yapıştırırdı . Odamızın kapısı ise eski usûl kapılardandı, parmağını yassı demire bastırıp uzun çubuğu yukarı kaldıran bir düzenekle demirden bir kolla açılırdı.O kapının üzerinde , karlı havada çekilmiş eski bir Karadeniz konağı resmi yapıştırmıştı babam.Bu iyi bir şeydi , kaldığı odaya başka boyutlar açan, güzelleştiren bizimde hayal ufkumuzu çesitlendiren babamın cokda bilinçli yapmadığı bu davranış oldukça etkili vede eğlenceliydi.Teşekkürler baba o zaman edememiştim.

Birde olmassa olmaz naylon  yer muşambaları seriliydi odaya  , minik ama derin desenlerle bezeli.Ben küçük olduğum için bana mı ufak gelirdi bilmem🙂 Kapının arkasında  bu muşambanın üzerinde asılı salıncağımızda  , deli deli  sallanır ,döner ,dönerken  muşambanın çizgileriyle  oynayan ,boyut değiştiren daha farklı algoritmalar keşferderdim.Tabii bunların hepsini başım da döndüğü için  görüyor olabilirdim  muhtemelen🤭Birde sallanırken  kırmızı küçük puantiyeli ucu fırfırlı beli lastikli annemin diktiği etegimi giydiğini hatırlıyorum , dört yaşındaydım kolay unutmuyordum.

Geceler uzun ve soğuk , yer yataği yapardı bize annem , balık istifi gibi dizilirdik , en yaramaz en çok dayak yiyen balık ben tabii.Aile olmak çocukken beraber uyumak değil miydi?? Babam gece olunca ışığı söndürür öyle televizyon izlerdi geç vakte kadar .Bu huyu ölene kadar değişmedi.

Seneler geçti , biz büyüdük , amcamlar yeni evlerine taşındı , evin tüm odaları bize kaldı .Oturma odasına yeni iki çekyat , televizyon vitrini alındı, yerler kırmızı halifleksle döşendi .Biz zengin mi olduk böyle olunca!!Bilemedim.

Çok renkliydi cocukluğum, şimdi minimalist dizaynlar, gri ve soğuk renklerin hakim olduğu silik yaşamlar.Bu nasıl bir uzay çağı daha uçan arabalar bile icat edilmedi.Nasa beni bulsun, kendine dikkat etsin.😉

Herşey değişti, mevsimler, yıllar, coğrafi şekiller, yıldızlar, ağaçlar, bulutlar, jeopolitik konum vede insanlar lakin Annem ve Babam sağlıkları bozulana kadar hep o odada yattı, o odada  uyudu. 

İnsan belkide en  çok mutlu olduğu yere aittir, kimbilir...!!


Zerrin İpek Yurttaş

Ocak 18, 2023

SARI ÇİZMELİ MEHMET AĞA 💕

💫Barış Manço’nun 1979 Yılında meşhur ettiği, Mehmet Ağa Aslen Karamanlı bir Toprak ağasıyken, Osmanlı Dönemi yetkilileri Mehmet ağayı çağırarak Kıbrıs Girne’de büyük bir tarla vererek " Karaman’daki Bahçelerin gibi ek, biç, halka iş ver bizde sana toprak bağışlayalım. Hayvancılık ve Tarımı geliştir" derler...

1810-1920 tarihleri arasında yaşamış Karaman’ dan Kıbrıs’a 5 kardeşinide alıp gelmiştir. Yörük Türkmendir... Kıbrıstaki Köyünün adının Göçeri olması, Yörüklerin konar göçer hayatından gelmektedir. Yörükler köyü de derlermiş Göçeri köyüne ..

Sarı Çizmeli Mehmet ağa, Devlete söz verdiği gibi Tarımda ve hayvancılıkta binlerce kişi çalıştırır, İş verir büyük bir aile olurlar...

Zamanla 3 bin dönümden fazla toprağı olur. Kavgalıları barıştırır, bekarları evlendirir, eşyalarını hediye eder, ev verir, en az da birer dönüm toprak bağışlarmış.

Fakir fukara bir kahvehaneye, ya da lokantaya gittiğinde para ödemez, yer içer, tüm hesapları Sarı Çizmeli Mehmet Ağa’ya yazdırırlarmış.

Ağa her Cuma namaz öncesi esnafı dolaşır, halkın borçlarını ödermiş.

Kendi gibi gönlü de zengin bu ağa malını mülkünü hep başkalarının hesabını ödeyerek harcadığından, yokluk içinde ölmüştür.

Torunları hala Girne İli, Dikmen Beldesi, Göçeri Köyünde yaşamaktadır.

Barış Manco anlatıyor : Kıbrıs’a gittiğim zaman bu mezarı arayıp buldum.

Beni çok üzen konu ise, Mezarın sahipsizliği...

Kabri aradığımı taksiciye söyleyince, Öyle bir bakış attıki anlatamam... " Abi Ben yıllardır burada taksiciyim, böyle bir mezar duymadım" demiştir.

Gittiğimiz köyde bir amcaya denk geldik ve sorduk. Taksicide kulaklarıyla duydu ve amcada aynen böyle diye doğruladı ve bize mezarı şu karşı tepede diye gösterdi.

💫İşte bu hikayeyi 1971’de Kıbrıs’a gittiğinde duyan ve araştıran Barış Manço Kabri ziyaret eder fakat çok bakımsızdır kabri (1977) Sarı Çizmeli Mehmet Ağa şarkısını yapar ve sonrasında Mehmet Ağa’nın köyündeki mezarını yaptırır (1982).

İşte o harika şarkının kaynağı bu hayat hikayesidir

Şimdi sözlerinin daha bir anlamlı olduğunu fark edeceksiniz.

Sarı Çizmeli Mehmet Ağa

Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi

Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi

Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için

Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı

Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı

Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile

Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile

Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu

Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı

Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı

Yaz dostum Barış söyler kendi bir ders alır mı

Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı

Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış

Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı

Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı.

💫💫Halk bilimi, kültür, ve  müzik ancak böyle güzel birleştirilebilir. Ve bunu en iyi yapanlardan biri Barış Manço  idi. Hem hikayedeki Mehmet Ağanın hem büyük kültür adamı Barış Manço' nun ruhu şad olsun.


 

Ocak 17, 2023

İyiki müzik var dostlarım…💕

İnsan tüm acıları sadece kendi çekiyor zannediyor. 
Oysa her hayat bir ağır roman... (Ayşe Kulin)




 

Ocak 16, 2023

MİLYONLAR DİNLEDİ “50 KİŞİ” UĞURLADI.

 
Çok sigara içiyordu. Birini söndürüp diğerini yakıyordu. Solunum yetmezliği yapışmıştı yakasına. Çok yetenekli bir ses yıldızı ve söz yazarıydı.
Sadece çok özel “iki şarkı” ile (Sev Kardeşim ve Hayat Bayram Olsa.) Ve yine sadece “iki yıl” gibi kısa sürede milyonlar hayran olmuştu ona. Hayat arkadaşı Türkiye’nin en ünlü müzisyenlerindendi. Kendisinden 20 yaş büyük kocasını çok erken kaybetti. Birlikte topu topu 10 yıl bu hayatın tadını çıkarmışlardı. Eşinden sonra hep yalnız yaşadı. 32 yıl içine kapandı.😔 Zaten kalbinin sahibine veda ettikten sonra, ne şarkı söyledi ne de iki satır söz yazdı. Anıları ile yaşamayı tercih etti. Sor bugünün gençlerine. Belki adını bile hatırlamayacaklar ama eşsiz bir sese sahipti.

*** 

Filmi, biraz geriye saralım ve mutlu günlere gidelim. İstanbullu Şenay’ın çocukluğu şarkılar söyleyerek geçti. Bacak kadarken belliydi şarkıcı olacağı.18 yaşında Erkan Özarman elinden tuttu. Ankara’da bir gece kulübünde şarkı söylemeye başladı.
Şerif Yüzbaşıoğlu,
Salim Ağırbaş,
Atilla Özdemiroğlu,
Selçuk Başar,
Uğur Başar,
Garo Mafyan ve Asım Erken'den oluşan orkestra o günlerde ortalığı kasıp kavuruyordu. O yaşta, o özel orkestranın solisti oldu.

♥️Takvimler 1971’i gösterirken Şerif ile dünya evine girdi.
O tarihlerde Batı müziği eserlerine Türkçe sözler yazma modası vardı. “Ben neden yapmıyorum?” dedi ve sözlerini yazdığı “Benim Olursan / Sev Kardeşim” plağını doldurdu. Plağın B yüzündeki “Sev Kardeşim”
Ortalığı yıktı, geçti.
Şenay yılın şarkıcısı ödülünü kaptı. Ertesi yıl, aynı ödülü “Hayat Bayram Olsa” şarkısı ile aldı. Şenay, bir anda Türk Pop müziğinin en ünlü yıldızı olmuştu.

*** 
Hümanist şarkılar yazıyordu Şenay. Diğer pop yıldızlarından çok farklıydı. Nitekim bu özelliği o tarihlerde “Karaoğlan” sloganıyla Miting alanlarını dolduran Bülent Ecevit’in dikkatini çekmişti. 1977’de Taksim’deki mitingde bir “ilk” gerçekleşti, Şenay bir siyasi partinin miting alanlarına giden ve buradaki sahnede şarkı söyleyen ilk şarkıcı olarak tarihe geçti. Defalarca  Ecevit'ten önce sahne alıp “Sev Kardeşim” ve “Hayat Bayram Olsa” şarkılarını söyleyerek mitinge gelenleri coşturdu. Şenay'ın şarkı sözleri “Buram buram sol kokuyor gerekçesiyle TRT tarafından yasaklandı… 

*** 
Bir defasında, miting sahnesinden inerken Şöyle seslenmişti, binlerce sevenine:
Hangi dinden, hangi dilden, hangi ırktan, hangi kültürden, hangi  mezhepten ve hangi inançtan olursak olalım birbirimizi Bismillah diyerek  sevelim” 

*** 
Uluslararası festivallerin yıldızı oldu, tam yedi ödül topladı. Dünya Şenay’ı tanıdı. Türkiye’nin 1975’te ilk kez katıldığı Eurovision için sözlerini yazdığı “Umut” ile elemelere katıldı; finale kaldı ama kocası Şerif Yüzbaşıoğlu jüride olduğu için dedikodu olmasın diye, çekildi. Onun yerine Semihe Yankı, “Seninle Bir Dakika” ile Türkiye’yi temsil etti…
Ve hiç beklenemdik bir şey oldu. Şerif Yüzbaşıoğlu, 49 yaşında kalp krizi geçirdi, Hayata ve Şenay’ına veda etti. O sırada takvimler 1981 yılının18 Şubatı’nı gösteriyordu. Şenay o günden sonra resmen “hayatını” dondurdu. Şerif’in bir özelliği vardı; minicik dokunuşlarla Şenay’ın şarkılarını bambaşka hale getiriyordu. Bu yüzden Şenay sadece kocasını değil, hocasını, arkadaşını, sevgilisini ve ailesini de kaybetmişti.
Güzel şarkıcı tamamen eve kapandı.😢 O kadar çok ağlıyordu ki gözleri bozuldu; uzağı göremez oldu.
*** 
💫65 yaşındayken 2013’de aramızdan ayrıldı. Şenay Yüzbaşıoğlu ile Şerif Yüzbaşıoğlu’nun aşkı roman gibiydi.
💫💫Şenay hayata veda ettiği gün mezarın tapusu bulunmadı ve o gün, sevdiği adamın yanına gömülemedi. Bürokrasi buna izin vermiyordu, başka bir mezarlığa defnedildi. Milyonlarca hayranı vardı ama cenazeye topu topu  50 kişi geldi. Kültür Bakanlığı çelenk bile yollamadı. Oysa sadece “Sev Kardeşim” plağı yüz binler satmıştı.

Sonsöz:
Her yerde olmak gibi bir duan varsa, gönüllere gir; çünkü sevenler, sevdiklerini gönüllerinde taşırlar / Hz. Mevlana.”
Alıntı