Mart 04, 2024

Seyyan Hanım

 


İlk Türkçe Tango Şarkıcısı (D. 1913, İstanbul – Ö. 16 Mayıs 1989, İstanbul). Kaynaklarda adı Seyyan Oskay olarak da geçer. 1913 senesinde kalabalık bir ailenin tek kız evladı olarak dünyaya gözlerini açtı. Babası Mustafa Kemal’in özel kuryeliğini yaptı ve görevi esnasında bıçaklanarak öldürüldü. Kızının erkek çocukları ile aynı şartlarda büyümesini istedi ve bu sebeple ona “eşit” anlamını taşıyan Seyyan adını verdi.

Babasının vefatı Seyyan Hanım’ı para, ün ve şöhret hırsından uzaklaştırmış daha maneviyat yüklü değerleri benimsemesine neden olmuştu. O zarif sesinin güzelliği erken yaşlarda keşfedildi ve dönemli ünlü sanatçısı Talariko Bey’den dersler almaya başladı. 

Eğitimi sonrası Fransızca ve İtalyanca şarkılar söyledi. 16 yaşında, Kaptanzade Ali Rıza Bey’in Türk Operası düşüncesi ile bestelediği parçaları seslendirerek can verdi. “Mazi Kalbimde Yaradır” isimli şarkıyı seslendirerek, ilk Türkçe tango şarkısını seslendirmiş oldu. İstanbul sokaklarında şarkılarının yankılandığı bir döneme imza attı. Her şeye rağmen şöhretin rüzgârına kapılmayan sanatçının tek gayesi ailesinin içinde bulunduğu zor durumu düzeltmekti ve bu sebeple sahne almaya devam ediyordu.

Tesadüfen karşılaştığı teğmen Sait Oksay ile dünya evine girdi ve Sarıkamış’a taşındı. Evliliği sanat hayatından kopmasına engel olmadı. O yılların ulaşım imkânlarına pes etmedi ve İstanbul – Sarıkamış arası yolculuklar yaptı ve müzik hayatına devam etti. 

1940’lı senelerin ortalarına doğru müzik hayatından uzaklaştı. Son sahnesini 66 yaşındayken AKM’de organize edilen Fehmi Ege Anma Gecesi’nde sahne alarak yaptı. Seyirciler tarafından büyük ilgi ve özlemle karşılanan sanatçı daha sonraki günlerinde normal yaşantısına devam etti. 

Değerli sanatçımız Seyyan Hanım,  16 Mayıs 1989 tarihinde İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

Hakkında Prof. Dr. Toktamış Ateş’in yazdığı Seyyan Hanım ve Diğerleri adlı bir eser yayımlanmıştır.




ELFİDA

 Canım Dostlarım; 

‘Elfida’ şarkısı değerli sanatçımız Haluk Levent’in bir parçası. Elfida, Beyzanur isimli bir kız çocuğuna yazılmış. Videoda şarkıyı,  kardeş  Azerbaycan’ımızdan değerli hocasıyla  öğrencisi ne kadar güzel seslendiriyorlar. 

Haluk Levent şarkının hikayesinin şöyle  anlatıyor;

Birincisi Elfida ismi sonradan verilmiş bir isim. Adı Beyzanur kızımızın. 4 yaşlarındayken tanıştım bu kızımızla. Babası Murat Çelik bir emekçiydi. Kızın amansız hastalıkla mücadele için Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gidiyordum. Doktorlarla görüşüyordum. Detayları burada anlatmak istemiyorum ama çok uğraştık.

Bir gün doktorların odasındaydım ve doktorlardan biri bana dedi ki: "Haluk Bey, bu kızı gözden çıkartın." Yanımda da müzisyen arkadaşım Emrah Aydoğdu var. Emrah, "Gözden çıkarılan kadın anlamı Osmanlıca'da Elfida." dedi. Belki tam birebir anlamı olmuyordu ama bir kavram olarak çok uyuyordu. Tabi biz birbirimize sarılıp ağladık. Gerçekten Beyzanur'u çok seviyordum.

Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu...

Ve oturdum şarkıyı yazdım. Sevgili Emrah Aydoğdu da elinden geleni yaptı. Sözlerinde düzenlemeleri yaptık ve Ömer Faruk Güney'in de müziği vardı. Bu şekilde Beyzanur'un son günlerinde ona şarkıyı söylüyordum ama kendisi olduğunu bilmiyordu Elfida olarak biliyordu. Tabi küçük bir çocuktu son zamanlarında 8 yaşındaydı.


O dönem de şirketlerim batmış, sözlerdeki Omzumda iz bırakma yüküm dünyaya yakın şunu ifade etmek içindi. Ya zaten dünya kadar batmışım, sıkıntılıyım, Beyzacığım ne olur bari sen gitme demek içindi. O sözlerdeki yüzyıllardır sarılmamış kolların cümlesi, anne ve babası gece gündüz nöbetteydiler. Beyzanur'un kırılganlığından hasta yatağından dolayı sarılamıyorlardı. Gerçekten sarılabildiklerini görmedim. Sisliydi kirpiklerin ve gözlerin yağmurlu sözleri ise Beyzanur'un gerçekten hep yağmurlu gözleri vardı hayata tutunmaya çalışan...

Adını Elfida koyun

O dönemde hastane personeline Bakırköy'de bir konser verdim. Beyzanur'a iyi baksınlar diye onların gecesine katıldım. O gece evden başka bir yere kaldırılan Beyzanur'u kaybettik. Ardından anne ve babasından rica ettim. Yıllardır Beyzanur'un babasıydınız. Evet kızımızı kaybettik. Lütfen bir çocuk daha yapın dedim. Aradan bir yıl geçti beni aradılar. Haluk Abi bir kız çocuğumuz oluyor. "Adını Elfida koyun." dedim ve kızları oldu. Adı Elfida. Şu anda o Elfida belki de 8-9 yaşlarında ve bir okulda okuyor. Ablasının ismini taşıyor.

Ailesi beni aradı, çok özür diledim

Bu şarkıyı o dönemlerde söylerken birçok kişi söyledi. Ben bu şarkıyı ticari amaçla kullanmak ve vermek istemedim ve vermedim de. Bu başka bir şeydi. Bir Akdeniz Akşamları faciası daha yaşamak istemiyordum. Biliyorsunuz Akdeniz Akşamları muazzam bir şarkıdır aslında. O dönemin bir öyküsüdür ama herkes okuya okuya artık içimizden gelmeyecek hale geldi. Elfida'nın öyle olmasını istemiyordum o çok özel bir şarkıydı ama ben yurtdışındayken benim bilgim dahilinde olmadan Ankara'dan bir müzisyene verilmiş şarkı. Çok üzüldüm ve kızdım. Ailesi beni aradı, çok özür diledim. Vermeme kararı aldık şarkıyı. Burada ailesinin de çok mücadelesi oldu Beyzanur ile ilgili ve tekrar hayata döndürülmesiyle ilgili. Onların acılarını hep paylaşmaya çalıştım. Kısacası Elfida'nın öyküsü bu. Başka hiçbir öyküsü yok.

Net, düz, sade..."


Mart 03, 2024

Ayşen Gruda,Müjdat Gezen'den İntikam Almak İçin Başkasıyla Evlendiğini Biliyor muydunuz?

Onlar bizim kahramanlarımız... Mizah tarihimizin iki büyük abidesi... Toplumsal hafızamızın yüz güldüren iki efsanesi... 

Yıl, 1963... Yer, Muammer Karaca Tiyatrosu... ‘Şeş Beş’ oyunu için oradalar...Birbirlerini ilk kez görürler...

Hikâyeyi hadi Onlardan dinleyelim..

Ayşen Gruda; " Ne komik adam"

Müjdat Gezen; " Ne güzel bir kız" diye düşünürler.

Ayşen Gruda: "Sonra Müjdat askerlik için İskenderun’a gitti. Daha dün gibi hatırlıyorum; Saraçhane’de, yolda yürüyorum, Müjdat asker iznine gelmiş. 

Arkamdan “Deli, deli!” diye bağırıyor. “Bir yerde çay var, gidelim mi” diye teklif etti. E gidiş, o gidiş... Flörte başladık. Sonra izni bitti ve askere döndü. Bana kilolarca aşk mektubu yazardı."

Müjdat Gezen: Ama bunun karşılığında ne oldu? Bir gün Ayşen bana, “Ben başkasıyla evleniyorum” dedi!

Ayşen Gruda: İntikam için! Aslında, çocukça bir şey diyeyim. Bu yine askerden izne geldi; ‘Yasak Sokaklar’ isminde bir film çekiliyor ve Müjdat da orada asistan. Bir gün baktım ki filmde oynayan Pervin Par’ın kirpiğini takmış, kıyafetlerini giymiş, taklitler yapıyor. Çok sinirlendim. 

Neden başkasının elbiselerini değil de Pervin’inkileri giyiyor diye...

  Bu duruma ben çok kızdım. Üst kata çıktım, ağladım, ağladım... Hatta oyuncu arkadaşlar “Müjdat’ı dövelim mi” dediler. 

İstemedim tabii. O yeniden askere gittikten sonra ben de evlenmeye karar verdim. Bunu duyan Müjdat, bana okkalı bir mektup yazdı. Zaten bizim aşkımızın yüzde 90’ı mektuptu.

Müjdat Gezen: Sonunda askerdeyken Ayşen’e sinirlenip alyansı helaya attım.

Yine de aralarında küslük olmamış. İkisi de ayrı ayrı insanlarla evlenip mutlu olmuşlar. Gırgıriye, Görgüsüz gibi filmlerde arkadaşça çalışmışlar.

#Alıntı

Şubat 29, 2024

ne güzel şarkısın sen…🍀🌷🍀


Dağlarına bahar gelmiş memleketimin…

Haberin var mı taş duvar?

Demir kapı, kör pencere,

Yastığım, ranzam, zincirim,

Uğrunda ölümlere gidip geldiğim

Zulamdaki mahzun resim.

Görüşmecim yeşil soğan göndermiş

Karanfil kokuyor cigaram

AHMED ARİF

Şubat 28, 2024

🌷🌷🌷🌷

 


🌷Her sabah kalkarken, o gün yapacaklarını planla.

🌷Her gün en az 30 dakika yürü.

🌷 Her gün müzik dinle.

🌷 Yaşamında şu üç şey hep olsun: Umut, gayret ve empati...

🌷Varsa gerçek dostlarınla birlikte vakit geçir. 

🌷 Geçen yıldan daha çok kitap oku.

🌷Günde en az bir defa başını kaldır, göğe bak...

Evrenin haşmetini duyumsa...Şükür Et🌹

🌷Su iç.

🌷Her gün birilerinin gözlerine sıcacık bak.

🌷 Değerli vaktini dedikodular, olumsuz düşüncelerle, gelmiş geçmiş ve senin kontrolün dışındaki şeyler için harcama. Enerjini olumlu "şimdi" için kullan.

🌷 Hayat bir okuldur ve biz öğrenmek için buradayız. Problemler gelip geçen derslerdir. Onlardan öğrendiklerimiz hayatın geri kalan kısmında işe yarar.

🌷Kahvaltını bir kral gibi, öğle yemeğini bir prens gibi, akşam yemeğini bir dilenci gibi ye.

🌷Daha sık kahkahalarla gül, daima gülümse.

🌷Yalnızlık kötü değildir. Kendine yetmeyi öğren. 

🌷Yaşam bir şeylerden nefret etmekle geçirilmeyecek kadar kısadır.

🌷Kendini o kadar ciddiye alma... 

Başkalarını da...🤗

🌷Her tartışmayı kazanmak gerekmiyor. Karşındakinin aynı fikirde olmadığını bilmek ve bundan ders çıkartabilmek de bir kazançtır.

🌷Geçmişinle barışık ol, ki "şimdi"ni mahvetme.

🌷Hayatını başkalarınki ile kıyaslama. Onların hayatlarında hangi yollardan geçtiklerini bilemezsin.

🌷 Mutluluğundan sadece sen sorumlusun.

🌷Başımıza gelenler üzerinde pek değil, yaptıklarımız üzerinde daha çok kontrolümüz vardır.

🌷Başkalarının hakkımızda düşündükleri  bizim kontrolümüz altında değildir.

🌷Unutma. Durum ister iyi, ister kötü olsun mutlaka değişecektir.

🌷Yararsız, eğlencesiz ve güzel olmayan şeylerden uzak dur.

🌷En iyisi en güzeli yakınında olandır

🌷Oturmasını, kalkmasını, giyinmesini bilmek ve diğerlerine yardım etmek de çok önemli şeylerdir.

🌷Evinde, arabanda ve ofisinde dağınıklıktan uzak dur, düzenli ol. Hayatına daima yeni bir enerji girsin.

🌷 Unutma. Strese girmeye hiç gerek yok. Yeterince dertlenecek o kadar çok şey var ki...

🌷Asla had bildirme. Asla utandırma.

🌷Olumlu düşün, olumlu konuş.

🌷🌷Özün, sözün ve eylemin bir olsun.    (Alıntı)

Şubat 24, 2024

Bir Aşk Hikayesi

Yüzlerce dost sorarsa eklerim kiii🤗  KEYİFLİ dinlemeler♥️

Şarkının Türkçesi;
♥️Artık benimle değilsin aşkım
Ruhumda sadece yalnızlık var
Ve seni daha fazla göremeyeceğim
Çünkü tanrı beni sana daha fazla
Acı çekmem için aşık etti
 
♥️Her zaman benim varoluş nedenimdin.
Sana tapmak benim dinimdi.
Ve dudaklarında buldum
Sıcaklığı
Aşkı ve tutkuyu
 
♥️Bu bir aşk hikayesi
Eşi benzeri olmayan.
Anlamamı sağlayan
Tüm iyiyi ve kötüyü.
Hayatıma ışık veren
Ve sonra söndüren.
Ah hayat ne karanlık.
Senin aşkın olmadan yaşayamam.
 
♥️Her zaman benim varoluş nedenimdin
Sana tapmak benim dinimdi
Ve dudaklarında buldum.
Sıcaklığı,
Aşkı ve tutkuyu.
 
♥️Bu bir aşk hikayesi
Eşi benzeri olmayan.
Anlamamı sağlayan
Tüm iyiyi ve kötüyü.
Hayatıma ışık veren
Ve sonra söndüren.
Ah hayat ne karanlık.
Senin aşkın olmadan yaşayamam.

Şubat 23, 2024

🌹🌹🌹

 bu gün ‘Radyo Tiyatrosu’ günüm…Dinlerseniz, yorumlarınızı beklerim 🤗♥️


Şubat 22, 2024

Boşuna BABA denmiyor, MÜSLÜM BABA

Benim oldum olası hiç müzik kulağım olmadı.
Hiç bir şarkıyı baştan sona bilmem.Hatta nakaratını bile aklımda tutamam.
Yıllar önce, bir yaz günü Ankara'da dolmuşla Kızılay'a gidiyorum.
Ankara'yı bilen bilir.
Öğrenciler, memurlar çekilince yazın bomboş kalır Ankaramız.
Benimle birlikte, üç kişi daha var dolmuşta.
Şöförün hemen arkasına oturuyorum.
Şoför abim açmış teybi.
Usul usul bir şarkı geliyor kulağıma...
Çalan şarkının, Teoman'a ait olduğuna eminim ama ses farklı iyice kulak kabartıyorum bu sessss  MÜSLÜM GÜRSES' in sesi
Kafama vura vura öğretiyor şarkıyı,
İyi bir öğretmenin öğrencisine dersi öğrettiği gibi,
İlk defa bir şarkının  nakaratı aklıma giriyor.

.......Bugun benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yastayım
Bir bar taburesi üstünde
Babamın öldüğü yaştayım
Bugün benim doğum günüm
Kelimeler büyüyor ağzımda
Bildiğim tüm hayatlar
Paramparça, paramparça......


Vay anasına diyorum.
Bu şarkının sözleri böyleymiş demek ki😔
Hemen rahmetli babamla kendi yaşımı karşılaştırıyorum.
52 yaşıma daha var diye düşünürken, göz yaşlarım sel oluyor.
Şöför abi aynadan bakıyor bana , "Ben de babasızım" diyor, sessizce.
Bir tek ben duyuyorum onu. Biliyorum neden sessizce söylediğini,
Çünkü BABASIZLIK  yüksek sesle söylenmez😢
Ve o dolmuşta duygular,
 Müslüm Baba'nın söylediği gibi paramparça oluyor...

💢💢💢
Filmini çok oldu seyredeli.
Hem sinemada hem de evde seyrettim.
Oyuncular harika
Acıklı ama, gerçekçi bir film.
İki güzel ama yaralı  ruhun nasıl bir araya geldiğini, sevginin nasıl bir güç olduğunu anlatıyor.

Muhterem NUR'un hayatı da ayrı bir film konusu bence.


AMA SİZ YİNE DE MÜSLÜM GÜRSES'TEN PARAMPARÇAYI DİNLEYİN. OLUR MU?






Şubat 21, 2024

Kurtlar


Hayvanların bir çoğunun, insanlardan daha zeki ve merhametli olduğuna inanıyorum .

 Kurtlar da eşsiz hayvanlar…

Şubat 19, 2024

MİMAR SİNAN'IN MİMARİSİNDE ''DEVE KUŞU YUMURTASI'' SIRRI

Mimar Sinan'ın kalfalık eseri olarak adlandırılan İstanbul'un en nadide eserlerinden Süleymaniye Camii'nde, üzerlerinde renkli çizimler ve ince işçiliklerin yer aldığı bir çok deve kuşu yumurtası bulunuyor..

Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1551-1557 yılları arasında yaptırılan caminin mimarı Sinan, o dönemde kendi keşfi olduğu tahmin edilen bir buluşu da muhteşem eserine ekliyor..

Deve kuşu yumurtasının örümcekleri ve küçük haşereleri rahatsız ettiğini keşfeden Mimar Sinan, avizelerin kandil çanakları arasına deve kuşu yumurtaları yerleştiriyor..

Sultan Süleyman, caminin inşası sırasında, Afrika'dan onlarca deve kuşu yumurtası getirtiyor..

Mimar Sinan ustalık eseri olarak adlandırılan Selimiye Camii'nin inşası sırasında ,içerisinde deve kuşu yumurtası olduğu bilinen ''Horasan harcı'' karışımını kullanıyor.. Kandil çanaklarına, tıpkı Süleymaniye'deki gibi bu yumurtalardan yerleştiriyor..

Geçtiğimiz yıllarda Süleymaniye Camii'nde yapılan onarım sırasında, yerlerinden alınarak temizlenen yumurtaların, dönemin geleneksel desenleriyle rengarenk nakşedildiği görülmüştü..

Yaklaşık 5 asır önce, devekuşu yumurtası üzerine yapılmış işlemelerin, hiç bozulmadan günümüze kadar gelmesi ise oldukça şaşırtıcı..

Deve kuşu yumurtası, kuru ve havadar bir yerde muhafaza edildiğinde, suyunu kaybederek çürüyor ve yaydığı (insanlar tarafından hissedilmeyen) koku nedeniyle örümcekler o alana yaklaşamıyor..  Dolayısıyla o ortamda örümcek barınamıyor ve bu da ağ oluşumunu engelliyor..

Deve kuşu yumurtasının bu özelliği ,ortalama 60-70 metrekarelik bir alanda etki gösteriyor..

Yüzyıllar öncesinde Mimar Sinan tarafından saptanan bu keşif, daha sonra bir çok cami ve yaşam alanında asırlar boyu kullanılmış.. Alıntı



Şubat 16, 2024

Kova Burcu

 Akşam Paşamızı dinlerim. Sabahta Barge Khazeni:) Demekki eeeep kova burcu manyaklığıymış ya buuu🙈🤣



Şubat 13, 2024

KÖRDÜĞÜM

Bazı şarkıları bazı sanatçılar söyleyince içinde hissedersin… Değerli sanatçımız Hümeyra gibi….

Öyle uzak ki yerimUzakları aşıyorBütün özlediklerimBenden ayrı yaşıyor

Ya her şeyim ya hiçimSorma dünyam ne biçimBir kördüğüm ki içimÇözdükçe dolaşıyor

Şubat 05, 2024

HÜZÜNLÜ BİR AŞK HİKAYESİ ; GAMZEDEYİM DEVA BULMAM...🎻

 

♥️💫♥️Tüm şarkıların bir hikayesi vardır...

 "Gamzede’yim Deva Bulmam." 

Şarkısı da bu tür şarkılardan biridir...

💫Hemen belirtelim,Gam-zede, üzüntü sebebiyle kötü duruma düşmüş anlamındadır.

Hikayenin kahramanı Kemani Tatyos Efendi’nin çocukluk aşkı bir sevdiği varmış.

Aile o tarihlerde Erivan’a göç ettiğinden evlenememişler. 

Aradan uzun seneler geçmiş Tatyos efendi evlenmiş çocukları olmuş ancak kadın hiç evlenmemiş ve bir gün İstanbul’a dönmüş. 

Bunu öğrenen Tatyos Efendi sözlerini de yazarak bir eser bestelemiş...

Kısa zaman sonra Beyoğlu’nda bir meyhanede gece nihayete ererken birkaç müşteri ve sandalyeleri toplayıp yerleri süpüren birkaç çocuktan başka kimse kalmamışken birlikte oturdukları Vasili ve Ahmet Rasim Bey de tam gitmeye hazırlanırken Tatyos Efendi kemana uzanmış sanki saatlerdir içen ve çalan o değilmiş gibi kemanı omuzuna yerleştirip, hafifçe başını kemana eğerek, dudaklarında acı bir tebessümle o ana kadar duyulmamış o uşşak şarkıyı ilk defa söylemiş...


Gamzede’yim deva bulmam,

Garibim bir yuva kurmam,

Kaderimdir hep çektiren,

İnlerim hiç reha bulmam.

Elem beni terketmiyor,

Hiç de fasıla vermiyor,

Nihayetsiz bu takibe,

Doğrusu ta'kât yetmiyor.

Ehl-i dilin yoktur kadri,

Uğraşma gel Tatyos gayri,

Eserin çok kıymetin yok,

Git talihine küs bari...

💫Tatyos kemanı omuzundan indirdiğinde hiç kimsenin tek bir kelime edecek hali yoktur... 

Vasili hıçkıra hıçkıra ağlıyor meyhane de kalanlar da göz yaşlarını birbirlerine sezdirmeden silmeye çalışıyorlar... 

Birkaç hafta içinde İstanbul’da bu şarkıyı ezberlemeyen ne  hânende ne sâzende kalıyor...

Şarkıyı besteledikten bir ay sonra Tatyos Efendi vefat ediyor naaşı kilisede iken otuz yıl önceki çocukluk aşkı olan kadın Ahmet Rasim’in yanına üzerinde 

"Tatyos ile birlikte defnedilecektir..." 

yazılı bir zarf bırakıyor...

Yarım saat sonra Tatyos’un naaşı ile birlikte toprağa verilecek zarfın içinde şu dizeler yazılıdır;

👇👇👇👇👇

Gamzede'sin devân benim

Garip kuşsun yuvan benim

Çektiğimiz yeter gayri

Kaderimsin inan benim.

Ta'kât yetişmez eleme,

Bülbül imrenir çileme.

Bizim şu kara sevdamız,

Kalsın öteki aleme.

Elbet kadrini bilirim,

İste; canımı veririm.

Küsme talihine Tatyos

Çok durmam ben de gelirim...

(Alıntıdır.)

Şubat 03, 2024

YÜKSEK FREKANSTA OLAN İNSANLAR NE YAPIYOR ???

 

🎀 Artık televizyon izleyemezler.

🎀 Onlar için rekabet çok anlamsızdır. Yarışmak yerine paylaşmayı ve eğlenmeyi tercih ederler.

🎀 Bilinmeyenden korkmazlar. Fiziksel olmayanın da dünyanın, doğanın bir parçası olduğunu bilirler ama saatlerce de bu konu hakkında konuşup vakit harcamak istemezler.

🎀 Şeytanın; gurur, bencillik, açgözlülük, vefasızlık, hırs… olduğunu çok iyi kavramışlardır. Bu özelliklerin hepsinin insanda toplandığının farkındadırlar. Evet,  bazı insanlar da çoktur bu özellikler.  Ama tam tersine  iyi insanlar da vardır. Yüksek frekanslı  insanlar bu iki gruptaki kişileri ilk görüşte ayırt edebilirler.

🎀Yalnız kalmak isterler ama aynı zamanda başka insanlarla birlikteyken onlarla tam ve yoğun bir şekilde olmak isterler.

🎀 Bu hayatta; bir amaçları olduğunu hissederler ve  bunu bulmak isterler.

🎀Kazanmanın; başkalarını yenmek olmadığını insanın kendini gerçekleştirmesi, maddi ve manevi kimseye muhtaç olmaması olduğunu bilirler. Ve bunun da her insana bahşedilmemiş bir zenginlik olmadığının bilincindedirler.

🎀Hayatta denemekten çekinmezler.  ‘Denedim, olmadı’ cümlesi onlar için normal bir süreçtir. İnsan kendi denerse öğrenir. Ve ‘denemedim’ pişmanlığı yaş ilerledikçe artan çok kötü bir histir. Bilirler.

🎀Geçmişin, nostaljinin kötü bir kayıp duygusu olmadığını ama bir gün de  mutlaka sevdikleriyle bulaşacaklarını hissederler.

🎀Hayatlarından geçen tüm insanların bugünkü insana dönüşmeleri için olduğunun farkındadırlar. İşte bunun için bazıları sınav bazıları mükafattır.

🎀Dünyanın ruhuna yardım etmek isterler.  Bu dünyaya sadece ruhani turistler olarak gelinmediğinin, her insanın ufak yada büyük  bir görevinin olduğuna inanırlar.


Veeee tüm bunları anlamamış insanlara kötü muamele yapmazlar ama uzak kalmak isterler. Kendi iç huzurlarının her şeyden çok daha önemli olduğunu iyice kavramışlardır. 


(alıntı)

Şubat 02, 2024

Sen de izle…♥️

Şu belgesele şu güzel insanlara kalbimi bıraktım değerli dostlarım….Yaşayanlara sağlıklı ömürler diliyorum. Vefat edenlerin cennet mekanları olsun inşallah 🤲

Şubat 01, 2024

Bülbül Ses


Değerli dostlarım bu  bülbül sesin sahibi  1941 Azerbaycan Bakü doğumlu Elmira Rahimova

🎀YouTube’ taki sayfasında seslendirdiği başka şarkıları da var. Aratabilirsiniz. Bu sese doyulmaz ki…😌






Ocak 31, 2024

KARA VEBA ve GÜMÜŞ

 

 

14. yüzyıla geldiğimizde Kara Veba salgını Avrupa’da yaşayanların %25’ini katlederken, 

tek etkilenmeyenler çingenelerdi.

Sebebi ise çingenelerin gümüşü enjekte edilebilir hale dönüştürüp, damar yolu ile vücuda vermeleriydi.

Peki, gümüş hangi özelliğinden ötürü insanlar katledilirken, çingeneleri vebadan dahi koruyabildi?

Gümüş iyonlarının en önemli özelliği, antibakteriyel olmasıdır ve düşük toksik özelliğe sahip olduğundan dolayı, üzerinde mikroorganizmaların bağışıklık kazanamadıkları ağır bir metaldir.

Bunun yanında gümüş elementi, antibiyotik özelliği gösterir ve bakteriyel enfeksiyonlarda, yanıklarda, yaralarda, kronik ülserde kullanımı oldukça faydalıdır. Gümüş elementi kolay reaksiyona girebilen bir metal olduğundan dolayı, zehri de hemen belli eder.

Doktorlar gümüşün faydalarını biliyorlar ve hastalarına eğer sağlıklı olmak istiyorlarsa gümüş tabaklarda ve gümüş çatal bıçak kaşık kullanarak yemek yemelerini tavsiye ediyorlardı.

Zehirlenmek istemeyen devlet adamları da genellikle gümüşten imal edilmiş bardak, tabak, çatal vb. eşyaları kullanmaktaydılar.

“Ağzında gümüş kaşıkla doğmak” deyimini ve varlıklı insanlar için kullanıldığını muhtemelen duymuşsunuzdur.

Bu deyimin kökeni, insanların gümüşün iyileştirici etkisini bildiklerinden yeni doğan çocukları koruması için ağzına kaşık koymalarından gelir.(?)

Gümüş bunun yanında, 450 tür bakterinin DNA’sını bozarak yok edebilen tek elementtir.

Vücutta bulunan sağlıklı hücrelerin hızlıca bölünerek çoğalmasını sağlayarak, günümüzde de halen görülen pek çok hastalığın yayılmasını engelleyebilen bir elementten bahsediyoruz.

Peki, ne oldu da gümüş hayatımızdan çıkarıldı? Madem bunca faydası var niçin bir şekilde vücudumuzun bu elementi almasını sağlamıyoruz?

Bu olayın çıkış noktası ta İkinci Dünya Savaşı dönemine kadar gider.

O dönem hastalıkların ve yaraların tedavisi için keşfedilen penisilin, sentetik olarak üretilmeye başlanır.

Ve böylece tıpta patenti alınmış sentetik ilaçlarla, büyük ilaç firmalarını çok zengin eden yeni bir çağ başlar. Bu şirketler patentini almadıkları hiçbir şeyi satamayacaklardır ve tabiatta bulunan maddeler de doğası gereği patentlenemezler(!).

Ve böylelikle içine doğduğumuz sistemin getirisi olarak gümüş bir şekilde hayatlarımızdan çıkarıldı.

Daha doğrusu tam manasıyla çıkarıldı demek yanlış olur, bir şekilde unutmamız ve onun yerine, firmaların ürettiği sentetik penisilini kullanmamız öğütlendi.

1906 senesinde bütün büyük ilaç şirketlerini satın alan John D. Rockefeller koloidal gümüşün ilaç satışlarının önünde engel oluşturacağının farkındaydı.

Bu sebeple Jude Abraham Felxner yardımı ile Amerika’daki tüm tıp fakültelerinde gümüş suyu konusunun işlenmeyeceği ve bu talimata uymayan tüm profesörlerin lisanslarının elinden alınacağını belirtmişti.

İşin ilginç tarafı Rockefeller, ailesinin hiçbir zaman ilaç kullanmasına izin vermedi.

Geçtiğimiz aylarda vefat eden David Rockefeller’in geride bıraktığı mirasa en çok katkı yapan sektörlerden birisi de elbette ilaç sektörü.

Manidar değil mi?

Gümüş elementi, tüm bu anlatılanlardan dolayı olacak ki bir şekilde hayatımızdan çıkarıldı.

Pek çok insan şu an için gümüş elementinin sonsuz faydalarından yararlanamıyor, çünkü bunlar bize ne anlatılıyor ne de kullanmamız konusunda teşvik ediliyor.

Aksine sürekli olarak, sentetik olarak üretilen 

ve patentlenmiş ilaçlar satılıyor. Bakalım insanoğlu bu ilaçlara daha ne kadar dayanabilecek…

💫Son olarak, içerisinde gümüş iyonu barındıran tek besin cevizdir.

Bu bilgilere okuyup, içinize sindiyse eğer tüketmeyi asla unutmamamız gereken en önemli besin CEVİZ’dir..

Alıntı

Ocak 28, 2024

Zor Yıllar….

 Bu eşsiz şarkı nasıl da yakışıyor soğuk Ankara gecesine dostlarım



KARA FATMA

Selam dostlarım ara ara açıp seyrederim bu can kadınları. Hani bazen sımsıcacık evimizde darlanıyoruz yaaa,  psikolojimiz hemencecik bozuluyor yaaa… Nurlarda uyu 1.45 boyu olan dev kadın🙏♥️