Temmuz 03, 2025

Kendime Sözümdür🦋

 

Kendime sözümdür;

Bir daha içime sinmeyen ve değersiz hissettirildiğim hiç bir yerde durmayacağım.

Ne kadar kötülük görürsem göreyim içinden tertemiz çıkıp iyiliği, sevgiyi ve inceliği savunacağım.

Bir daha yüzüme kapanan hiçbir kapının arasına elimi koymayacağım...!

(Frida KAHLO)

Haziran 29, 2025

TANIDIĞIM BİRİNİN KOCASINI BAŞKASIYLA GÖRÜRSEM…

 

Sizlerle, akrabasının kocasını alışveriş merkezinde başka bir kadınla gören, gördüğünü fotoğraflayıp gösteren, ‘kocan seni aldatıyor’ diyen arkadaşımı ve aldığı çok sert tepkiyi paylaşmıştım. O kadar çok yorum geldi ki…’Söylerim’ diyen de oldu, ‘söylemem’ diyen de…Birkaç kişi de kocayı uyarırdım demiş. Bana da ‘sen ne yapardın’ soruları yöneltildi. Ne yapacağımı açıkça söylemiştim oysa ki! 

✅Tanıdığımın kocasını uluorta bir mekanda başka bir kadınla görsem, tıpkı fotoğraflardaki gibi şöyle bakar, gözlüklerimi takar, geçer giderim. Kafamı hızlıca çalıştırır ve derim ki; bu adam karısı olmayan bir kadını koluna takıp kalabalık bir mekana geliyor, gayet samimi pozlarda, gülüş cümbüş oturuyorsa, bana varana kadar kimler kimleeerrrrr görmüştür. İlk değildir, son da olmayacaktır. Karısına anlatmak bana mı düştü? Görevli hissetmem kendimi. Ben dedektif değilim, herkes kendi evliliğini kollasın‼️

✅Diyelim ki gidip söyledim, aile faciası olur, aldatılan kadının sağlığı bozulur psikolojik ya da fiziksel olarak, kendimi affedemem. Kimsenin felaketine sebep olmak istemem‼️

✅Bazı evliliklerde kadın çalışmıyor, maddi açıdan güçsüz olabiliyor, hele de eşinden ayrılınca -çocuklar da varsa- yaşayacağı zorlukları düşünerek, bildiklerini bilmezden, gördüklerini görmezden geliyor. Bazen de, yaşam standardı değişmesin diye göz yumuyor. Hayat seçimlerden ibaret, ne denebilir ki‼️

✅Zaten ‘yapan değil, söyleyen suçlu’ demiş büyük bir kısmınız, ne kadar doğru‼️

✅İnat ve ısrarla kadın gerçeği görsün, ne olursa olsun söylerim, demem, diyemem. Kendi bakış açımı başkasının hayatına empoze edemem. Malum, karı-koca ipektir, araya girmemek gerektir.

İlişki dinamikleri farklıdır. İki kişilik dünyayı, orayı inşa edenler şekillendirir sadece‼️

✅Ve hiç düşünüyor musunuz? Karısını ele güne karşı aldatan, evliliğine saygısı olmayan böyle bir adam neler neler yapar? Sadakatsizliğini eşine anlattım diye,içinde öfke biriktirirse⁉️Öfkesini hiç olmayacak zaman ve yerlerde bana yönlendirirse⁉️Durup dururken, al başına senin bile olmayan bir belayı‼️

✅Arkadaşımın yaptığı gibi ihaneti belgelemek için asla fotoğraf falan da çekmem, çünkü üzerime vazife değil‼️

Esra CEYHAN


Kesinlikle katılıyorum 👏👏

CEMİL İPEKÇİ

 

Annemi anne olarak yedi yaşında ,can dost ,hayat yoldaşı olarak 34 yıĺ önce kaybettim.Anne özlemim yok koynun da büyütüğü kardeşim Kenan gibi. Ben evlatlık olarak büyütüldüm.Şefķat ve Cemil İpekçinin evlatlığı Cemil İpekçi.Hep anne özlemi çektim.Annemle 20 yaşından sonra yaklaştık ve sanırım hiç bir çocuğu ile olamadığı kadar yakın  Ve kader yoldaşı olduk.Bu gün o yoldaşımı kaybedeli 34 yıl oldu.İçim anne ve yoldaş özlemi ile dolu.Nurlar da yat Sahire sultan.bana olamadığın anneliğini yıllarca süren  hayat yoldaşlığın kapattı.Seni çok özledim ve artık beni 7 yaşın da verdiğin için seni aff ettim.Belki bir gün o da eğer öbür taraf varsa buluşuruz.Yattığın yer seni incitmesin.

Haziran 28, 2025

 

Karıcığım;

Senin kaç yaşında olduğunu

Ne düşündüm şimdiye kadar

Ne de bundan sonra düşüneceğim.

Sen üç yaşındasın bebeğim

Tombul pembe beyaz

Şirret şirin ve yaramaz.

Sen on sekiz yaşında sevgilimsin

-kocaman gözlü, ince bilekli geyik-

Sen anamsın, altmış yaşındasın.

Sen yaşı ve cinsiyeti olmayan arkadaşsın;

Büyük kavgamda beraber dövüştüğüm;

Bana nasihatların en doğrusunu veren

Ve tehlikelerde kanatlarını üstüme geren.

Senin kaç yaşında olduğunu

Ne düşündüm şimdiye kadar

Ne de bundan sonra düşüneceğim.

Ve inanmıyorum bir kış günü dünyaya geldiğine.

Sen mutlaka baharda doğmuş olmalısın,

Toprak uyanırken...! 


Nazım  HİKMET... 


📷1950 lerde Bir Gelin ❤️

Haziran 26, 2025

Kendini her şeyinle kabulleneceksin...

 

Ayşen Gruda'ya sormuşlar; Çirkin denilmesine kızıyor musun ?
Estetik düşündün mü hiç ?
Ayşen Gruda :
Hayır asla kızmıyorum, bu benim.
Burnum evet büyük ama, onunla para kazanıyorum, ben yüzüm böyle diye seviliyorum. Neden estetik yaptırayım'ki asla düşünmem. Büyük burnumu paraya çevirdim.
Yeni nesilde ne eksik oyunculuk anlamında?
Ayşen Gruda :
Doğal değiller, saçları başları düzeltmekten rol yapamıyorlar. Yahu Brad Pitt suya atlıyor bir filmde misal, adam bir çıkıyor sıçan gibi. Ya bizimkiler, gerçek hayatta da adam saçımı düzelteyim derken kadın onunla aynı yataktan kaçar be! Bırak dağılsın saçın başın, doğal ol. Oyuncusun sen !
Hep güzel olamazsın. Hayatımda daha hiç sabah uyanırken çok güzel olan birini görmedim;
Kendini her şeyinle kabulleneceksin...

Haziran 17, 2025

FİLM ÖNERİSİ


Çok tatlı bir filmdir. Ara ara açar izlerim. Komik desem komik değil, dram desem dram değil. Ama her izlediğimde içimde, derinliklerimde kaybolup giden bir şeyler hissederim. Anlat deseniz anlatamam . Sadece hissederim tıpkı sizler gibi 
💕Şener Şen ve Uğur Yücel’in oyunculuğu zaten filme damgasını vuruyor.👏👏

Haziran 11, 2025

Herkes Evlenmeli😇

 

Bir kadın psikiyatriste gider ve şöyle der:

Evlenmek istemiyorum.

Eğitimli, bağımsız ve kendime yeterli biri olarak yetiştim.

Bir kocaya ihtiyacım yok.

Ama Ailem evlenmemi istiyor, ne yapayım. ?

Psikiyatrist cevap verir:

Sen şüphesiz hayatta harika şeyler elde edeceksin.

Ama kaçınılmaz şekilde bir şeyler istediğin gibi olmayacak.

Bir şeyler ters gidecek.

Bazen başarısız olacaksın.

Bazen planların işe yaramayacak.

Bazen dileklerin yerine gelmeyecek.

O zaman kimi suçlayacaksın. ?

Kendini mi. ?

Kadın: ”Hayııır. !

Psikiyatrist:

”Tamam…

İşte bu yüzden bir kocaya ihtiyacın var...! 🤣😄

Haziran 08, 2025

İNSANIN İNSANA ETTİĞİ😞

 

♦ 19. yüzyılın sonlarında Avrupa'daki insan hayvanat bahçelerinde sergilenmek üzere deniz yoluyla taşınan Latin Amerika'daki Selenyum Kızılderililerinin fotoğrafı.

✦ Fotoğraf (1899) yılında çekilmiştir, ancak Selenium Kızılderililerinin gruplarının Avrupa'da sergilenmek üzere Şili hükümetinin izniyle (11 kişi) taşınması (1889) yılında başlamıştır.

✦ Selenium halkı Arjantin ve Şili arasında kalan izole Patagonya bölgesinde yaşıyordu. Avrupalılar Selenyum halkını, çok uzaklardan görülebilen kamp ateşleri aracılığıyla keşfettiler.

✦ Sayıları mütevazıydı; 1896 yılındaki nüfus sayımına göre üç bin kişiyi geçmiyordu. -Çun- adı verilen bir dil konuşuyorlardı ve avcılık ve toplayıcılıkla uğraşıyorlardı. Uzun boyları, büyük fiziksel güçleri ve uyum kabiliyetleriyle dikkat çekiyorlardı.

✦ Gıda kaynaklarının çoğunu ele geçiren, Selenium'un beslendiği hayvanların çoğunu öldüren ve Selenium topraklarında geniş koyun çiftlikleri kuran İspanyol sömürgecilerle temas kurmaktan veya onlarla iş yapmaktan kaçındılar.

✦ Selenama Kızılderilileri, İspanyolların çiftliklerine dayattığı özel mülkiyet sorununu anlayamadılar, bu yüzden yiyecek olarak koyun avladılar. İspanyollar bunun yolu tıkadığını düşündüler ve onlara saldırmaya başladılar ve onları öldürmek için silahlı çeteler gönderdiler ve ortadan kaldırıldıklarının kanıtı olarak kulaklarını getirdiler.

✦ On dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde üç grup Patagonya yerlisi Avrupa'ya gönderilerek tartılıp ölçüldükten ve fotoğraflandıktan sonra insan hayvanat bahçelerinde sergilendi. 

✦ Günde altı-sekiz kez halkın önüne çıkarılıyorlardı ve sağlık hizmetleri yetersizdi, bu yüzden bazıları dayanamayıp Avrupa'ya ulaşamadan ölüyorlardı.

✦ (1919) yılında Selnam Kızılderililerinin sayısı (297 kişi) iken (1945) yılında (25)'e düştü.

✦ 1974 yılında son Selnam Kızılderilisi Angela Luig öldü ve onun ölümüyle birlikte Selnam soyu ve Chon dili yok oldu.

Haziran 06, 2025

"ESKİ ÇAMLAR BARDAK OLDU..."

 

O yıllar kredi  kartı nedir bilmezdik. O yüzden bakkala falan borç yazdırırdık. 

Öğretmenler saygı görürdü. Ana baba gelip  höt zöt edemezdi.

Öğretmenlerden gizli sigara içmek cesaretti ama, okul önünde uyuşturucu satmak akla hayale bile gelmezdi!...

Komşunun çocuklarını istediğin gibi öper koklar oynardın.. Kimse "ulan çocuğu taciz mi edecek" diye seni kollamazdı.

Semtlere göre okul farkı yine vardı ama kimsenin anası babası "benim çocuğum onunla, bununla aynı sınıfta olamaz" diyemezdi.. Ayıptı, günahtı, gerçekten 

Allah’tan da kuldan da utanırdı insanlar.

🦋 Sokaklar böyle boş ve ruhsuz değildi, herkes sokaklardaydı aksine kimse eve girmezdi, büyükler çay, kek, börek sohbete dalarken, çocuklar sokaklarda tipi tip, gazoz kapağı, misket, yakar top, çelik çomak, uzun eşşek, saklambaç oynar, gençler mahalle maçları yapardı.

🦋 O zamanda televizyon vardı ama her evde bulunmazdı, siyah beyazdı herşey ama yaşamımız renkliydi. Böreğimizi, çekirdeğimizi alır Tv olan komşumuza sinemaya gider gibi giderdik. Herkesin  televizyonu yoktu, filmler diziler kısıtlıydı ama bizim Teksas, Tommiks,  , Mandreke gibi KOLLEKSİYONLARINI yaptığımız çizgi kahramanlarımız vardı.

🦋 Ya komşuluk? Bayramlar da başkaydı, öyle seyahatler, tatil vs yoktu. 

🦋 Sabah evden çıkar akşama kadar sokakda oyun oynar, komşu evinden su içer, yemek yer yine oyuna koşardık. Şimdi iki çocuğum var bırakın sokakta oynatmayı kapımın önündeki bahçemizde bile tek başına bırakıp da oynatamıyoruz

🦋 Gelecek  korkumuz yoktu. kin, nefret nedir bilmezdim. öteki, beriki bilmezdik evet eski TÜRKİYE çooooook güzeldi. Acılarımızı  paylaşırdık, ya bana birşey olursa diye bu kadar dertlenmezdik, birimizde cenaze olsa yassını bütün sokak tutardık.

🦋 Sevmek, aşk emek isterdi, yürek isterdi, öyle üç günlük aşklar yoktu, yıllarca içinden sever ama söyleyemeye korkardın, sevdin mi adam gibi severdin.

🦋 Komşu kızları komşu  erkek çocuklarına emanetti. Çocuklar oynarken gece 22.00  23.00 lere kadar anne baba bahcelerde komsularla oturur bizler oynardik ama hiç kimse kimseye kötü gözle bakmazdı.

🦋 Sıkı mııııı bir başka mahalledeki bir kimsenin çocuğu senin mahallende çapkınlık yapacak☺️?

🦋 Komşu Ayşe Abla  ‘hadi yavrum bana 2 ekmek alıver’ dese, sorgulamadan, düşünmeden gidiyordun.

🦋 İnsanlar insandı, adamlar adam, komşular komşu, hüzünler ve sevinçler ortaktı, yaşamda bir tat vardı.

Kısacası yaşamaktan da zevk alırdık, mücadele etmektende...

 Alıntı

Haziran 05, 2025

İNSTAGRAMA ARA VERDİM…💕

Instagrama ara verdim bir süredir. Belli bir sebebi yok aslında sadece ara vermek iyi geldi….

Emekli olunca bu alemi öğrenmek istedim. Başarmak istedim. Öğrendim de, başardım da.💕 40.000 takipçi dostum oldu. Hem de instagram dilinde ‘organik takipçi’ 🤗. Dönerim belki bir gün.

Bu arada ben yine Ahmet Enişte’nin peşindeyim:)









Haziran 03, 2025

🦋🦋🦋🦋🦋

 

Evimize ilk televizyon alındığında duyduğum çocuksu mutluluğu bugün gibi hatırlıyorum. Mesela eve bağlanan telefonun bir aileyi ne kadar mutlu ettiğini, ailece kutlama yemeğine gidildiğini şimdiki kuşaklara imkanı yok anlatamazsın..

Haziran 01, 2025

58 Yaşında Yaşamaya Başladım.

 

58 yaşıma kadar başka bir hayatın mümkün olabileceğini hiç hayal etmemiştim — ev işleriyle, alışverişle, yıkanacak çamaşırlarla, hazırlanacak yemeklerle ve katlanılması gereken sessizliklerle donmuş o rutinin dışında bir hayat.

Çocukluğumdan beri bana öğretilen şuydu: Bir kadın öncelikle “yerini bulmalıydı” — evlenmeli, çocuk sahibi olmalı, ailesini bir arada tutmalıydı.

İtiraz etmemeli. Tartışmamalı. Şikâyet etmemeli. Ve eğer hayal kuruyorsan… bunu sessizce yapmalıydın. Çünkü hayaller bir yere götürmezdi.

Genç yaşta evlendim. İki çocuğum oldu. Anneydim, eş, ev kadınıydım. Yıkadım, ütüledim, pişirdim. Sabah akşam koşturdum.

Kocam çalışıyordu. Yorgun gelirdi, tek kelime etmeden yemeğini yer, televizyonun karşısına geçerdi. Sonra eleştiriler başlardı: Sıkıcı olduğumu, kendimi saldığımı, artık söyleyecek bir şeyim kalmadığını söylerdi.

Böyle bir kadınla yaşanmazmış, sadece hayatta kalınırmış.

Peki ya ben? Ben susardım. Çünkü “aile kutsaldı”.

Ve “sabretmeyi bilmek gerekirdi”.

Annem hep derdi: “Sabırlı ol. Sen bir eşsin, bir annesin.”

Ben de sabrettim. Çocuklar büyüyüp kendi hayatlarını kuracakları günü bekledim… Belki o zaman, hayatım başlardı. Sonra bir gün, kocam gitti.

Ne bağırdı, ne bir açıklama yaptı.

Kalktı, bir valiz hazırladı… ve bir daha dönmedi.

Yalnız kaldım. Ve garip şekilde, ilk hissettiğim şey acı değildi. Sessizlikti.

Gerçek bir sessizlik. Derin bir sessizlik.

Ve o sessizlikte, ilk kez… kendi sesimi duydum.

Başta kayboldum. Kim olduğumu bilmiyordum artık.

Neleri sevdiğimi, neyi gerçekten istediğimi hatırlamıyordum.

Evimin içinde bir misafir gibi dolaşıyordum. Kendime sordum: Ne zaman son kez içten bir kahkaha attım?

Ya da: Ne zaman sabah kalkıp başkasına kahve hazırlamak zorunda olmadan uyanmıştım?

Bir gün kalktım — ve yatağımı toplamadım.

Sadece kendim için bir kahve yaptım. Balkonuma çıktım. Perdelerden süzülen ışığı izledim. Küçüktü… ama büyüleyiciydi. Ve bana aitti. Sadece bana.

İşte o an bir şey değişti.

İngilizce kursuna yazıldım. Evet, işe yaramak ya da bir amaca hizmet etmek için değil.

Akıllı telefonumu kullanmayı öğrendim, tren bileti almayı.

Yalnız başıma yola çıktım. Hayatımda ilk kez.

Sonra daha da ileri gittim.

Kışın denizi gördüm. Gerçek denizi. Kartpostallardaki gibi değil. Tuzlu, canlı bir kokusu vardı… özgürlüğün kokusu gibiydi.

Ayakkabılarımı çıkardım, hâlâ nemli kumlara oturdum ve düşündüm:

“Bu kadar uzun süre neyi bekledim?”

Bir komşum bana dedi ki:

“Deli misin sen? Neredeyse altmış yaşında yalnız başına geziyorsun?”

Gülümsedim.

Çünkü belki de sonunda, artık kaybolmuş değildim. Kendimi bulmuştum.

Bugün yalnız yaşıyorum.

Kimse beni sevmediği için değil.

İlk kez… kendimi sevdiğim için.

Artık saatlere bağlı değilim.

Ama isteklerim var.

Günlerimi mutfakta geçirmiyorum artık.

Müzelere gidiyorum, bölgesel trenlere biniyorum, kitapçılarda oyalanıyorum ya da yıllardır başucumda duran ve “zamanım yok” diye okuyamadığım bir romanla battaniyenin altına giriyorum.

Bazen aynaya bakıyorum. Elbette kırışıklar var.

Ama gözlerim… gözlerim değişti.

İçlerinde yeni bir ışık parlıyor.

Çünkü 58 yaşında artık sadece hayatta kalmayı bıraktım.

Ve yaşamaya başladım. Gerçekten.

Mayıs 29, 2025

 

Doğduğun ev kaderin midir bilemem.

Lakin kaderin en püf noktası eş seçimidir.

Seçtiğin eşin kaderinin tam ortasındaki en kuvvetli çekim merkezidir...

Yaşayacağın tüm olaylar bu seçimle şekil alır.

Eğer hakkını yanlış kişiden yana kullanmışsan bedelini çok ağır ödersin...

Yalnızca senle de bitmez, evladın öder, annen baban öder eş dost öder, çevrende kim varsa bu bedelden nasibine düşeni öder...

Dünyanın en mutlu insanı kimdir diye sorsalar eş seçimini doğru yapanlar derim....!

Mayıs 02, 2025

Doğruya doğru….

 

İnsan ne yaşarsa yaşasın en çok kendi etkilenir. Üzgün olduğunuz zamanlarda birileri gelir ve sizi anladığını, en az sizin kadar üzüldüğünü söyler, külliyen yalandır bu.     

💫Hiç kimse sizin acınıza sizin kadar üzülemez. 

Aynı şey mutluluk için de geçerlidir.  Mutlu olduğunuzda insanlar sizin için sevinir, tabi gerçekten iyiliğinizi istiyorlarsa. 

💫💫Mutluluğunuzun tadını sadece ve sadece  siz çıkarırsınız.



Mayıs 01, 2025

Film/ Camdan Kale


Henüz bitiremedim. Ama güzel sardı. Bitirince beğenirseniz ‘bak bugün güzel bir şey oldu.’ deyin. Beğenmezseniz de ‘naptın be Ferdağ bacım? günümü mahvettin ‘ sakıııın demeyin! ‘Kendim ettim kendim buldun🥰’ deyin. 
Öpüyorum hepinizi güzel dostlarım💕💕💕

Nisan 22, 2025

Radyo Tiyatrosu

70 lerin sonu 80lerin başı. İlkokuldayım. Mutfakta kocaman bir radyomuz var. Babam sağ. O da çok severdi. Heyecanla beklerdik ‘Radyo Tiyatrosu’nu. Sesler müzikler…Çocuk dünyamda sadece işiterek canlandırdığım kocaman bir  fotoğrafın içine girerdim. 

Şimdilerdeyse evde iş yaparken, yürüyüşteyken… dinliyorum. Babam yok artık. Kalbim sızlıyor. Ama yine de iyi hissettiriyor. Eski bir dostla sohbet eder gibi, babam yanındaymış gibi…



Nisan 17, 2025

Film / KARAVAN

 Havalar birdenbire ısındı dostlar. Havanın böyle güneşli ve sıcak olması da İnsanın moralini düzeltiyor. Ama yine de ben kış insanıyım. Yağmurlar yağsın, dışarıda  fırtınalar kopsun, hava buz gibi olsun isterim. Haaa bir de mutfaktan gelen fırından yeni çıkmış tarçınlı havuçlu kekin kokusu olsun isterim. Oh mis…☺️

Neyse uzatmayayım:) az önce bir film izlemeye başladım. YouTube de ve film kanallarında var. Adını yazmanız yeterli. Sizlerin de beğeneceğinizi düşünüyorum İyi seyirleeeer


Konusu; Hayatı 50 yıldan uzun süredir paylaşmış John ve Ella (Helen Mirren) çifti, 'The Leisure Seeker' adını verdikleri araçlarıyla birlikte birçok seyahate çıkmışlardır. Artık Alzheimer belirtileri göstermeye başlayan John ve sürekli ona destek olan Ella, son bir kez unutulmaz bir macera yaşamak için Boston'dan Key West'teki Ernest Hemingway Evi'ne, kimseye haber vermeden bir yolculuğa çıkmaya karar verirler.




Nisan 13, 2025

Kızıma mektup... İclal Aydın'dan

 

Sevgili kızım, güzel arkadaşım...

Sana yazmaya başladığım şu dakikalarda pek sevdiğim bir şarkıyı dinliyorum. Senin de çok sevdiğin Yaşar söylüyor;

"Bütün bu olanlardan,

Bütün bu yaşananlardan 

öğrendiğim bir şey varsa; sabır...

Sıkıldığın zamanlarda beni düşün dağılır" diyor...

Geçen sabah seni yatakta öperken "Canım sıkılınca seni düşünüyorum, dağılıyor" dediğimde gözlerini kocaman kocaman açıp önce teşekkür ettin sonra da "Dağılmak ne demek anne" diye sordun. Topuğunu ısırdım kahkaha atarken... Ve anlatmaya çalıştım sana "dağılmak" ne demek... Saçların dağılır, oyuncakların, odan dağılır, bulutlar dağılır... 

Ama aslında bir gün, çok yıllar sonra, belki de genç kızlığa adım atığın yıllarda okuyacağını düşünerek dağılmanın başka bir anlamından söz etmek istiyorum sana bugün...

Güzel kızım,

Umarım mutlu bir ömrün olur... Ama biliyorum ki o ömrün bir yerinde bir sebepten dolayı bir daha toplanamayacak kadar dağıldığını düşündüğün anlar olacak... 

Başarısızlıklar­ yapacak sana bunu en çok. Aşkta, sokakta, seçimlerinde, işinde yanıldığını fark ettiğinde başarısız hissedeceksin kendini.

Değersiz bulacaksın aynadaki suretini. Anlamını arayacaksın yaşadıklarının.­.. 

"Bir sebebi olmalı diyeceksin..." 

Hiçbir felaket tek başına gelmediği için, üst üste gelen darbeler dağıtacak seni... 

Her bir parçanın nerede olduğunu anlayamayacak kadar ağır da geçebilir mutsuzlukların.­ Ama sakın "bundan daha çok üzülmem" deme... Hayat o kadar çok deneyecek ki seni, her defasında nasıl olup da bunca şaşırabildiğine­ şaşıracaksın. 

Bugün sahip olduğum ne varsa ağır bedeller ödedim hepsi için. Buna o vahşi yaşam sevincim de dahil. Hâlâ o kadar sınanmakta ki bazen yorgun düşüp, sana bırakacak kadar mucize kalacak mı içimde diye düşünmekteyim. İşte öyle anlarda, yani "Eyvah dağılıyorum" dediğim anlarda seni düşünüyorum... 

Sen öyle bir topluyorsun ki beni, bütün sıkıntım dağılıyor... 

Yaşam gücü oluyorsun bana... 

Sen benim yaşıma geldiğinde "annemler gençken pek severmiş" diyeceğin bir film olacak, adı "Cesur Yürek" (Benim annem de Spartacus'ü severdi.) 

Senin için yaptığım arşivde umarım bulabilirsin...

O filmdeki kahramanın kıyasıya dövüştüğü savaşçının miğferini çıkardığı bir an vardır. Miğfer çıktığında kahramanın yüzündeki şaşkınlık ve hayal kırıklığı o sahneyi her düşündüğümde bir yumruk yapar kalbimi. Çünkü uğruna savaştığını sandığı kan kardeşidir onu öldürmek isteyen... 

İşte ihanet budur bebeğim..

Bu öyle bir dağıtır ki insanı bir daha asla tek parça olamayacağını düşünürsün...

Uğruna savaştıklarının­ aslında seni öldürmek isteyen olduğunu anladığında sakın sakın intikam almaya kalkma... Sen pis oyunlara girme... Pislenme...

Çekil oradan hemen; zor biliyorum ama kesip at kanayan yerini. Bir kere yüreğini kirletenden dost olmaz insana. 

Ve yaralı da olsa yerdeki, bir daha arkana bakma; hain ölürken de haindir! Ve o hain kendini adadığın halkının içinden de, yatağından da, yoldaşlarının arasından da çıkabilir, şaşırma! 

Bebeğim;

Biliyorum benden duymaya alışık olmadığın kadar karanlık bu mektubumdaki kelimelerim. Ama karanlığın içindeki ışıktı aradığımız, bu yüzden yürüdük hayatın üzerine...

Sana "Büyüyünce ne olmak istiyorsun?" diye sorduğumuzda hep "anne olmak" istediğini söylüyorsun. Ben de sana "anneliğin bir meslek olmadığını" söylüyorum. "Bir iş yaparsın ve istersen anne de olursun" diyorum ama sen sadece anne olmak isteğinde inat ediyorsun. Bu konudaki tatlı fikrinin olgunlaşması için büyümeni bekliyorum. 

Bu anneler gününde sen dörtbuçuk yaşındasın, bense otuzbeşbuçuk...­ 

Senin doğumuna dek ne kadar deli esiyorsa kafamdaki rüzgar sen doğduktan sonra da hız kesmedi hiç. Senin güçlü, ayaklarının üzerine basan, ne istediğini bilen, gururlu, anlamlı kavgaların ve annen kadar deli rüzgarların kadını olmanı dilerim. 

Hepsinden önemlisi; kutsal annelik oyununa gelmemeni isterim. 

Doğurduğun çocuk senin yaşam gücün ve zenginliğin olsun; kimliğinin sebebi, açamadığın kapıların anahtarı, arsızlıkların maskesi değil...

Velhasıl benim güzel meleğim,

"Bütün bu olanlardan

Bütün bu yaşananlardan

öğrendiğim bir şey varsa sabır

Sıkıldığın zamanlarda beni düşün dağılır." 

Seni seviyorum...

İclal AYDIN

(Foto: İclal Aydın & Kızı Lâl)

🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋🦋

💫sen de dinlemek istersen….ALIŞTIM