Nisan 02, 2022
HACİVAT KARAGÖZ ve GÖLGE OYUNU
Mart 31, 2022
Tuzlu Kahvenin Hikayesi
Kız isteme törenlerimizde; gelin adayının, damada pişirdiği kahveye tuz veya acı biber koyması hepimizin yüzünü gülümsetir. Sanırım damat bu kahveyi korkusuzca içerek geline onu ne kadar sevdiğini ve onun için tıpkı tuzlu kahve gibi her türlü zorluğa göğüs gereceğini kanıtlamış oluyor. Şahsen ben Ahmet Enişteye yapmamıştım. O zamanlarda da bu adet vardı. Arkadaşlarım koy demişlerdi ama ben 'yok yaaa ne gereği var 'demiştim. Neden dediysem acep:))) Yap adetini değil mi?🥰
Neyse şimdi biz eski zamanlarda bu geleneğin hikayesine gelelim.
🌺Gelin ve damat adayı ilk kez görücü usulü kız isteme töreninde bir araya gelir ve birbirlerini ilk kez bu şekilde görürlerdi. Eğer gelin ve ailesi, damat adayını beğenirlerse, gelin damat için şekerli hatta yanında tatlı da bulunan bir kahve hazırlardı. Bunun anlamı, hem gelinin hem de ailesinin damat adayını beğenmesiydi. Öte yandan, gelin, damat adayını beğenmediyse yada başka bir sevdiği varsa kahvesine şeker yerine tuz koyarak ona sessiz bir şekilde hislerini belli etmiş olurdu. Böylece, gelin ve damadın bir arada görüşüp konuşma fırsatının olmadığı bu dönemlerde, tuzlu kahve geleneği sayesinde adaylar birbirlerine sessizce önemli mesajlar gönderirlerdi.
Amaaaa; çok romantik başka bir öyküsü daha var tuzlu kahvenin.... BUYRUN OKUMAYA
“Sevgili Semahatçığım, sizinle tam 50 sene devam eden bu mesud izdivacımız, tuzlu kahve ile başladı. Aslında hayatımda o ana kadar hiç tuzlu kahve içmemiştim. Zaten İçilecek gibi de değildi. Siz 50 sene boyunca her gün bana, hoşuma gittiğini zannederek tuzlu kahve yaptınız. Bu kahvenin her yudumu zehir gibi acıydı. Fakat bu azabı size hiç hissettirmedim. Zira, karşımda mahcup bir hale düşmeniz, kalbinizin kırılması bana, tuzlu kahveden daha acı gelecekti. Bu yüzden size hiçbir şey hissettirmedim. Artık ahiret yolculuğu başlıyor. İnşallah dünya hayatındaki beraberliğimiz Cennet’te de devam eder. Çünkü, ‘Dünyada kimi seviyorsanız, ahirette de beraber olursunuz.’ sözü hadis-i şerifdir. Sizleri Allah'a emanet ediyorum.”
Bu güzel aşk hikayesinde, 50 yıllık eş haline dönüşmüş damat adayı hayatı boyunca tuzlu kahve içerek sevdiği kadına aşkını en güzel şekilde kanıtlamıştır.
Osman Fevzi Bey’in hikayesi her ne kadar masalsı da olsa, bütün damat adaylarının şekerli kahveler içmesi ve çiftlerin hayatlarının hep tatlı geçmesi dileğiyle…
Mart 30, 2022
Nilüfer’in ‘Caddelerde Rüzgar’ şarkısının asıl sahibiyle tanışalım mı?
Sanatçı hakkında daha fazla bilgi için; ➡️https://www.tesadernegi.org/loreena-mckennitt-kimdir-lost-souls-turnesi.html
Mart 29, 2022
BİR ÖMÜR HİKAYESİ
70 YIL BİR ANNEYİ BEKLEMEK
Mardin’in 14 km uzaklıktaki Bine-bil köyünde, Vedia ve tren istasyonunda hamallık yapan Hanna Süryani çiftinin 1928 doğumlu çocuğudur Circis Kaplan.
Annesi Circis’e “Bahe” lakabını takar. Mardinliler de Süryanice bülbül manasına gelen ve doğduğu köyün ismi olan “Binebil” lakabını eklerler. Böylece “Bahe Binebil” olarak bilinir.
Bahe’nin ailesinin durumu pek iyi değildir . Ailesi ve özellikle ablaları tarafından çok sevilir Bahe. Bir buçuk yaşındayken annesi onu bir kuyunun yanındaki yatağa yatırır. Uyurken yanına yanaşan horozun saldırısına uğrar. Çığlığına annesi yetişir. Yüzü gözü yara bere içinde kalır. Kalıcı izler bırakır bu olay. Dört yaşına kadar pek bir şey belli etmez ancak daha sonra zihinsel olarak da izler kaldığı ortaya çıkar. Çocuk gibi kalır, saf kalır. Konuşma ve anlama güçlüğü çeker yaşadıklarından dolayı.
Altı yaşında babasını kaybeder ve annesi çaresiz kalır. Anne Vedia, baba evine dönmek ister ama Bahe’'yi özürlü diye istemezler. Bahe’yi manastıra bırakır. Annesi son defa sarılır ve “Biz geleceğiz” der. Kapıya kadar tekrar eder: “Biz geleceğiz Bahe”. Kız kardeşi, “Hem çocuk, hem de saf biriydi ve annem onu manastıra bıraktı. Manastır onun hem annesi hem de babası oldu” diyor.
Manastırda çobanlık, bahçıvanlık gibi çeşitli işlerde çalışır. Manastırın kapısı her açıldığında koşar, bir ümitle ilk o açar. Uzun yıllar manastırda kalır.
Manastırdakiler de ona alışır. “Bahe amca bu manastırın bir taşı haline geldi. Allah etmesin Bahe amca ölürse manastırda bir taş eksilecek” diyecek kadar çok alışmışlardır.
Ama Bahe hep annesini bekler, annesinin öğrettiği Arapça’yı konuşur. Yaklaşık 70 yıl manastırda kalmasına rağmen Süryanice konuşamaz. Annesinin öğrettiği dili bilir ve annesinin yolunu gözler. Çocuk gibi kalır, hep annesinin geleceğine inanır.😔
Mardin Kırklar Kilisesi başpapazı Gabriel Akyüz, “Annesi 6 yaşında iken kendisini Delrulzafaran Manastırı’na bırakıp gitti. Bugün, yani 86 yaşına bastığı bugünlerde bile annesini bekliyordu.“
🌹Tam 70 yıl annesini bekler. Kalbi dayanamaz ve 2014 yılında Deyrulzafaran’da bir taş eksik kalır.
🌹🌹Ruhun şad mekanın cennet olsun güzel insan...