….dört yaşındayım , tek göz odada yaşıyoruz 6 kişi ..Annemler genç tâbi , babamın saçları henüz siyah.Biz fakiriz, babamın düzenli bir işi yok.Ben ilkokul birdeyken Çaykur' a sınavla alınıyor işçi statüsüyle.Evimiz büyük lakin 3 erkek kardeşe birde babanneme bölündüğü için bize iki oda düşmüş.Kışın soğuk olduğu için alt kattaki oturma odasında yatıyoruz.Amcamlar yan odada oturuyorlar , onların odasında " desenleri göz alan rahat bir sedir" var .O dönemler "sedir" biraz da zengin ve varlıklı olmanın oturma düzeniydi .Amcam Almanya'da çalıştığı için iyi kazanıyordu.
Babam evin en küçüğü en ezileni, babasını sadece 5 sene görebileniydi.İki amcamda yurt dışına giderken evi, babaannemi herkesi ona emanet ederek gidiyor.Babam buna gönüllü mü sanmam!
Bizim odamızda sedir yok divan var , onada biz oturamayız , ya gelen misafirler, ya babamın değişmez uzanma mekanı, yada Annemin her doğum yaptığında lohusa yatağı olurdu. .Biz hemen divanın ayak ucundaki iskemilere otururduk , onlarla ne oyunlar oynardık ne kadar eğlenirdik anlatamam.
Divanin yanında sobamiz bulunurdu yani kuzine , sürekli babamın odun attığı , çay demlediği , annemin bulaşık ve yemek suyu ısıttığı gügümlerinin kaynadığı , çok fonksiyonlu ocak..
Babamın ilginç bir huyu vardı , resimli takvimlerden güzel bulduğunu koparır evin bir köşesine yapıştırırdı . Odamızın kapısı ise eski usûl kapılardandı, parmağını yassı demire bastırıp uzun çubuğu yukarı kaldıran bir düzenekle demirden bir kolla açılırdı.O kapının üzerinde , karlı havada çekilmiş eski bir Karadeniz konağı resmi yapıştırmıştı babam.Bu iyi bir şeydi , kaldığı odaya başka boyutlar açan, güzelleştiren bizimde hayal ufkumuzu çesitlendiren babamın cokda bilinçli yapmadığı bu davranış oldukça etkili vede eğlenceliydi.Teşekkürler baba o zaman edememiştim.
Birde olmassa olmaz naylon yer muşambaları seriliydi odaya , minik ama derin desenlerle bezeli.Ben küçük olduğum için bana mı ufak gelirdi bilmem🙂 Kapının arkasında bu muşambanın üzerinde asılı salıncağımızda , deli deli sallanır ,döner ,dönerken muşambanın çizgileriyle oynayan ,boyut değiştiren daha farklı algoritmalar keşferderdim.Tabii bunların hepsini başım da döndüğü için görüyor olabilirdim muhtemelen🤭Birde sallanırken kırmızı küçük puantiyeli ucu fırfırlı beli lastikli annemin diktiği etegimi giydiğini hatırlıyorum , dört yaşındaydım kolay unutmuyordum.
Geceler uzun ve soğuk , yer yataği yapardı bize annem , balık istifi gibi dizilirdik , en yaramaz en çok dayak yiyen balık ben tabii.Aile olmak çocukken beraber uyumak değil miydi?? Babam gece olunca ışığı söndürür öyle televizyon izlerdi geç vakte kadar .Bu huyu ölene kadar değişmedi.
Seneler geçti , biz büyüdük , amcamlar yeni evlerine taşındı , evin tüm odaları bize kaldı .Oturma odasına yeni iki çekyat , televizyon vitrini alındı, yerler kırmızı halifleksle döşendi .Biz zengin mi olduk böyle olunca!!Bilemedim.
Çok renkliydi cocukluğum, şimdi minimalist dizaynlar, gri ve soğuk renklerin hakim olduğu silik yaşamlar.Bu nasıl bir uzay çağı daha uçan arabalar bile icat edilmedi.Nasa beni bulsun, kendine dikkat etsin.😉
Herşey değişti, mevsimler, yıllar, coğrafi şekiller, yıldızlar, ağaçlar, bulutlar, jeopolitik konum vede insanlar lakin Annem ve Babam sağlıkları bozulana kadar hep o odada yattı, o odada uyudu.
İnsan belkide en çok mutlu olduğu yere aittir, kimbilir...!!
Zerrin İpek Yurttaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder