Mart 31, 2022

Tuzlu Kahvenin Hikayesi

 

Kız isteme törenlerimizde; gelin adayının, damada  pişirdiği kahveye tuz veya acı biber koyması hepimizin yüzünü gülümsetir. Sanırım damat  bu kahveyi korkusuzca içerek geline onu ne kadar sevdiğini ve onun için tıpkı tuzlu kahve gibi her türlü zorluğa göğüs gereceğini kanıtlamış oluyor. Şahsen ben Ahmet Enişteye yapmamıştım. O zamanlarda da bu adet vardı. Arkadaşlarım koy demişlerdi ama ben 'yok yaaa ne gereği var 'demiştim. Neden dediysem acep:))) Yap adetini değil mi?🥰

Neyse şimdi biz eski zamanlarda bu geleneğin  hikayesine gelelim.

🌺Gelin ve damat adayı ilk kez görücü usulü kız isteme töreninde bir araya gelir ve birbirlerini ilk kez bu şekilde görürlerdi. Eğer gelin ve ailesi, damat adayını beğenirlerse, gelin damat için şekerli hatta yanında tatlı da bulunan bir kahve hazırlardı. Bunun anlamı, hem gelinin hem de ailesinin damat adayını beğenmesiydi. Öte yandan, gelin, damat adayını beğenmediyse yada başka bir sevdiği varsa kahvesine şeker yerine tuz koyarak ona sessiz bir şekilde hislerini belli etmiş olurdu. Böylece, gelin ve damadın bir arada görüşüp konuşma fırsatının olmadığı bu dönemlerde, tuzlu kahve geleneği sayesinde adaylar birbirlerine sessizce önemli mesajlar gönderirlerdi. 

Amaaaa; çok romantik başka bir öyküsü daha var tuzlu kahvenin.... BUYRUN OKUMAYA

🌺Sultan II. Abdülhamid'in son senelerinde vefat eden emekli miralay Osman Fevzi Bey, çok sevdiği Refika Hanım’ı annesiyle istemeye gittiğinde, Refika Hanım hissettiği heyecandan dolayı pişirdiği kahveye şeker koymak isterken yanlışlıkla tuz koyar. Osman Fevzi Bey, yapılan yanlışı anlayıp Refika Hanım’ı mahçup etmemek için, bunun ne kadar da hoş bir tesadüf olduğunu çünkü asker kökenli biri olarak kahveyi tuzlu içmeye alışık olduğunu söyler. Tabii ki bu sadece sevdiği kadını utandırmamak için söylediği pembe bir yalandan ibarettir. Osman Fevzi Bey’in sözlerine inanan Refika Hanım ise tam 50 yıl boyunca eşine tuzlu kahve hazırlar ve Osman Fevzi Bey’de hiç sevmese de tuzlu kahveyi içerek yalanı devam ettirir. 
Öte yandan, ölmeden önce vasiyetnamesinde eşine yazdığı mektubunda şunları söyler:

“Sevgili Semahatçığım, sizinle tam 50 sene devam eden bu mesud izdivacımız, tuzlu kahve ile başladı. Aslında hayatımda o ana kadar hiç tuzlu kahve içmemiştim. Zaten İçilecek gibi de değildi. Siz 50 sene boyunca her gün bana, hoşuma gittiğini zannederek tuzlu kahve yaptınız. Bu kahvenin her yudumu zehir gibi acıydı. Fakat bu azabı size hiç hissettirmedim. Zira, karşımda mahcup bir hale düşmeniz, kalbinizin kırılması bana, tuzlu kahveden daha acı gelecekti. Bu yüzden size hiçbir şey hissettirmedim. Artık ahiret yolculuğu başlıyor. İnşallah dünya hayatındaki beraberliğimiz Cennet’te de devam eder. Çünkü, ‘Dünyada kimi seviyorsanız, ahirette de beraber olursunuz.’ sözü hadis-i şerifdir. Sizleri Allah'a  emanet ediyorum.”

Bu güzel aşk hikayesinde, 50 yıllık eş haline dönüşmüş damat adayı hayatı boyunca tuzlu kahve içerek sevdiği kadına aşkını en güzel şekilde kanıtlamıştır.

Osman Fevzi Bey’in hikayesi her ne kadar masalsı da olsa, bütün damat adaylarının şekerli kahveler içmesi ve çiftlerin hayatlarının hep tatlı geçmesi dileğiyle…

Mart 30, 2022

Nilüfer’in ‘Caddelerde Rüzgar’ şarkısının asıl sahibiyle tanışalım mı?

Selam dostlar; 
Bu güzel sesin sahibi Loreena Isabel Irene McKennitt 
          1957 doğumlu sanatçı İrlanda asıllı bir Kanadalıymış. 
Kanada’da Manitoba adlı bir taşra kentinde büyümüş. Annesi hemşire, babası ise canlı hayvan taciriymiş. Kendi dediğine göre özgür ve basit bir taşra çocukluğu geçirmiş. Çocuklen veteriner olmak isteyen  Loreena McKennitt’i dinlemek terapi gibi bir şey….

Sanatçı hakkında daha fazla bilgi için; ➡️https://www.tesadernegi.org/loreena-mckennitt-kimdir-lost-souls-turnesi.html 

Mart 29, 2022

BİR ÖMÜR HİKAYESİ

70 YIL BİR ANNEYİ BEKLEMEK

Mardin’in 14 km uzaklıktaki Bine-bil köyünde, Vedia ve tren istasyonunda hamallık yapan Hanna Süryani çiftinin 1928 doğumlu çocuğudur Circis Kaplan.

Annesi Circis’e “Bahe” lakabını takar. Mardinliler de Süryanice bülbül manasına gelen ve doğduğu köyün ismi olan “Binebil” lakabını eklerler. Böylece “Bahe Binebil” olarak bilinir.

Bahe’nin ailesinin durumu pek iyi değildir .  Ailesi ve  özellikle ablaları tarafından çok sevilir Bahe. Bir buçuk yaşındayken annesi onu bir kuyunun yanındaki yatağa yatırır. Uyurken yanına yanaşan horozun saldırısına uğrar. Çığlığına annesi yetişir. Yüzü gözü yara bere içinde kalır. Kalıcı izler bırakır bu olay. Dört yaşına kadar pek bir şey belli etmez ancak daha sonra zihinsel olarak da izler kaldığı ortaya çıkar. Çocuk gibi kalır, saf kalır. Konuşma ve anlama güçlüğü çeker yaşadıklarından dolayı.

Altı yaşında babasını kaybeder ve annesi çaresiz kalır. Anne Vedia, baba evine dönmek ister ama Bahe’'yi özürlü diye  istemezler. Bahe’yi manastıra bırakır. Annesi son defa sarılır ve “Biz geleceğiz” der. Kapıya kadar tekrar eder: “Biz geleceğiz Bahe”. Kız kardeşi, “Hem çocuk, hem de saf biriydi ve  annem onu manastıra bıraktı. Manastır onun hem annesi hem de babası oldu” diyor.

Manastırda çobanlık, bahçıvanlık gibi çeşitli işlerde çalışır. Manastırın kapısı her açıldığında koşar, bir ümitle ilk o açar. Uzun yıllar manastırda kalır.

Manastırdakiler de ona alışır. “Bahe amca bu manastırın bir taşı haline geldi. Allah etmesin Bahe amca ölürse manastırda bir taş eksilecek” diyecek kadar çok alışmışlardır.

Ama Bahe hep annesini bekler, annesinin öğrettiği Arapça’yı konuşur. Yaklaşık 70 yıl manastırda kalmasına rağmen Süryanice konuşamaz. Annesinin öğrettiği dili bilir ve annesinin yolunu gözler. Çocuk gibi kalır, hep annesinin geleceğine inanır.😔

Mardin Kırklar Kilisesi başpapazı Gabriel Akyüz, “Annesi 6 yaşında iken kendisini Delrulzafaran Manastırı’na bırakıp gitti. Bugün, yani 86 yaşına bastığı bugünlerde bile annesini bekliyordu.“ 

🌹Tam 70 yıl annesini bekler. Kalbi dayanamaz ve 2014 yılında Deyrulzafaran’da bir taş eksik kalır.

🌹🌹Ruhun şad mekanın cennet olsun güzel insan...

Mart 26, 2022

KÖY YORGANIN MUCİZESİ




Ah! bizim parlak, renkli, işlemeli anne yorganlarımız. 
Bir zamanların çeyizlerin baş kahramanları.🥰 
Belki hızla değişen hayatımızda eskisi gibi yoklar ama nasıl da faydalıymış bu kahramanlar. 
Hatırlayalım mı?

💫Bu yorganlar uyurken bizi sarmalar. Ağırdırlar. Dolayısıyla üzerimizden düşmeleri de kolay değildir. 


💫Son yıllarda yapılan araştırmalarda, bu ağır yorganların altında yatmanın stres bozuklukları, anksiyete, uykusuzluk sorunları ve daha birçok psikolojik hastalığa gerçekten de yarar sağladığını bilimsel olarak kanıtlanmıştır.


💫Bilim insanlarına göre, özellikle uyku öncesi vücut üzerinde hissedilen bu kuvvet, insanı oldukça hızlı bir şekilde sakinleştiriyor. Bunun da sebebi bebekken anne kucağındaki güveni hatırlatması olarak açıklanıyor.


Koyun yünü sinyal ve radyasyon emicidir.Kullandığımız ; cep telefonu, modem, kumanda gibi elektronik cihazların yaydığı radyasyonu emerek vücudumuza zarar vermesine mani olmaktaymış.


Ayrıca koyun yünü;

✅vücutta biriken negatif enerjiyi alırmış,

✅ısıyı da dengeliyormuş (yazın serin, kışın sıcak tutmakta) 

✅alerjik ortamların oluşmasına da fırsat vermiyormuş,

✅bir çok romatizma ağrılarına iyi gelmekteymiş


Var mı sizler de bu yorganlardan, yataklardan???

Yün yatakta yatamıyor, yün yorganla örtünemiyorsanız en azından; yün çorap, fanila, gömlek giymeli, yün eldiven takmalı. Yün kuşak muhakkak kullanılmalı.               


                           

Alıntı


Mart 25, 2022

Ya adam gibi, gönlünce , keyifle yaşarsın.

 



💫40 , 50, 60, yaş var ya bu yaşlar… bu yaşlarda;

Bir çok şey için erken
Hata yapamayacağın kadar geç,
Dünyayı baştan yaratacak kadar güçlü,
Boyun eğmeyecek kadar sağlam,
Ama bir kez daha kırılmayacak kadar yorgun olursun.

Atacağın her adımı, 
doğru atmak için uğraşırsın.
Aklını dinlemeyi öğrenirsin.


Yıllardır en yakın  bildiklerinin,
ufacık bir şeyde senden vazgeçtiklerine şaşıp kalırsın.
Yalnızlaşırsın.
Ama yalnızlaşmanın da 
nasıl güzel bir şey olduğunu öğrenirsin.

Birileri sizi;
çok genç görse de,
fiziksel olarak iyi görünseniz de,
tüm gerçeğinizi” 
yalnızca sizin bildiğiniz dönemdir.

Kendinizi gencim diye kandırmadığınız,
‘Olgunlaşmaktan’ haz aldığınız dönemdir.

Ağır bir dönemdir…hem de çok...

Başkalarını merkeze koymaktan kurtulup, 
kendine kıymet verilen dönem...
Onun için ne yapabilirim yerine, 
ne istiyorum denilen dönem..
Hayatındaki herkese, 
‘HEY ben de varım!" dediğin bir dönem...
Kırmak istemediğinden çok, 
kırılmak istemediğin bir dönem...

Çağlayan'ın tam tepesi.

Sonbahar gelmeden, şortunla bahçede oturabileceğin son dönem...

Özetle güzel dostum bu yaşlar; Ya adam gibi, gönlünce , keyifle yaşarsın. Ya, kış gelir, o baharı yana, yana ararsın...

Mart 23, 2022

Güzeller Güzeli Bergen’in Hayat hikayesi...



Filmini seyretmedim henüz. Yeşim Demir tarafınca yazılan kitabını dinliyorum. Sanırım en hızlı dinlediğim kitaplar arasına girecek. 

Aşağıdaki satırlar Gazeteci  Mehmet Çoşkun tarafından kaleme alınmış dostlar…İyi okumalar

🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸

…..Bu hikayeyi yüreğiniz nasıl kaldıracak bilmiyorum çünkü ben araştırma yaparken bile kalbim sıkıştı, sonuna doğru ise sinirden yumruklarımı sıktım. Dünyalar güzeli Belgin Sarılmışer'in acı ve şiddet dolu hayatına buyurun birlikte isyan edelim.Sarılmışer Ailesi'nin kızları Belgin, Mersin'de doğduğunda takvimler 15 Temmuz 1959'u gösteriyordu. Mutlu aile hayatı, geçim derdinin üstüne anne ve babanın şiddetli geçimsizliği eklenince yerini mutsuzluğa bırakmıştı. Sabahat Hanım kocasından ayrılıp 6 yaşındaki kızı Belgin'i de yanına alarak Ankara'ya gitti.Sabahat Hanım bu fikri zor da olsa kabul etti, Belgin ise havalara uçuyordu.

Nitekim Ankara Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü'nü birincilikle kazanan Belgin, ilk iki yıl piyano ve viyolonsel eğitimi aldı.Ancak maddi imkansızlıklar annesiyle kurduğu yeni hayatında da peşini bırakmıyordu. Bu yüzden çok sevdiği konservatuvarı bırakıp çalışması gerektiğine karar verdi. Önce memuriyete yaşı tutmadığı için yaşını büyüttü, sonra da PTT'de çalışmaya başladı.Bir gün arkadaşlarıyla gittiği bir mekanda etrafındakilerin "hadi bir şarkı söyle" ısrarı öyle yoğun oldu ki, mekanın sahibi İlhan Feyman bile devreye girdi onu ikna etmek için. Belgin'in "Batsın bu dünya" diye şarkıya girmesiyle herkes yerle yeksan oldu.

Gazino sahibi İlhan Feyman hem bu yeni yeteneği kaçırmak istemiyor hem de Belgin'in dükkanına kazandıracağı parayı düşünüyordu. Derhal yeni yıldızına "Artık bu sahne senindir" teklifinde bulundu.Annesi Sabahat Hanım bu sahne işinden pek hoşlanmadı. Bu yüzden Belgin'i dayısının oğlu Göksel ile alelacele evlendirdi. Bu "Ben artık seni istemiyorum, başkasıyla evleneceğim" diyen Yalçın'dan sonra Belgin'in ikinci ilişkisi olacaktı. Fakat bu sefer arada ne aşk vardı ne bi şey...Bu zoraki evliliğe ancak 4 yıl dayanabildi Belgin. 20 yaşındayken Göksel Çakır'dan ayrıldıktan sonra Adana'da sahneye çıkmaya başladı. Çok kısa süre sonra Adana gazinolarının en çok dinlenen ünlü ismi olmayı başarmıştı.

Adana'da sahneye çıktığı mekanın en ön masasına her gün aynı adam gelmeye başlamıştı. Kendisi gelemese mutlaka çiçekleri geliyordu. Bergen çiçekleri gönderen adamın kafasına atmaktan hiç çekinmedi. Fakat Halis isimli adam yılmadı, "beni tanisan çok seversin" yazılı çiçeklerini göndermeye devam etti.Bir süre sonra çiçeklerin sahibine kayıtsız kalmak istemedi, bir şans verdi ve görüşmeye başladılar. Bir gün Belgin'in sahneden kazandığı parayla taksitle aldığı arabası yandı. Halis "üzülme, ben sana yenisini alırım" dedi. Belgin bu şefkatli yaklaşıma daha da teslim oldu. Çok sonradan öğrenecekti taksitle aldığı arabasını yakan adamın bizzat Halis olduğunu.Hayranlıktan doğan bir aşk başlamış gibi görünüyordu, bir sorun yoktu.

Halis Belgin'i evlenmeye ikna etti, nikah masasına oturdular. Belgin ilk defa aşk evliliği yaptığını düşünse de Halis halihazırda zaten evli ve çocuklu bir adamdı, zaten nikah da memur da sahteydi.Halis'in eşinden boşanmasından sonra yeniden birlikte olmaya karar verdiler. Bu kez gerçek bir nikah kıyıldı ama tek şart Belgin'in artık sahneye çıkmamasıydı. Belgin zaten dünden razıydı evinin kadını olmaya ama düşündüğü gibi huzurlu bir yuvası olmayacaktı. Birbiri ardına gelen şiddet olayları başlamıştı ve sonu gelmiyordu. Belgin karar verdi, bu evi artik terk etmesi gerekiyordu.Norveç'in Bergen şehrinin kulağa hoş geldiğini düşünen Belgin adını değiştirerek yeniden sahnelerde aldı soluğu.

Bergen'in İzmir'de sahneye çıktığını duyan Halis "benimle evliyken sarhoş doyuramaz" diyerek korkunç bir plan yaptı. İzmir'deki adamına gazinoya giderek Bergen'in üstüne kezzap dökmesini söyledi.Azmettirici Halis Serbes'in kezzap attırmasından sonra Bergen'in iki gözü de hasar gördü, vücudunun büyük bir bölümü yandı. Bir gözü daha sonra görme yetisini yeniden kazansa da diğer gözü tamamen gitti. O anla ilgili Bergen'in yaptığı açıklama gazetelerde şu şekilde yer aldı:'O anda iki gözüm gitti. Sadece çığlıklar duyuyorum. Bir ara 'suya götürün' diyorlar. Kadere bak ki sular kesik. Su ip gibi akıyor. Üzerimdeki giysileri yırtıp her tarafımı sardılar. O an her yer çok karanlık, bir şey göremiyor, gözlerimi açamıyorum.

Kısa bir süre sonra ekip arabası geldi. Ege Üniversitesi Hastanesi'ne götürdüler. Hastanede 45 gün kaldım, yara tedavisi gördüm.

Taburcu olduktan sonra İzmir'den Ankara'ya dönerek 3 kez ameliyat olan Bergen'in çıkan sağ gözüne protez çukur yapıldı. Yok olan burun kanatları kıkırdaklarla yeniden oluşturuldu. Yüzüne kalçasından deri eklendi. Tedavisi tamamlandıktan bir süre sonra gazinocuların ikna etmesiyle yeniden sahnelere çıkmaya başladı Bergen. Bu sefer "Acıların Kadını" albümüyle daha da ünlenmiş, Altın Plak ve Altın Kaset ödüllerini arka arkaya almıştı.Bu arada bir de sahnede bıçaklanma olayı var Bergen'in. Konser için Adana'dayken gazinonun fotoğrafçısı tarafından bıçaklandı.

Herkes bu olayın Halis tarafından yapıldığından emin olsa da Bergen inkar etti. "Hayır bu gazinocular arasındaki bir olay, onunla ilgisi yok. Benim şanssızlığım o an sahnede olmaktı" dedi.O artık bir fenomendi. İnsanlar onu dinlerken adeta onun yaşadıklarını kendi iliklerinde hissediyor, gücüne ve dirayetine ayrıca hayran oluyorlardı.Halis cezaevindeyken resmi olarak boşandılar ancak hapisten çıktıktan sonra yeniden birlikte olmaya başladılar. Bergen'in yaptığı en büyük hatalardan biri yüzüne kezzap attıran adama yeni bir şans vermesi oldu belki de. Halis Serbes'in iddiasına göre kendisi hapiste yatarken Bergen onu ziyarete bile gelmişti. Gerçek böyle olsa bile bu Halis'in ne kadar korkunç bir adam olduğunu değiştirmiyor.

"Yıllar Affetmez" şarkısıyla yeniden ortalığın tozunu attırıyordu Bergen. Yükselişi artık engellenemiyordu. İsmi Bülent Ersoy'dan, İbrahim Tatlıses'ten sonra gelen ilk isim olmuştu artık.Halis'le artık ipler tamamen kopmuştu. Gördüğü şiddetin sonunun gelmeyeceğini ve bu yolun sonunda en ufak bir mutluluk olmayacağını fark etmişti Bergen. Sahneler artık onun tek mutluluk kaynağıydı.Zaten gittiği her yere de annesiyle gidiyordu. Tıpkı yine bir gün Mersin'e konsere gideceği gibi... Yoldayken araçlarının Halis tarafından takip edildiğini anlayınca hemen polisi aradı.Polis gerekli tedbirlerin alındığını söyleyince Bergen ve annesi rahat bir şekilde yola devam ettiler. Sabah 04:00 sularında karınlarını doyurmak için yol üstünde bulunan bir restoranda durdular. Halis ilk önce Sabahat Hanım'a "sana ölümü tattırayım mı?" dedikten sonra üç el ateş etti. Sabahat Hanım yaralandı ama birazdan kızının altı el kurşunla öldürüleceğini görmek o yaralar kadar acıtmadı vücudunu.Bergen hasta ve cani bir adam tarafından işte bu şekilde katledildi. İnsanlar korkudan cenazesine bile katılamadılar."Mezarda bile seni rahat bırakmayacağım" diyen Halis Serbes yüzünden Sabahat Hanım kızının mezarına demir kafes yaptırdı. Peki Halis Serbes'e ne mi oldu? Suriye üzerinden Beyrut'a, oradan da bir şekilde Almanya'ya kaçtı. 6 ay Almanya'da kaldıktan sonra ihbar sonucu yakalanıp 11 ay hapis yattı. Ardından Türkiye'ye iade edildi. Türkiye'de de 7 ay hapis yattıktan sonra serbest bırakıldı. Evet doğru okudunuz, yanlış bir bilgi yok: 7 ay! Halis Serbes'le ilgili 2018 yılında bambaşka bir gazete haberi vardı: 4 erkek çocuğa cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklanmıştı.Bugün ise niyeyse artık "Neler Oluyor Hayatta" programında kendisine mikrofon uzatıldı. Halis Serbes'in söyledikleri yine herkesin kanını dondurdu:Serbes, "Bunu kendisine söyledim. 'Sen hak ettin, seni öldüreceğim' dedim" diyerek, ünlü şarkıcıyı neden öldürdüğüne dair ayrıntıları da paylaştı. Serbes ayrıca 'Her dediği oluyordu, daha ne istersin?' diye de konuştu.

'Pişman mısınız?' sorusuna ise çok emin bir şekilde 'Yok değilim' diyen Serbes 'Annesi 'ölümden korkmuyorum' diyordu. İlk ona sıktım. Öldü sandım.

Ölmese ben onu sağ bırakır mıydım?. Annesinin ölmeyişine çok üzüldüm." diye de ekledi.İnsanın içinden o kadar çok şey söylemek geliyor ki maalesef her duygunun bir ifade karşılığı yok, sözcükler çok yetersiz. Kadın cinayetlerine dur demeyen de en az bu cinayeti işleyenler kadar suçludur. Ve Bergen, sen hâlâ bizim gönlümüzün bir tanecik güzeli ve en yanık sesisin. Ne seni unuturuz ne de katledilen diğer kadınları!

Kaynak: Mehmet Çalışkan 

Habertürk



#kadın #bergen #kadınolmak

Mart 21, 2022

KAYIP ŞEYLER DÜKKANI

Canım Dostlar;
umarım sizler de bu güzel radyo tiyatrosunu seversiniz….
Aşağıya yorum yazarsanız, ben de merakta kalmam☺️
İyi dinlemeler…🌸

 

Mart 19, 2022

YAŞ ALMAK ÜZERİNE….



 

Merhaba dostlar; yaş almak ile ilgili aşağıdaki satırları sizlerle de paylaşmak istedim. Hani deriz ya; ‘beni anlatıyo, bizi anlatıyo diye…

🌺🌸🌺🌸🌺🌸🌺🌸

Yaşımı gizlemeye hiç çalışmadım ,

Ya da genç görünmek için çabalamadım ...

Soran olduğunda da yaşımı ufaltmadım

Ben biliyorum gerçeği başkalarının bilmesi değiştirmez ki gerçeğimi ...


Her yaşın ayrı bir güzelliği var ,

Lafıylada kendimi kandırmadım ...

Nereden bakıldığına bağlı aslında her şey ,

Gençlik bir yoldu yürüdüm bitti ...!

Şimdi yol devam ediyor yürüdükçe yoruyor

Yordukça insanın eline yüzüne yansıyor

Yaşanmışlıklar...

Ruhumda olduğu kadar tenimde de izler bırakıyor ...

Minik çizgiler zamanla iyice belirgingelişiyor ..

Saçlar ağarıyor...

Saçma sapan uçuk kaçık kıyafetler yerini daha ağır sade göz yormayan türden kıyafetlere bırakıyor. ..

Yoksa genç görüneceğim derken

Komik bir görüntü ortaya çıkıyor...

Hoş kimse ortaya çıkıp kral çıplak da demiyor kimseye

Her söylenene inanmayacaksın bu hayatta...

Çok güzel olmuş diyor sorulunca ...

O yüzden her şeyin bir yakışırı var

Yaşanmışlıklara yakışır giyinmek ve hal tavır içinde olmak da bir meziyet ...

Çok konuşmak yerini daha bir sessizliğe bırakıyor ,

Ve daha birçok şey yaşla yaşanılanlarla beraberinde getiriyor....

Ve ben yaşlanmak istiyorum ,

Çocukken büyük annem hep

Allah sağlıklı hayırlı yaş büyüklüğü versin inşallah derdi ,

Ne demek derdim anlam veremezdim ...

Büyüdükçe ne demek istediğini gayet iyi anladım ...

Şimdi her gece duamın sonunu

Allah'ım hayırlı sağlıklı yaş büyüklüğü ver diyerek bitiriyorum ...

Çünkü her insan her an ölecek yaştadır biliyorum...

Yaşıyoruz şimdi diye

Sonsuza dek yaşayacağız anlamına gelmiyor...

Lütfen Allah'ım ben yaşlanayım sağlıklı huzurlu bir şekilde,

Ve aklımı sen koru ,

Sapıtmadan

Saçmalamadan yolumu bitireyim

Kendime yakışır şekilde ...(amin🙏)

(AHRAZ SNR)

Mart 18, 2022

BABAN GELİRSE….

 

YAŞANMIŞ GERÇEK BİR HİKAYE 

Balıkesir’de Ali Sururi İlkokulu karşısındaki boşlukta, eski ayakkabı tamircisi, kır, pala bıyıklı bir ihtiyar olan Cevdet (Alkalp) dede vardı. Bir akşamüstü konu Çanakkale’ye gelince ağlamaya başladı. Ve devam etti; 

“Rahmetli babam, Hafız Ali Çanakkale’de kaldığında, anamın karnında yedi aylıkmışım. Onu hiç tanımadım. Bir fotoğrafı bile yoktu. O günler çok zor günlerdi. Seferberliğin sıkıntıları, kuvayi milliye zamanı, işgal yılları, kurtuluş, yokluk, sıkıntı… Çocukluğumuz hep ekmek peşinde, sıkıntıyla geçti.

Ama anam, benim çocukluğumdan itibaren her sokağa çıkışta, her nereye giderse yanıma gelir ve:

– Oğlum ben pazara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..!

– Ben teyzenlere gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..!

– Ben komşulara gidiyorum. Baban gelirse beni hemen çağır ha..! derdi.

Anam babamı bekledi durdu..

Büyüdüm, dükkân açtım.

Annem yine her bir yere gidişte dükkâna gelir, gideceği yeri söyler ve “Baban gelirse beni çağır ha..!” diye eklerdi.

Aradan yıllar geçti. Anacığım ihtiyarladı.

Gene hep değneğini kaparak bana gelir ve “Baban gelirse beni çağır ha..!” diye tembihlerdi.

Günü geldi ağırlaştı.

Ölüm döşeğinde bizimle helalleşti.

“Bana iyi baktınız, hakkınızı helal edin” dedi.

Bana döndü yavaşça:

“Baban gelirse ona: ‘Annem hep seni bekledi’ de!” dedi.

Birden irkilerek doğruldu ve kapıya doğru gülümseyerek: “Hoş geldin bey, Hoş geldin!” diyerek ruhunu teslim etti.”😔   


(Cevdet Alkalp’le Röportaj Yapan Kişi Araştırmacı Yazar ve Bursa Çınar Anadolu Lisesi Coğrafya Öğretmeni Mustafa Doğru)


Mart 12, 2022

BU SOĞUK HAVALARA UYGUN NOSTALJİK FİLM....AĞIR SUÇ


En iyi film müziği, en iyi film başlangıcı ve en iyi İstanbul görüntüleri dallarında 3  ödülü bulunan bu nostaljik filmin konusu da tam Türk Filmi:)🥰 


Şevket (Sadri Alışık) evli, başarılı bir avukattır. Eşi Meral (Çolpan İlhan) ve kızı Sevgi (Selma Güneri) ile mutlu bir yaşam sürmektedirler. Bu mutluluk Şevket'in güzel ve şuh müvekkili Leyla'ya (Sevda Ferdağ) tutulması ile gölgelenir. Şevket aşık olduğu Leyla'nın varlığını Meral'in öğrenmesi sonucu evi terkeder.


Bu 1967 yapımı film soğuk günlere bence  çok yakışıyor. 

Çayınızı da almayı sakın unutmayın:)



 

Mart 09, 2022

YAREN İLE ADEM AMCA

 


Selam dostlarım,
 Bursa Karacabey'in Eskikaraağaç Köyünde,  
Balıkçı Adem Yılmaz ile 'YAREN' 
adını verdiği leyleğin 
hayranlık uyandırıcı dostluğunun hikayesi,
insanın insana tahammül etmediği, hor gördüğü, küçümsediği bir dönemde
 örnek alınması gereken tek şey bence....

Hani Yunus Emre'nin  dediği gibi;

Ben gelmedim kavga için, Benim işim sevgi için. Dostun evi gönüllerdir, Gönüller yapmaya geldim.

Bu yılda 11.kez Yaren geri geldi. Şükürler olsun 🙏
         
Ayrıca aşağıdaki linkten 'YAREN'imizi canlı olarak seyredebilirsiniz.
Ara ara ben de açıp, seyrediyorum. 
Yaren'i görmek iyi geliyor. 
İçime sevinç doluyor 🥰

              ➡️  ➡️  ➡️   https://yarenleylek.com/

Mart 03, 2022

 

        İspanya'da Bir Kayanın Altındaki 

       Masalımsı Yer; Setenil de las Bodegas


Dostlarım; İspanya'nın güney ucundaki, 
Setenil de las Bodegas kasabasının 3 bin nüfuslu halkı bu dev kayanın altında yaşıyormuş.
Burada doğa bir kez daha gücünü insana göstermiş. Rio Trejo Nehri’nin yüz yıllarca aşındırmasıyla bu oluşum meydana gelmiş.
İnsanların burasını farketmesiyle yerleşim yeri olarak kullanılmaya başlanmış. Eski bir geçmişe sahip olan bu kasaba belki de insanlık öncesi zamanlardan beri varmış. 
Setenil de las Bodegas halkı; bu kayalığın içerisinde hayatını devam ettirirlerken, kayalıktan ön cephe oluşturulmuş ve buradan hava alıyorlarmış. Evler kayalığın içerisinde olmasına rağmen şaşırtıcı bir şekilde iklim varmış.  Kışları sıcak yazları ise serinmiş. Doğal olarak Setenil de las Bodegas turistlerin en uğrak yerleri arasındaymış.

****Youtubeden türkçe bir video bulamadım. Olanlardan ekliyorum. Belki ilk Türkçe videoyu ben yaparım. Belli mi olur:)