Kasım 14, 2022

Levent KIRCA


Babam, İsviçre’de akademide bir profesörüdü. Heykeltıraş ve ressam. Hiçbir zaman bir baba-oğul ilişkimiz olmadı. 35 sene sonra kapımıza geldiğinde, annem Cüneyt Gökçer geldi zannetmiş. Geldi, beni uyandırdı ve “Cüneyt Hocan geldi” dedi. Gördüğün gibi annem de yabancılaşmış! Annem olayın farkına sonra vardı. Bizi tanıştırdı, “Oğlum, bu senin baban” dedi. Tokalaştık. Babam da “Sarılmayacak mısın?” dedi. Dedim ki, “Valla hiç içimden gelmiyor. Çünkü siz benim için herhangi bir adamsınız şu anda!” Sanatçı genlerim babamdan. Makyaj yapmalarım, heykele merakım filan hep ondan gelmiş.

BİR AYAKTA DURABİLSEM...

Kırca sözlerine şöyle devam ediyor: 

“Bir ayakta durabilsem, çıkıp oyun da oynarım ama ayakta duramıyorum. Yürüyemiyorum. Şu koltuğa gidip orada oturuyorum, sonra yatıyorum. Genelde de yatıyorum. Ama bunlar normal. Birileri ölecek, birileri yaşayacak. Ölmek zorundasın ki, başkaları doğsun. Hayatın diyalektiği bu. Ben yapacağımı yapmışım. Yaşadığım sürece de mücadele ederim. Yaşarsam, bir-iki oyun daha koyarım. Ama tiyatromu güzel yaptım, onu görmeni istiyorum. Hemen alt katta. Oraya bir okul da yaptık. Ücretsiz bir okul. 250 öğrencimiz var. Gençlerle bildiklerimi paylaşmak istiyordum. Öğrencilerimi filmde de oynattım. Ama filmi dağıtmıyor kimse. Elimizde donumuz, torbamız dolaşıyoruz kapı kapı. Tiyatrom benden sonra da devam etsin istiyorum. Bülent Demir’e devrediyorum, çok sağlam çocuktur Bülent. Başından itibaren beni hiç yalnız bırakmayan kişidir. 

“Jübile yapar mısın?” diye soruyorlar. Yapmam, prensip olarak bana aykırı. Zenginlerden bilet karşılığı para toplamak istemem ama tiyatromuza bağış yapmak isteyen olursa da başımızın üstünde yeri var. İsteyen istediği katkıda bulunabilir. Mesela bir işadamı dostum, biraz maddi yardımda bulundu, buradan teşekkür ediyorum kendisine. İsmini verirsem vurur beni, keşke verebilsem. Onun ve Aslı’nın sayesinde ustaların paralarını filan ödeyebildim. O iş adamı arkadaşım aradığında da, bir güzel ağladım. İnsanlar size iyilik yapınca ağlıyorsunuz."


"Zeki Alasya o kadar telaşla öldü ki, dört günde içinde öldü çocuk. Şu benim yaşadığım şeyleri yaşayamadı, gözlemleyemedi. Bunları ancak ölüm döşeğinden gözlemlersin. Bu bile Allah’ın bir lütfu. Etrafına bakabiliyorsun, sevgiyi görüyorsun" diyen Kırca sözlerini şöyle tamamlıyor: 

“Seneler evvel bir arkadaşım çok ağır kanserdi. Hastaneye ziyaretine gittim. Hiç unutamam, pencereyi açtı ve gökyüzüne bağırdı, “Neden ben?” diye. Sesimi çıkarmamıştım ama yadırgamıştım. “Neden ben?” demek, bana bencillik gibi geliyor, kibir gibi geliyor. 18 yaşında çocuk da şehit düşüyor, var mı bunun açıklaması? Yok. Neden o ölüyor da başkaları ölmüyor? Yok bunların açıklaması. Kemoterapiye, sosyal sigortalar hastanesinde, herkesle birlikte giriyorum, küçücük çocuklar görüyorum. Onlar acı çekerken benim şikayet etmem, “Ölmek istemiyorum. Gitmeyeceğim, kazık çakacağım!” diye tutturmam ayıp değil mi? Bu son olaylar çok sarstı beni, her an ağlayabilirim. Bu vatanın evladına şehit olarak gelen ölüm, bana kanser olarak gelmiş çok mu? Yanlış anlama, bu politik bir konuşma değil. Bunları ölüm döşeğinde söylüyorum sana...”

Nurlarda uyu Levent Kırca🙏❤️

Alıntı

Kasım 10, 2022

YEŞİLÇAM'IN KÜÇÜK HANIMEFENDİSİ...❤️

 

🌸Ankara’da ziraat mühendisi Hasan Doruk ile evli Refet Hanım doğacak kızının gamzeli olmasını ister. Bu yüzden bol bol ayva yer. 28 Haziran 1936’da gamzeli Belgin doğar. Aile Hasan Bey’in tayiniyle İstanbul’a taşınır. Refet Hanım sinema tutkunudur.

🌺Kızını ilk kez 5 yaşındayken sinemaya götürür. Ceylan gözlü, hokka burunlu, benli Belgin büyürken güzelliğiyle dikkati çeker. 1952’de ‘Yıldız’ dergisi oyuncu yarışması düzenler. Artist resimleri biriktiren Belgin dergiye gizlice fotoğrafını yollar.

🌸Finale kalınca babası çok kızar. Annesinin desteğiyle yarışmaya katılır. Jüride yapımcı, yönetmen Faruk Kenç de vardır. Kızlar arasında birinci olur. Belgin dergiye kapak olunca gittiği okulun yönetimi resti çeker: Ya okul ya sinema. Sinemayı tercih eder Belgin. Henüz 16 yaşındadır. İlk filmini Faruk Genç yönetir. İlk kazancı 1500 liradır. 17 yaşında peş peşe filmler çevirirken Türkiye Güzellik Yarışması’nda ikinci olur. Avrupa Güzellik Yarışması’nda üçüncü seçilir.

🌺Belgin’e kendisinden 27 yaş büyük Faruk Kenç evlilik teklif eder. Genç kız da aşıktır ona. Refet Hanım “O senin baban yaşında” diyerek itiraz eder. Aldırmaz Belgin. Rüştünü ispat ettiği gün Faruk Kenç ile evlenir. Karı-koca ilk yıl çok mutludur.

🌸19 yaşında Zeki Müren ile ‘Son Beste’ filminde oynar. Bunu Zeki Müren’li iki film takip eder. Ama mutluluk kısa sürer.

🌺Fakat hamileliği problem olur. Kocası “Hamilelik için erken” der ve çocuğu aldırmak ister. Savaşı Belgin kazanır. 1955’te kızı doğar. Sürekli film çeviren Belgin bebeğiyle ilgilenemediği için çok üzülür.

🌸Bu arada 75 kilo olur Belgin. 3 aylık anneyken ‘Çölde Bir İstanbul Kızı’ filmi için kamera karşısına geçecektir. Hızlı kilo vermek ister. Annesi bir ilaç getirir. “Fil gibisin Belgin, iç şunu zayıfla” der. Belgin zayıflama ilacını içer. Böylece kâbus dolu günlere adım atar. Bu sırada Faruk Kenç’in işleri bozulmaya başlar. Lüks hayatın yükünü Belgin üstlenir. İlacın etkisiyle zayıflayıp film üstüne film çevirir. 'Aşık oldum affet' 1960’ta Birsel Film’den ‘Yeşil Köşkün Lambası’ filmi için teklif alır.

🌺Şirkete gittiğinde yapımcı Özdemir Birsel’in kaçamak bakışlarını üstünde hisseder. Film çekilirken oyuncuyla yapımcı birbirine aşık olur. Belgin Doruk eve dönünce bir kadeh konyak içer. Kocasına “Aşık oldum, beni affet” der, ayrılır. 7 Mayıs 1961’de Özdemir Birsel ile evlenir. Balayına gitmezler. Yeni kocası işkoliktir.

🌸1967’de oğlu doğar. Başka bir zayıflama ilacını kullanmaya başlar. İlaçtaki ‘Amfetamin’ maddesinin bilincinde değildir. Amfetamin sinir sistemini bozan bir uyuşturucudur.

🌺Özdemir Birsel’in yoğun iş temposu Belgin Doruk’u iyice bunaltır. Teselliyi içkide arar. Şarkıcılık teklifi alır. İlacın etkisiyle kendini operacı gibi hissedip kabul eder. Müzik dersi almasını öneren Zeki Müren’i dinlemez. Sahnedeki ilk gecesinde şarkı yerine şiir okumaya başlar.

🌸İlk sahne deneyimi fiyaskoyla biten Belgin Doruk gözlerini yatağında açar. Her yeri titrer. Bu arada Özdemir Birsel maddi sıkıntıya düşer. Sinir krizi geçiren Belgin Doruk Şişli’deki Fransız Lape Hastanesi’ne yatar. Hastanede akıl hastaları tedavi görmektedir. Hastanenin demir kapıları çok korkutur Belgin Doruk’u. Zindanda gibi hisseder kendini. Kilitlendiği odadan çığlıkları yükselir. Zincire vurulduğu iddiası da vardır.

🌺Yeşilçam filmi gibi dramatiktir Belgin Doruk’un son yılları. Bir gün oğlunun borcu nedeniyle eve haciz gelir. İcra memurları imzalı fotoğraf alırken eşyaları götürür. Yıkılır yıldız. Kızı evinden koltuk getirir annesine. Vaktiyle Paris’ten giyinen oyuncu son yıllarında pişireceği yemeğin malzemesini almakta zorlanır.

🌸Özdemir Birsel 70’lerin başında iflas eder. Belgin Doruk’un yalnızlığına, mutsuzluğuna ekonomik sarsıntı eklenir. 120 kiloya çıkan yıldız evine kapanır. Bir gece çok sayıda ilaç içip intihara kalkışır. Son anda kurtarılır. Belgin Doruk 26 Mart 1995’te evinde kalp krizinden öldüğünde yine yalnızdır...



Kasım 08, 2022

❤️❤️❤️❤️❤️

Odayı saran odun kokusu

Dışarıda çiseleyen bir yağmur,

Sıcak bir çay...

Aklımda çocukluğumdan kalma bir masal...

Nazım Hikmet



Richard Clayderman - Lettre à ma Mère ..


Kasım 07, 2022

Bahse girerim ‘Hayvan Gözleri’ni hiç böyle görmemiştiniz

Dostlarım;  1976’da doğan ve 16 yaşından itibaren fotoğrafçılık yapan Suren  Manvelyan’ın çektiği hayvanların gözleri aşağıda…🤍

Husky (köpek)
Lama
Uzun Kulaklı Baykuş
Alaska Kurdu
Timsah
Tokay Kertenkelesi 
At
Mavi-sarı ara 
Kaya Balığı
Deve
Hipopotam
Turna
Çinçilla
Kirpi balığı
Çöl Tilki
Ermeni yaban koyunu 
Siyah Tavşan
Kertenkele
Şempanze