Üniversitedeyken bir hocam,
"Başarı sessizdir. Başarısızlık ise seslidir" demişti.
Ne kadar da güzel bir sözdür bu Yarabbim...
Neden mi?
Şimdi etrafınıza iyice bir bakının.
Sizi,
her şeyde günah keçisi yapanlar,
her fırsatta geçmişi önünüze önünüze getirenler,
anlatmaya çalışsan da anlamayanlar...
İnanın ki,
bunların hepsi BAŞARISIZ İNSANLAR
O yüzden sesleri bu kadar yüksek 🙄
Hele,
kendi hayat sınavının sorularını doğru cevaplamışsan,
üstelik sınavdan da yüksek not almışsan, yandı gülüm keten helva... Kendinize bir an önce, ses geçirmeyen yer bulun...😘
Ben mi?
Bu yaştan sonra yer filan bulamam kendime.
Resimde görüldüğü üzere,
bu işten para kazanmak niyetim. PARAYI PEŞİN ALIRIM ONA GÖRE😁
Siz de çok yakından tanıyorsunuz bu google ablalarını.
Nerden mi tanışıyorsunuz? 🙄
Durun bak, okuyunca hatırlayacaksınız.
Eskiden, mahallenin ayaklı gazetesi yahut apartmanın muhtarı denilen ablalar vardı.
Bu ablaların ortak özelliği;
apartmanda, sokaktaya damahallede tüm olanı biteni bilmeleri ve her konuda fikirlerinin olmasıydı. Sağ olsunlar, bunları da lüzumlu lüzumsuz her yerde paylaşırlar,
kimseciklere de söz hakkı vermezlerdi.
Sayıları azdı o yıllar.
Bir yada ikiyi geçmezdi mahalle başına.
Sevimli de olurlardı.
Ve cümlelerine " Duydun mu şekerim... , Benden duymuş olma..., Ama şöyle de bir durum var ablacım..."şeklinde başladıklarından her yerde tanırdınız onları.🥰
Son yıllarda bu ablalar evrim geçirdiler.
Ve sayıları akıl almayacak şekilde artti.
Ne artmak hem de...
Her saniye artmaya da devam ediyorlar.
İşte bu yeni nesil ablalara Google Ablalarıdiyorum ben 😉
Bu yeni nesil ablalarım,
sadece apartmanı, sokağı, mahalleyi değil anacım HER ŞEYİ biliyorlar.
Ev hanımlığından tutunda doktorun, öğretmenin, psikoloğun ....vb her meslek grubunun da uzmanlığına el attılar. 😩
💢💢💢 Google Ablalarının ortak özellikleri de şunlar;
1-Hepsinin akıllı telefona sahip olmaları,
2- Telefonlarıyla birlikte GOOGLE EMMİyle birlikte yaşamaları,
3- Şöyle cümlelerle konuşmaları,
"Ama sen öyle diyorsun da ben öyle okumadım.... Bak şurada dediğin gibi demiyor... Sen filancayı takip etsen böyle konuşmazsın?..vb""🤣
TANIDINIZ DİMİİİ bu ablaları?
Canım okuyucuma not:
Abla derken sadece biz bayanlara değil sözüm.
Çevremde ki Google abilerimin de farkındayım.
Çünkü , onların da EMMİsi aynı... GOOGLE EMMİ😘
(Son sözüm de şu olsun; Vay arkadaş ne emmiymiş... Herkesi oturduğu yerden PROFESÖR yaptı 🤦♀️ )
Deseler ki; 24 saatliğine sana kanat veriyoruz.
Hemen Como Gölü'ne
çırpmaya başlarım kanatlarımı.
Venedik'e giderken uğradığımız,
kıyısında dinlendiğimiz güzeller güzeli Como Gölü
İtalya'nın da 3.büyük gölü olan Como Gölü bir buzul gölüymüş.
Etrafında toplam 24 kasaba ve köy varmış.
Bizim vaktimiz yoktu.
Sadece gölün kenarında nefeslenip, dondurma yedik...
Doyulur mu bilmem buraya?🤷♂️ Ama, kanatlarım olduğunda ilk rotam sensin COMO GÖLÜ...🥰
Ünlü müzisyen Franz Liszt; ‘‘İki mutlu aşığın hikayesini anlatmak için, hikayeye Como gölünün yanındaki banktan başlamak gerekir’’ demiş. 💙❤💙
Özellikle otuzlu, kırklı yaşlarımdayken
bazen
bazı bayan arkadaşlarımla😏
sohbet etmekten keyif alamadığımı hissederdim.
Bu hissi o yaşlarımda anlamlandıramazdım.
Üzülürdüm.
Yalnız kalmaktan, dışlanmaktan korkardım.🙄
Onların arasına girmek, onlar gibi sohbetler etmek isterdim.
Ben de sanki
sohbetin (içinde) -miş,
sohbeti (anlıyor) -muş gibi yapardım.
Anlayacağınız sarımsak gibi davranırdım yahuu...🤦♀️
Peki ben sarımsak mıydım? HAYIRRR ben bir mandalinaydım. Oh be itiraf ettim! (Bu resim beni nasıl da bülbül gibi öttürdü..🥰 )
Şimdiyse aklımda şu soru
"Neden yaparmışım acaba ben bunu kendime"?
Cahilliğimden,
dünya'nın renginin bu mu olduğunu sanar mışım? 😂
Sizin de gördüğünüz üzere,
Ferhat GÖÇER mesajı verdi bana.
Gözlerimin içine bakarak dedi ki; "İki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze , bundandır böyle dibe vuruşumuz, BUNDANDIR BÖYLE DİBE VURUŞUMUZ..."
HAYAT,
bana da denk getirdi bu adamlardan.
Ama getirdiği gibi,
çarçabuk götürmesini de bildi...ŞÜKÜR🙏
Sanırım hayatımdan hemen gitmelerinin
en önemli nedeni
benim sadece serotinin değil iki satırlık adam avcısı da oluyor olmam.🤠 "Bunları da mı anlıyorsun Ferdağ?" diyeceksiniz .
Ne yapabilirim? Vallahi anlıyorum.
Çünkü bunların kendilerine has bir kokuları olur.😊
Öbür mahalleden de olsa
alır burnum bu kokuyu:))
Gurbette,
çalışma ortamlarımda
burnumu tuta tuta idare ettim
bu İKİ SATIRLIK ADAMLARı 😘
💢💢💢
Ben yine de, hayatıma giren tüm İKİ SATIRLIK ADAMLARa teşekkür ediyorum. Sağolun, varolun. İyi ki tanıdım sizleri. Siz olmasaydınız, İnanın kendimi bu kadar çok sevemezdim. Sizleri tanıdıkça, kendimin ve çevremdeki iyi insanların farkına vardım. Şükür bizi yaradana🙏 İyiki varız diyorum... Ya, bizler de sizin gibi olsaydık Ne olurdu bu dünyanın hali??? Düşünmek bile istemiyorum😎
Elalem denilen insan ırkını bilmeyen yok değil mi?
Gençliğimde
bunların sayısı mı fazlaydı?
ya da memleket güzel diye
en çok Gelibolu'da mı yaşıyorlardı?
bilemiyorum... 😎
Ama bildiğim bir şey vardı ki
ELALEM denildiğinde
çocuk aklıma,
Külkedisinin üvey annesinin ve kız kardeşlerinin geliyor olmasıydı.
Dedikoducu, kötü niyetli
fesat, tuzak kuran....😰
Ben şahsen tanıştırılmadım ELALEMLE
Görsem şu elalemdir diyemem.
Ama
anneciğime göre tanıştırılmanıza gerek yoktu zaten.
Çünkü ONLAR her yerdeydiler 😵
Bundan dolayı hep hazırlıklı olunmalıydı...
Evinizi, kılığınızı, kıyafetinizi
hep düzgün tutmalıydınız ki ELALEMLE iyi geçinebilesiniz.🙄
Ayrıca her Türk Genci'nin
aklından çıkartmaması gereken iki önemli nokta vardı ki
gerekirse canını verecek
ama
kendisini bu durumlara asla düşürmeyecekti. Neydi bunlar?
Her Türk Genci; 1- Elalemin ağzına sakız olmayacak, 2- Elalemi kendisine güldürmeyecekti...😂
💢💢💢
Ben en çokta elalemin kızçelerine gıcıktım.
Çünkü bunlar bana
Sinderalla'nın kardeşlerinden
farklı anlatılıyorlardı.
Bu kızlar çok başarılı oluyorlardı.
Beyaz atlı prensleriyle evleniyorlar,
hem kariyer hem çocuk yapıyorlardı.
Hele hamaratlıklarını bilmeyen yoktu.
Evlerinin bütün işini bir çırpıda bitiriyorlar asla yorulmuyorlardı.
Özellikle de annelerine"Hayır" demedikleri gibi
hepsi de bir tatlı dilli ve güler yüzlü oluyorlardı ki sormayın gitsin...🤯
💢💢💢
Uzun lafın kısası
Tüm Türkiye olarak
çok çektik biz bu ELALEMDEN
Şimdi de,
belki her yerdeler ama
ben artık
eski ben değilim...
Aldım elime fırıncı küreğini 😂
Ankara'ya sokmuyorum bunları.
Özellikle O KIZLARINI sakın getirmesinler semtime.
Allah'ıma, kitabıma demem
Yılların verdiği ELALEM öfkesiyle
ağız burun girerim.
Bu hayatta en çok ne yaptın diye sorsalar?
İNSAN TANIDIM, derim.
Beni alın koyun tanımak istediğiniz birinin yanına size 3. dakikada geri bildirim vereyim .
O kadar iddialıyım yani..
Nasıl mı?
Çünkü ...Ben SEROTONİN avcısıyım. 😊
Adamın gözünden anlıyorum,
SEROTİNLİ Mİ? SEROTİNSİZ Mİ?diye
Bunu anlamak için de yıllarımı verdim ben
Hiçte kolay yetişmedim anlayacağınız...😘
Hocam nedir bu serotonin diyorsunuz?
Serotonin, insanda mutluluk, neşe,canlılık hissi veren mutluluk hormonunun diğer adı.
Allah'ım bazılarımızın genetiğine bundan bol bol koyarken,
bazılarımıza da esirgemiş...
İşte esirgediği kulları sürekli mız mız da mız mız olan kulları...
Her şeyden şikayetci, hep eleştiren, hep mutsuz karakterler var ya çevrenizde işte onlar esirgediği kulları...
Hani evlat olsa, sevilmeyecek olanlardan😎
Bu kullar hep bizi mi buluyorlar? Buluyorlar yaaa
"Yaradılanı severim, yaratandan ötürü" filan diye diye geçirdim yıllarımı ama bundan sonra hayatıma hep serotonisi yüksek insanları alıyorum,alacağım da...
Kararım kesindir. Size de tavsiyemdir.
Şimdi soracaksınız bana "Sen de serotonin ne durumda?"
Ben şurubunu kullanıyorum dermişimmm.
Tabiki şaka😁
Bunun şurubu da, hapı da kafanızın ve yüreğiniziniçinde 🎈🎈
Öfkelenildiğinde sakinleşmek için bir yer hayal et denilir ya ... İşte o yer Brezilya. 2015 yılında T.H.Y 'nın sevgililer günü dolayısıyla İstanbul'dan Sao Paulo'ya bir alana bir bedava bilet fırsatını değerlendirdik.
Aslında böyle şeyler sizi bilmem ama bize pek yaramaz.
Ucuz diye aldığımız şey genelde elimizde patlar.😏
Ama bu düşüncemi değiştiren ülke oldu: CENNET BREZİLYA
Brezilya için oraya gidince şöyle gezin bunları yiyin filan demeyeceğim.Diyebileceğim tek şey hayat sizi bu cennete bir şekilde götürüyorsa, sadece ama sadece keyfini çıkartın...
Burada ingilizce bilmeniz de işe yaramıyor. Çünkü Brezilyalılar ingilizce öğrenmeye bile ihtiyaç duymamışlar. Bu kadar rahatlar.
Peki biz nasıl anlaştık ?
Kim anlaştığımızı söylüyor ki...:))Bundan ötürü siz de koyverin gitsin.
💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢💢
Cep telefonlarının kameraları çok iyi değilmiş o yıllar. Bi kaç tane ekliyorum😊
Brezilya da Rio Karnavalında bu abla ve enişteyle tanışmıştık.
Tam arkalarında oturduk.
O kadar doğaldılar ki. Tüm karnaval boyunca nasıl samimi, nasıl içten eğlendiler anlatamam.Biz karı-koca onları seyrederken karnavalı seyredemedik o kadar yani...
Bu kadar güzel, doğal eğlenen insanları izlemek benim için ayrı bir tecrübe oldu. Karnaval boyunca tüm samimiyetimle onları alkışladım. Bilemediğim Portekizcemle sadece kaşımla, gözümle sevgimi gösterdim. İzin alıp videolarını çektim. Onlarda sağolsunlar benimle iletişim kurmaya çalıştılar. Ayrılırken neredeyse ağlamaklıydık. 😍
Benim doğduğum topraklar da;
Gelibolu'da
yüzyıllarca Türk, Rum,Yahudi, Ermeni halkları hep birlikte yaşamışlardır.
Birbirleriyle didişmeden, koyun koyuna...
Örneğin; babamın hem asker hem de esnaf arkadaşı Yasef Amca 1960'lı yılların başında İsrail'e göç etmişler. Rahmetli babacığım arkadaşını özlemle anlatırdı.
Çocukken beraber çitlembik ağacına nasıl tırmandıklarını,
ceplerine çitlembikleri nasıl doldurduklarını sonrasında da beraberce nasıl yediklerini...
Babamı dinlerken kocaman bir fotoğrafın içersine girerdim.
Bu fotoğrafta babamın ben de arkadaşı olurdum. 🎈🎈
Necati ve Yasef ile ağaca tırmanıp, onlarla çitlembik toplardım...
Sonrasında iskelede oturup ayaklarımı da denize sokar, çitlembikleri onlarla bir güzel yerdim😊
💢💢💢
İnternetin hızlandığı ve mailleşmenin yaygınlaştığı 2000'li yılların başında Ahmet bir mail aldı.
O yıllarda Ahmet'te, www.gelibolu.net sayfasıyla uğraşıyordu.
Bu mail de bu sayfa aracılığıyla gelmişti.
Aslında buna sadece mail demek eksik olur.
Yaşanılan şey bir mucizeydi ...
İki temiz yüreğin, ne olursa olsun asla birbirlerini unutmadıklarının kanıtıydı.❤
Çünkü bu mail;
İsrail'den Yasef Amca'nın oğlundan geliyordu.🙏
Yine bu mail de;
Babasının çok hasta olduğunu ve bu hasta babasının
çocukluğunun, gençliğinin geçtiği Gelibolu'yu çok özlediğini yazıyordu.
Bir de asker arkadaşı Necati Usta'yı (babamı) tanıyıp tanımadığımızı soruyordu.😔
Anneme söyledim hemen.
Çoook sevindik...karmakarışık duygularla cevapladık maili.
Telefon numaralarını istedik, verdiler.
Hemen aradık.
Yasef Amcam çok hasta olduğundan konuşamıyordu.
Biz de evlatlarıyla konuştuk.
Kaşıyla ,gözüyle hasta yatağından babamı sorduğunu söylediler.
Telefonda, evlatlarına babamı kaybedeli 10 yıl olduğunu usulcacık söyledim. Ve ekledim; "Yasef Amcam üzülmesin, ona söylemeyin babamın öldüğünü. Ona deyin ki; Necati çitlembikleri toplamış seni bekliyormuş, çabuk gelecekmişsin yoksa hepsini o yiyecekmiş."..😢
💢💢💢
Ben bunu neden paylaştım?
Bu gün "Mübadelenin İki Köyü" belgeselinin 2. bölümünü seyrederken orada
Fehmi Amca'yı tanıdım.
Fehmi YILMAZ, Yunanistan'ın Krifçe köyünde doğar.
Çocukken Krifçe'de kuyuya düşer. Sonra ne mi olur?
Fehmi Amca 80 yıl bile geçmiş olsa o kuyunun peşine düşer...
"İnsanın anayurdu çocukluğudur" sözünü de yine benim aklıma getirir.
Tarihe, geçmişe meraklıysanız,
bir de sımsıcacık insan ilişkilerini de özlediyseniz diye buraya bırakıyorum...