Ağustos 07, 2023

Halk Arasında Perili Köşk Olarak Bilinen Yusuf Ziya Paşa Köşkü’nün İlginç Hikayesi

💫Yapımına 1900’lerin başında başlanan inşaata ilk çivi 1910 yılında çakılsa da köşkün istenildiği gibi bitirilmesi mümkün olmamış bir türlü. Köşkün sahibi zamanın zengin tüccarı ve Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşanın başyaveri olan Yusuf Ziya Paşaymış.

💫Rivayete göre; Yusuf Ziya Paşa, kendinden hayli genç ve çok güzel bir kıza âşık olur. Kızla evlenmek için yanıp tutuşan paşa tüm servetini onun ayaklarına sermeye hazırdır, ama kız bir türlü yanaşmaz bu evliliğe. Yaptıracağı görkemli köşkle kızın gönlünü kazanacağına inanan paşa sonunda amacına ulaşır.

💫Söylentilere göre çok kıskanç bir kişiliğe sahip olan Yusuf Ziya Paşa, güzel eşini kimselerin uzaktan bile görmesine katlanamamaktadır. Bu yüzden Paşa’nın en büyük isteği hem eşinin güzelliğine yakışan, hem de onu yabancı gözlerden uzak tutacak bir köşk yaptırmaktır.

💫Köşkün yapılmasındaki ilk aksilik Padişah II. Abdülhamit’in “Boğaz’da cami minarelerinden daha yüksek bina yapılamaz” fermanı nedeniyle başlar. Karısının güzelliğine yakışacak çok görkemli ve yüksek bir köşk yaptırmak isteyen paşa bu nedenle köşkün bazı katlarını yaptırmaktan vazgeçer.

💫Nihayet köşkün bir kısmı biter ve paşa kızla evlenir. Ancak paşanın işi hiç de kolay değildir; çünkü güzelliği dillere destan olan kızın büyüsüne kapılan pek çok genç, hâlâ onun peşinde koşturmaya, köşkün önünden geçerek iç geçirmeye devam ederler. Bu yüzden köşkün adı da içinde “peri kadar güzel bir kız” yaşadığı için kısa süre içinde Perili Köşk’e çıkar.

💫Genç ve güzel eşini çok kıskanan ve kaybetmekten korkan Yusuf Ziya, sonunda genç eşini, kimse görmesin diye Rumelihisarı’nda yaptırdığı bu köşkün, üst katındaki kuleye kapatır ve onun başkalarıyla görüşmesini engellemek için de inşaatı tamamlatmaz, merdivenlerini bile yaptırmaz kuleli köşkün.

💫1914’te Birinci Dünya Savaşının çıkması ve Osmanlı İmparatorluğunun da savaşa girmesi nedeniyle inşaatı yapan ustalar askere alınır. Yusuf Ziya Paşa’nın iki gemisinin batmasıyla ekonomik zorluklar da başlar. Hem kalifiye işçi bulunamaması hem de işlerinin bozulması nedeniyle binanın yapımı bir türlü tamamlanamaz.

💫Uzun yıllar yarım haliyle zamana meydan okuyan ve neredeyse yüz yıl sonra yapımı tamamlanan Perili Köşkün yenileme çalışmaları esnasında da ilginç gelişmeler yaşanır. Köşkün gerçek hikayesi zamanla unutulur ve buraya peri kadar güzel bir kız yüzünden Perili Köşk dendiği belleklerden silinir. Bunun yerine Yusuf Ziya’nın ruhunun, bazı geceler köşkü ziyaret ettiği ve odalarda dolaştığı ya da Rapunzel misali köşkün kulesine kapatılan genç ve güzel kızın hayaletinin hâlâ köşkte, özellikle kulede gezindiği yönündeki söylentiler kulaktan kulağa yayılır.

💫Perili Köşk 1990’lı yıllarda yıkılıp yeniden yapılırken de söylentiler bitmez. İnşaatta çalışmak için getirilen işçiler, köşkte bulunan paşanın karısına ait aynaya baktıklarında, eski elbiseler içinde genç bir kadın hayaleti gördüklerini iddia ederler.

💫Mısır ve Türkiye’de bulunan 40’ı aşkın varisten satın alınan Perili Köşk’ün yeniden yapımı, 1995-2000 yıllarında mimar Hakan Kıran tarafından gerçekleştirilir. Perili Köşk, Anıtlar Kurulu’nun kararıyla aslına uygun şekilde yeniden yapılmak üzere yıkılır. Bu sırada kaya zeminin altında sonradan toprakla doldurulmuş 3 kata rastlanır. O zaman dışarıdan 6 kat olarak görülen bina yine kurulun onayıyla, ilk hali esas alınıp dokuz kat olarak yeniden planlanır.

💫Beş yıl süren yenileme çalışmaları sonunda 2002 yılında Perili Köşkü 25 yıllığına kiralayan Borusan Holding binayı bugünkü görünümüne kavuşturur. Borusan koleksiyonunda bulunan sanat eserleri Perili Köşk’e taşınır. Hafta içi holdingin ofis binası olan köşk, hafta sonları ise müze olarak hizmet veriyor. 

🎈🎈Eğer sizin de yolunuz Rumelihisarı ya da Emirgan taraflarına düşerse bu görkemli ve gizemli binayı mutlaka ziyaret ediniz. Şimdilerde köşkte periler yok, ama birbirinden güzel çağdaş sanat eserlerinin sergilendiği bir müze var. (alıntı)

Ağustos 05, 2023

YAZIMI KIŞA ÇEVİRDİN

 

🌷Neşet Ertaş'ın aşık olduğu Leyla, Muharrem Ertaş'ın sahne aldığı gazinoda çalışıyordu.Babasını dinlemeye giden Neşet Ertaş,bir gün gazino kapısında Leyla'ya denk gelir ve o gece ustayı uyku tutmaz.Gönlüne bir yıldırım gibi düşen Leyla’yı görmek için her gün gazinoya gitmeye başlar.

🌷Leyla’yı her gördüğünde yüreği uyuşan büyük usta,daha fazla dayanamayıp bu dev sevdadan Leyla’ya bahseder.Neşet’i dinleyen Leyla duygularına saygı duyduğunu ama gönlünün onda olmadığını söyler.Aldığı cevaba çok üzülen Neşet usta:

- Leylam beni çok üzdün diyemez de yazımı kışa çevirdin diye bir türkü besteler.

🌷Özledikçe yazmış büyük usta.Yazdıkça halkın gönlünde taht kurmaya başlamış.Daha önce hiç kullanılmamış bir dille anlatmış Leylasını halka.Sokak ortasında duran taşları bile Leyla’nın ayağına takılır diye toplarmış bu kusursuz adam.

🌷Bir gece o kadar çok özler ki Leyla’yı,sabaha kadar uyumayarak Niye Çattın Kaşlarını türküsünü besteler.Leyla’nın sebebine bestelediği her eser,koca Türkiye’nin gündemine oturur.Leyla’dan ümidini kesen kor yürekli hoca,eline bağlamasını alıp çaldığı bir akşam üstü gökteki güneşi de koynuna alarak çıkıp gelir Neşet’in Leyla’sı.! Şaşırıp kalan usta,ah leylam,sen leylamısın ay mısın der.?

🌷Mutluluktan ne yapacağını şaşırmış olan Neşet Ertaş,Leyla’yı orda bırakıp Babasının yanına giderek Leyla’ya olan sevdasından bahsetmiş.Bu aşka karşı çıkan baba Muharrem Ertaş,türkücüden gazinocudan gelin olmaz diyerek kovar Neşet ustayı.Aylar geçtikçe Leyla’nın aşkı Neşet’in aşkının daha üstüne çıkar.İki aşık birbirini çok severler ve herkesin karşı olduğu bu sevda evllikle sonuçlanır.

Birbiriyle konuşmayan Baba ve oğul aynı gazinoda çalışıyorlar. Bir gün baba Muharrem Ertaş “ evladım “ diye bir türkü besteler Neşet için. İçinde ‘aslı bozuk alma dedim’ evladım yer alan türküye Babasının Leyla’ya aslı bozuk demesi,Neşet Ertaş’ın yüreğini yangın yerine çevirdi.Kızdı,kırıldı, küstü atasına.Leyla’dan vazgeçmeye niyeti yoktu. Babasına bir türküyle cevap verdi oğlu da. Analar insandır,biz insanoğlu dedi büyük usta.O gecenin sabahı Leyla’nın hamile olduğunu öğrenen Neşet Ertaş,ulu arıyorsan analar ulu,sevmişiz biz onu olmuşuz kulu türküsünü besteler ve ailesiyle bağları tamamen koparır.

🌷Sevdiği kadından üç çocuğu olur ustanın.. Neşet’e sevgisi biten Leyla ustayı terk eder..! Aklını yitirmiş gibi gezen Neşet ustadan herkesin diline düşen türküler peşpeşe gelir:

* Boşa mecnun eylemişim ben beni

* Cahildim dünyanın rengine kandım

* Evvelim sen oldun ahirim sensin

Dinlediğimiz türküler de, nasıl da yaşanmışlıklar var.Kalp yanarsa yürek olur.Hasret çekmeyen bir kişi iki cümle yazamaz. Yazabilmek için, yanmak gerek.!

dip not: Leyla,Neşet’in ailesinin yaşattığı huzursuzluktan ötürü gitmiş.😔

Ağustos 03, 2023

AŞK SAYESİNDE ZENGİN OLDU 🙂

 

Terzilerin ve ev kadınlarının dikiş dikerken kullandıkları yüksük, gerçekte bir aşk ürünüdür.

Hollandalı kuyumcu Nicolas Benseboten, bir gün nişanlısı dikiş dikerken parmağına dikkat etmiş ve iğneyi iten parmağın delik deşik olduğunu görmüştü.

Hemen bal mumuyla bu parmağın kalıbını aldı. Birkaç gün sonra da nişanlısına, üstünde iğnenin kaymaması için sayısız çukurlar bulunan gümüş bir yüksük getirdi.

Bütün Hollandalı kızlar böyle bir yüksüğe sahip olmak istediklerinde kuyumcu işi büyüttü ve sonun da o da kentin büyük zenginleri arasına karıştı. 

Nişanlısına olan sevgisini kanıtlayan genç kuyumcu, düğün öncesi büyük bir servetinde sahibi oldu.

Alıntı




Ağustos 02, 2023

Portatif bebek kafesi

 

💫1900'lerin başında tüberküloz salgını ile yoğun bir mücadele içine girilmişti. Güvenilir bir tedavi yönteminin eksikliği, hastaları dinlenme, iyi beslenme ve temiz havada egzersiz gibi birtakım önerilere güvenmek zorunda bırakmıştı. 

💫Tüberküloz dünyada en korkulan yaygın hastalıklardan biriydi ve Amerika Birleşik Devletleri'ni esaret altına almıştı. Salgın hastalıklara karşı, Amerika ve Avrupa'nın birçok yerinde kirden ve aşırı kalabalıktan arınmış açık hava okulları faaliyete sokuldu. 

💫1906 yılında, New York'ta yaşayan 21 yaşındaki Eleanor Roosevelt, doktor tavsiyesi üzerine bebeğinin temiz hava ihtiyacını karşılamanın yollarını aramaya başladı. Bebeğini kalabalık ortamlardan uzak tutmak isteyen genç kadın, penceresinin dışına tel örgülü ahşap bir sepet yerleştirdi. 

💫Sabah şekerlemeleri sırasında bebeğini pencere önünde uyutmaya devam eden Eleanor komşuları tarafından "bebeğe eziyet" yapma suçuyla ihbar edilmekle tehdit edildi. Eleanor, tepkiler karşısında şaşkınlığını gizlemedi ve modern bir anne olduğunu söyleyerek fikrine bağlı kalmaya devam etti. 

💫Aynı fikir, Bayan Robert C. Lafferty tarafından 1913'te geliştirildi. Bu defa kutunun altı dolgulu, böcekleri dışarıda tutmak için perdeli ve üst kısmı kuş pisliğine karşı korunaklıydı. 'Portatif bebek kafesi' ya da 'sağlık kafesi' olarak tanınan pencere önü kafeslerin kullanımı zamanla artışa geçmeye başladı. Gazetelerin sıklıkla övdüğü icat tereddütlü annelere de güven hissi sağlıyordu. 1923 yılına gelindiğinde, Emma Read isimli bir kadın ürettiği taşınabilir versiyonun patentini aldı. Vee..1930'lara kadar pencere önündeki yerini korudu.